14 Temmuz 2013 Pazar

eveeet 40 haftayı doldurduk... henüz gelen giden yok:))

Daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim, bu hamileliğimde nedense erken bir doğum yapacağım düşüncesi (ya da hissiyatı) vardı içimde... Bugün itibariyle ortalama kabul edilen 40 haftalık hamilelik sürecini henüz doğurmamış bir hamile olarak tamamlıyorum... Mert 39 hafta 4 günde doğmuştu bakalım bu hamilelikte nerede duracağız:)))

Geçen hafta sonu doktorum şehir dışında olacağını söyleyince "kesin onun yokluğuna denk gelir doğumum" diyordum, hafta sonu bitti, ayın 8'i olur belki Mert gibi o da 8'i ve Pazartesi günü doğar diyordum, Kerem ayın 10'u diye tahminde bulunuyordu, babam kendi doğum günü olan 12'sini bekliyordu, Kerem'in küçük ablası ise ayın 14'ünü rüyasında gördüğünü söylüyordu.... Sonuç olarak o, bu,şu hiçbiri tutmadı... İpek Hanım ne zaman isterse o zaman gelecek... Tabii "keyfim yerinde ne çıkacağım dışarı" diyorsa haftaya kadar zamanımız var gibi gözüküyor; yoksa merhaba suni sancılar deme ihtimalimiz var...

Geçen haftadan bu yana gün aşırı hastanedeyiz, bu aralar NST ile yakın bir birliktelik içindeyim. Her kontrolde doktorumdan aynı sözleri duyarak eve yollanıyorum: "suyu var, plesanta iyi durumda, NST iyi"... Kısacası bekliyoruz... İnsan 40 haftasını da doldurunca sanki ilelebet bu durumda kalacakmış gibi hissediyor;dünden beri ha bugün ha yarın doğuracağım modundan da çıktım... Aslında hamileliğin en başından itibaren 40 haftaya programlanıyoruz, sanki hamilelik süresinin 40 hafta +/-2 olduğu gerçeğinin -2'sini kabul ediyoruz da +2 hafta kısmını biraz es geçiyoruz. Yani 38. haftada doğurabiliriz ve erken doğurmuş olmayız da 42. haftada doğurursak gecikmiş bir doğum olur gibi yaşıyoruz... Tabii bunda artık vücudun ağırlaşmasının, annenin hareketlerinin yavaşlamasının, yaz dönemi ise sıcakların bunaltmasının vs vs etkisi büyük gibi geliyor bana...

Aslında en iyisi hamileliğin son günleri olduğunu bilerek tadını çıkarmak ve sabretmek sanırım...

6 Temmuz 2013 Cumartesi

38+6'dan kisaca

Daha sabahin 6'si olmadi;  ben 2 saattir gozune ışık tutulmuş tavşan gibi gözler portlek uyanigim.... vucudum ve psikolojim dogum sonrasina hazirlaniyor sanirim da bi uyusam bi dinlensem daha hazır olmaz mıyım acaba????

5 Temmuz 2013 Cuma

Son dönemde okuduğum en iyi ebeveynlik kitaplarından... Aletha Solter "Çocuğunuza Kulak Verin"

Yeniden süt verme, emdi/emmedi, çiş, kaka, uyku düzeni, rutin oluşturma süreçleri başlamadan son dönemde Mert'in içinde bulunduğu 3 yaş dönemine ait okuduğum kitapla ilgili notlarımı buraya aktarmak istiyorum...

Aletha Solter ismini aslında biraz geç bir zamanda Mert neredeyse 2.5 yaşındayken, Aletha Solter Türkiye'ye geldiği zaman blogger anneler, Aletha Solter'in konuşmasını merakla beklediklerini yazdıklarında ve sonrasında da seminer notlarını paylaştıklarında duymuştum. O dönemde de kitabını okumaya fırsat bulamamış, bloglardaki notlarla görüşlerini öğrenme fırsatım olmuştu. Bloglardaki yazılara göz atmak isteyenler olursa; buradan buyursunlar:

http://blogcuanne.com/2012/09/18/aglamak-guzeldir/

http://www.pi.web.tr/bebekler-neden-aglar/

http://www.slingomom.com/anneolmak/aletha-solter-sayesinde-cocuguma-kulak-verdim/

Aletha Solter'in 2 ile 8 yaş arasındaki çocukların sorunlarına kalıcı ve yaratıcı çözümler ürettiğini belirten "Çocuğunuza Kulak Verin" isimli kitabını okuduktan sonra kitabın bende uyandırdığı hissiyat: "3.5 senelik annelik hayatımda okuduğum neredeyse en gerçekçi  ve anlamlı kitap" oldu ve kitap bitmeden bunun bebek versiyonu "Bilinçli Bebek"i de kütüphaneme (bence biraz geç oldu ama) ekledim. İpek'in gelişi ile bu kitabı da hızlıca hatmetmeyi planlıyorum.

Kitaptan kısa kısa notlarım şöyle:

"AĞLAMAK İYİ BİR ŞEYDİR"

Benim için kitap özellikle bu mesajı ile çok rahatlatıcı ve huzur verici bir özellik kazandı. Bizler çocuklar ağladığı zaman genelde onları susturmaya çalışırız; aslında ağlamak acı çekmekten kurtulma sürecidir ve çocuklar ağladıktan sonra kendilerini daha iyi hissederler. Kitaba göre çocuklarımızın her zaman neden ağladıklarını bilmemiz gerekmez, önemli olan ağlamasını kabul etmemizdir.

* Çocuklar neden ağlar
1. Başkalarının davranışlarından kaynaklanan acılar- azarlanmak, alay edilmek, küçük düşürülmek, utandırılmak, yargılanmak, eleştirilmek vs... "Çocuklar istemedikleri bir şey yapmaya zorlandıklarında, hayatları aşırı programlı olduğunda ya da fazlasıyla yönetildiklerinde acı verici duygular yaşarlar... Cezalandırılmak çocukları kaygılandırır, sevilmediklerini hissettirir ve kendilerine olan saygılarını azaltır." (sayfa 26)

2. İhmalden kaynaklanan acılar- Bir ihtiyacı olan ve karşılanmayan çocuk duygusal olarak acı çeker ve gerilir.Erken çocukluk döneminin temel ihtiyaçları yeterli beslenme, sevgi ve bol bol kucaklayıp sarılmakla sağlanacak fiziksel yakınlıktır.

3. Durumdan kaynaklanan acılar- hastalık, yaralanma, bir ebeveynin ölümü ya da uzun süre yokluğu, anne baba kavgaları ya da boşanması vs...

4. Bebeklikten gelen acılar- bebekliğinde karşılanmamış ihtiyaçlar... Ağlamaların baskılanması ya da ağlamaya terkedilme.

Peki Aletha Solter'e göre çocuğumuz ağladığında ne yapmalıyız? - ağlayarak gerilimini boşaltmasına yardımcı olmalıyız, gerek duyuyorsa ona sarılıp onu anladığımızı davranışlarımızla/ mimiklerimizle belirtmeliyiz ve ağlamasına bizim yaptığımız bir şey neden oldu ise öfkesini ve gözyaşlarını kabul etmenin yanısıra hatamızı farkettiğimizi belirtmeli ve ondan özür dilemeliyiz.

* Buharını çıkaracak delik arayan düdüklü tencere gibi çocuklar günlük stresini atmak amacıyla ağlamak için bahane arayabilirler.

* Öfke nöbeti,dışkılamaya benzer fizyolojik bir boşaltım sürecidir (sayfa 37)- yeterince ağlayan çocuk daha fazla ağlamaz. Öfke nöbetleri evde kabul edilir ve hoş görülürse çocuklar kamuya açık yerlerde öfke patlaması yaşamaya ihtiyaç duymayabilirler.

"KORKULAR"

*Çocukların korkularının nedenleri:

1. Bilgi eksikliğinden kaynaklanan korkular
2. Bebeklikte yaşanan sıkıntı verici deneyimlerden kaynaklanan korkular
3. Korkutucu deneyimlerden kaynaklanan korkular
4. İlişkilendirmeden doğan korkular
5. Başkalarından edinilen korkular
6.Ölümlülüğü kavramaya başlamaktan doğan korkular
7. Çocuğun gelişen hayal gücünden kaynaklı korkular
8. Sembolik Korkular

"Korkusunun nedeni ne olursa olsun ilk adım korkusunu kabul etmek, sempati göstermek ve umut vermek olmalıdır." ( sayfa 59)

* Çocukların ölüme ilişkin soruları somut ve doğru bilgiler ile yanıtlanmalı diyor Aletha Solter. Çocukların ölümü öğrenmelerininiyi bir yolu ölü hayvan ve bitkileri görmeleri olabilirmiş.Çocukların zihinlerinde ölüm ile uykuyu karıştırmamak çok önemliymiş ve ölen kişinin "cennete (vb) gittiğini" söylemek kafa karışıklığına ve korkulara yol açabilirmiş.

* ödül ve ceza  ile ilgili de kitapta yol gösterici ve bazen anne babaları (alışık olmadığımız için) şaşırtıcı yorumlar görmek mümkün. Ödül ve Ceza konusunda daha önce Psikolog Nilüfer Devecigil'in sohbetinde aldığım notları incelemek kitapta yazanlar ile paralel olduğundan fikir verebilecektir diye düşünüyorum.

Kitapta başka ne tür başlıklar var kısaca belirteyim: (yazmaya kalksam kitabın her tarafından alıntılar yapmam ve sonsuz uzunlukta bir yazı yazmış olmam gerekecek- ki bu bence kitabın yazarına da yapılmış bir saygısızlık anlamına gelebilir...)

* küçük çocuklar için hangi kitaplar yararlıdır?
* tv'nin çocuklar üzerinde etkisi...
* oyun oyun oyun- oyunun çocukların hayatındaki önemi
* ödül ve ceza üzerine benim hayran olduğum bir bakış açısı- "ödüllendirme de bir çeşit cezalandırmadır" "iç motivasyon/ dış motivasyon" kavramları
* çocuğu yeni doğacak bebeğe hazırlama süreci
* Beslenme ve hastalıklar

gibi daha pek çok başlık var kitapta.

Ben çocuk yetiştirirken okuduğum kitaplarla ilgili olarak şu sonuca varıyorum: Hayat, hiçbir kitapta yazdığı gibi bir reçete ve uygulayınca %100 sonuç alacağımız bir platform değil. Ama kitaplar çoğu zaman bize yaşadığımız dönemle, sorunla ilgili aklımıza hiç gelmeyecek çözümler önerebiliyor. Bu çözümler yaklaşımdan yaklaşıma da çok farklılaşabiliyor. Sanırım burada en önemlisi anne olarak kendimizi çok iyi tanımamız, neyi yapıp neyi yapamayacağımıza çok iyi karar verebilmemiz diye düşünüyorum.Çünkü her kitapta yazan çözüm önerisi her anneye ve çocuğuna uyacak diye bir kural olduğunu düşünmüyorum. Ben Aletha Solter'in kitabından, içindeki önerilerden, sebep-sonuç ilişkilerinden çok etkilendim ve mantıklı, uygulanabilir buldum kendimce ve paylaşmak istedim.

Bizim hayatımızda kitabın en önemli etkisi Mert ağladığında onu susturmak yerine bazen neden ağladığına anlam veremesem de onun yanında olduğumu ona belirtmeye başlamam ve sarılmam oldu... Hatta artık çoğu zaman ağladığında ve sakinleşmek istediğinde Mert kendiliğinden bana gelip "anne kucağına al, sakinleşmek istiyorum" diyor ve her seferinde de bu temasımız işe yarıyor;tabii bazen 5 dakika sonra takılacak ve öfke krizine yakalanacak başka bir konu başlığı da bulduğunu belirtmeliyim:))