25 Aralık 2015 Cuma

Ali Koç ile "İmdat Veli Oluyorum!" Semineri

Ezber bozan, "genel geçer doğru" sandıklarımızı sorgulatan konuşmaları çok seviyorum ben...

Çocuklarımla ilgili olarak pek kaygılı bir anne olduğum söylenemez (baba tarafında ise gayet rahat bir baba mevcut); ancak bebekliklerinden bu yana hangi konuya kafam takılmışsa hep o konuyla ilgili bir sıkıntı yaşadığımızın farkındayım... Yavaş yavaş da ilkokul zamanı yaklaşıyor evin büyük çocuğu için... O kadar gönlümün, aklımın rahat olduğu bir anaokulunda ki mümkün olsa orada kalsın daha yıllarca... 

Cumartesi günü Montessori ve Kaynaştırma Eğitimini Geliştirme Derneği'nin organizasyonu ile eğitimci ve Eğitimpedia web sitesinin sahibi Ali Koç'un 2 saatten fazla süren "İmdat Veli Oluyorum!" seminerini keyifle dinledim... Ali Koç'un neler anlattığını özetlemeye çalışacağım ama öncelikli önerim Ali Bey'i dinleme imkanı bulabilirseniz mutlaka dinleyin; çünkü konuşmacı olarak çok etkileyici ve dinleyiciyi sürekli uyanık ve meraklı tutmayı başarıyor, anlattıkları dinleyenin aklına kazınıyor... Yer yer kendisini, ebeveynlikteki genel tutumlarıımızı, çocuklarımızın gözündeki hallerimizi inceden inceye ti'ye alıyor...

13 Aralık 2015 Pazar

Eğitimci Ali Koç ile "İmdat Veli Oluyorum" Semineri 19 Aralık'ta



Bu ara sıklıkla aklımdan geçiyor: "Hastaneden çıkıp geldiğimizde koltuğa sarı bir uyku tulumu içinde   kafasının yanına da bir oda termometresi koyarak (!) yatırdığımız minik oğlumuz ne zaman büyüdü de ilkokula başlama yaşına geldi?"... Hatta dün kahvaltıda Mert'e "oğlum ne zaman büyüdün sen? N'apıcaz biz seninle ilkokula başladığında?!!"  gibi bir cümle kurdum kendi içimde gayet duygusal bir anın sonrasında; karşımdakinden cevap: "e futbol oynıycaaaaz!" hay bin futbol ya!!!


Neyse... Anne duygusallığı bitmez! Siz de eğer "ilkokul zamanı geldi geliyor ama nelere dikkat etsek bilemiyoruz!" diyorsanız, "bu eğitim sisteminde neleri kabullenmeli, neleri kabullenmeyip daha iyisi nedir diye sorgulamalı?" merak ediyorsanız "Bu ilkokul seçimi öyle de sıkıntılı, böyle de sıkıntılı bıraktım bu işi sorgulamayı" deyip yine de için için düşünüyorsanız, ve benzeri bir çok soru ile eşiniz ve siz sorgulama halinde iseniz 19 Aralık Cumartesi günü Kozyatağı Byotell'de Küçük Kara Balık Çocuk Evi'nin organize ettiği ve Eğitimpedia internet sitesi kurucusu eğitmen Ali Koç'un konuşmacı olarak katılacağı "İmdat, Veli Oluyorum!" seminerine katılmanızda fayda olabilir... 
Sınırlı sayıdaki katılım imkanı için kayıt@montessori.org.tr'den seminere kaydınızı yaptırabilirsiniz...

11 Aralık 2015 Cuma

Çocuklar, biz ve (olası) İstanbul depremi...

Bu akşam yine evdekileri organize edip Mert'in okuluna toplantıya gittim; evdekiler alıştı artık benim "akşam toplantılarım"a... Okulun işlerine destek olmaya çalıştığımı biliyor Mert, eskiden her toplantıyı "kermes" toplantısı sanıyordu, artık öyle sanmıyor mesela :)

Bugünkü toplantımız "acil durum/ olası İstanbul depremi" konulu bir veli toplantısıydı... Bu konuyu konuşmaktan hiç ama hiç hoşlanmıyorum, içimde bir yerlerde sanki bir düğmeye basılmışçasına sıcaklamaya başlıyorum, derin derin nefes alıyorum falan! Ama konuşmak da lazım, "olacak"tan kaçamayacağımıza göre! Bugün okul müdürümüz ve öğretmenlerimizle biz veliler bir araya gelip deprem öncesi öğretmenlerimizin çocuklarımızla yapacakları tatbikatı, onlara bu tatbikatı nasıl anlatacaklarını dinledik... Sonra konunun sevimsiz taraflarına geldik: Depreme çocuklarımız okuldayken yakalanırsak ve (umuyoruz ki) bir enkaz durumu olmazsa okulumuzun öğretmenler ve çocuklarla nasıl tahliye edileceği, nerenin toplanma alanı ve velilerle buluşma alanı olarak kullanılacağı, çocukları kimlerin, ne kadar zaman içinde teslim alacağı/ alması beklendiği, alınamama durumuna karşı hangi B planının devreye gireceği, iletişim kanalımızın ne/ler olabileceği, çocuklar serviste iken bu durumun yaşanması durumunda neler yapabileceğimiz gibi gibi pek çok akla gelen ve gelmeyen noktayı konuştuk ve kendimizce bir veya birkaç plana bağladık. Yaşanmasını istemediğimiz ancak yaşanırsa da çocuklarımıza olabildiğince planlı, sağlıklı, güvenli ulaşabileceğimiz metodları belirledik kendimizce...



2 Aralık 2015 Çarşamba

Çok mu önemsedik "ANNE OLMA"yı bu hayatta???

Çok mu önemsedik bu "anne olmak" kısmını hayatın?

Evet, ben çok önemsedim! Ama kendi hayatımı bıraktım, kendimi çocuklarıma adadım manasında değil pek... Ben, anne olmayı sevdim... Başka bir şey olamadığımdan değil! Başka bir şeylerin yanında en çok keyif aldığım şey olduğundan... Yorgunluğu ve kafa karışıklığı bol, yetemediğin inancı çok olsa da o ilişki içindeki saflığı çok sevdim ben... Bir de çocuktan sonra kendimi, tanımaya çalışmamı, kendi büyümemi anlamaya çalışmamı ilginç buldum ben...

Çocuktan önce umrumda bile değildi evde içtiğimiz sütün pastorize mi, uht mi yoksa çiğ mi olduğu? Benim için evde yoğurt yapmak neredeyse eşitti dumanın hareket denklemini bulmaya! Yediğimiz elmanın da vatanı, milleti, sülalesi, akrabası pek umrumda değildi; zira eve alınan elma 2. haftanın sonunda yenmeyip çürümeye başladığından atılıyor; biz de bu nedenle eve pek meyve almıyorduk! Hatta o dönem "annemin sınav zamanı bir tabağa soyup da masama getirdiği meyveler gözümde tütüyor" demişliğim de çoktur... Kısacası annemle vedalaşmak zorunda kaldığımız 2002 yılından evlendiğim 2006 yılına kadar ve evlendiğim 2006 yılından Mert'in doğduğu 2010 yılına dek (hadi belki hamileliği bu dönemden çıkarabiliriz kısmen) lezzet ve temizlik dışında nerenin malını yediğimin pek önemi yoktu!


30 Kasım 2015 Pazartesi

Çocukla Seyahatlere Devam: Eskişehir'deydik...

Bir zamanlar ben İK'cı iken her sene uygulanan bir "Çalışan Memnuniyet Anketi"miz olurdu (muhtemelen hala vardır ama ben yokum:) ). Bu anketin de ilk sorularından biri "işimi yapabilmek için gerekli ekipmana sahibim." gibi bir şeydi... Maslow Piramidi'nde nasıl ki öncelikle insan fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamalı, bu anketin değerlendirmesine göre de bir çalışanın işini mutlu şekilde yapabilmesinin ilk gerekliliği o işi yapmak için gerekli ekipmana sahip olması idi...



11 Eylül 2015 Cuma

Bu hafta sonu eğlenceli bir Çamur aktivitesi...

Çok uzun zamandır ne Mert'i ne de İpek'i oradan oraya çocuk atölyelerine götürmüyorum... Mert ile özellikle 1-3 yaş arasında çok yeri tecrübe etme fırsatımız oldu, ardından da atölyeler daha da çoğaldı zaten ama atölyelerin çoğalması hızı ile ters orantılı şekilde benim bu atölyelerin gerekliliğine inancım azaldı! Neyse bundan başka bir yazı çıkar eminim!

19 Temmuz 2015 Pazar

Her Anne Bu Cümleleri Mutlak Duyacaktır! Di mi???

Anneysen bazı cümleler var, mutlak duyacaksın... Duyduğuna verdiğin tepki kişiliğine bağlı... Ya da çocuğunun karakterine... Veya içinde bulunduğun döneme...




"Nasıl sütün var mı (bari)?"/ "Sütün yetiyor mu?" (bebeğin ilk zamanlarında)
"Gazı var onun gazı..."
"Orada nefes alabiliyor mu?"/"O şeyin içinde sıkılmıyor mu?" (wrap sling kullanıyorsanız kaçınılmaz)
"Neden ağlıyor?" (her dönemin hit sorusu) - Cevap olarak "N'APCAKSIN????!!!!" ya da "SANA NE" dememek için anne kendini zor tutabilir kimi çok zorlu anlarda!!!
"Bunlar daha iyi günlerin!"
....

12 Haziran 2015 Cuma

Bir Dönemin Sonu: Emzirmeyi nasıl bıraktık?

İpek'e hamileyken ya da doğduğunda onu ne kadar emzireceğimle ilgili bir zaman belirlememiştim kafamda... Sadece Mert'te olduğu gibi sağlık koşulları uygun olduğu sürece ilk 6 ay sadece anne sütü vermek istiyordum. Mert'te çalışıyor olmamın da etkisi ile 10 ay verebildiğim anne sütünü İpek'le birlikteyken daha uzun verebileceğini tahmin ediyordum ama 2 yaşa uzanacağını pek de düşünmüyordum nedense...

10 Haziran 2015 Çarşamba

2 yaşa doğru emzirme sürecinin sonlanması...

Bu yazıyı dileyen bir uyku düzeni sağlama yazısı olarak okuyabilir, isteyense emzirmenin sonlandırılmasına giriş ya da benim tabirimle uyku ve emmenin birbirinden ayrılması...

İpek, neredeyse 23 aylık... bu yazıyı yaklaşık 2 hafta kadar önce yazmaya başladım ve taslak olarak kaydettim... Emzirme sürecimizin sonlanmasının başlangıcı idi yazmaya başladığım gün :) Başlangıç olarak emme ve uykuya geçişi ayırmayı hedeflemiştim... O aşamayı artık geçtik, bugünlerde emzirmeyi tamamen bitirmek üzere İpek'le karşılıklı anlaşma sürecindeyiz... Ancak başlangıçta neler yaptık 2 hafta öncesinde yazdıklarımı burada bulmak mümkün...

17 Mayıs 2015 Pazar

Olumluya Odaklanma Başlasın!

Bugün Mert'in okulunda veli görüşmemiz vardı... İlkokul, ortaokul dönemi veli görüşmelerini yakınen biliyorum yeğenimin görüşmelerine de bilfiil katıldığımdan... Anaokul dönemi kesinlikle daha keyifli, KESİN BİLGİ! :)

19 Nisan 2015 Pazar

kız rengi, erkek rengi diye bir sey var (mı?!!!)

Dün web'de bir yazı okudum, hatta Facebook üzerinden de paylaştım, çocukluktan başlayan cinsiyet ayrımcılığı üzerine: "Kızlar Pembe Giyer Erkekler Mavi"... Öyle uzun uzadıya, detaylı değil ama anlamlı... Göz atmak isterseniz buradan buyrun...

Ben her türlü ayrımcılığa insan yaşamına (çift taraflı) mutsuzluk getirdiğini düşünüyorum.Hem ayrımcılığa maruz kalan için hem de maruz bırakan için... Hatta bol miktar da maruz bırakanı mutsuz ettiğini düşünüyorum ve en acısı da bu mutsuzluğun farkında bile olmadığına inanıyorum. Temelde de "çocukken nasıl büyütülmüş, nasıl bir düşünce yapısına maruz kalmış ki karşısındakini kolayca 'ötekileştirebiliyor'" diye düşünürüm. Neyse, bu benim iç dünyamda inandığım, arkasına kanıtlar, rasyoneller koyamayacağım bir düşüncem...

6 Nisan 2015 Pazartesi

Çocuklarla Bir Kış Tatili: Sarıkamış

Ben kayak yapmayı öğrendiğimde 8-9 yaşındaydım... Annemle babam kaymıyorlardı ama benim ve ablamın kayması için hemen hemen her kış bizi Uludağ'a götürdüler ve her sene kendi çapımızda ilerlememize fırsat verdiler. Üniversite yıllarımızda ve evlendikten sonra da Kerem'le her sene kısa da olsa mutlaka dağa gidip kayağa zaman ayırdık hep... Taa ki Mert doğana, büyüyene ardından İpek gelene kadar...

Bu sene artık Mert'e de kaymayı öğretmeyi planlıyorduk. Geçen ilkbahardan bu kış için yurt dışı kayak planı yapan arkadaşlarımıza katılmayı istesek de geçen sene henüz 8-9 aylık olan İpek ile 1 sene sonrasının kayak tatilini planlama cesareti gösteremedik. Bu kış gelince de nereye gitsek, ne yapsak diye bakınırken ben de Kerem de Uludağ'dan bile isteye kaçındığımızı gördük... Son birkaç gidişimizde olan kalabalık, kimi zaman olan düzensizlik ve aslında başka yerleri duydukça/ okudukça daha çok fark ettiğimiz pistlerin aslında hiç uzun olmaması gibi nedenlerle Uludağ seçeneklerimiz arasına girmedi. Aklımızda Bulgaristan, Bansko vardı ama orayı da az zamanımız olması nedeniyle vize işleri ile uğraşmak istemediğimizden eledik. Tam gitsek ama nereye gitsek dediğimiz bir zamanda farklı iki kaynaktan arkadaşlarımın Sarıkamış tatiline denk geldim.

Biraz sorgu sual, biraz araştırma derken aynı gün uçak biletlerimizi rezerve ettirmiş bulduk kendimizi... Sonra bir baktık bizimle aynı tarihte gelebilecek Mert'in okul arkadaşının ailesi de var; otelimizi seçtik, planımızı yaptık ve Mart'ın ikinci haftası kendimizi Sarıkamış'ta bulduk...

23 Mart 2015 Pazartesi

bir 5 yaş doğum günü...

Mart benim için çok güzel bir ay... Bana anneliği öğreten biricik oğlumu kucağıma aldığım ay... Benim gibi fazlasıyla gerçekçi, doğrucu, mantıkçı, zaman zaman sıkıcı oğlak burcu annesine hayatın farklı taraflarını göstermek için gelmiş olabilir bu "bilmiş" balık :)


mutlu ebeveyn=mutlu çocuk

Her sene Mart ayı böyle oluyor: uzun ve hızlı... Bir önceki ayın kısalığından mıdır yoksa havalar soğuk olsa da günlerin uzamaya başlaması ile baharın geldiğine inanılması mıdır bilmem... İçinde bir de çok merakla beklenen, 6 ay öncesinden gün sayılmaya başlanan bir 5 yaş doğum günü olunca çok da hareketli başladı! Bir de araya bir haftalık güzel bir aile tatili sıkıştırılınca çok da keyifli başladı... Ama bu yazıda bunlardan bahsetmeyeceğim, arada derede yetişmek için çaba harcadığım keyifli bir seminerden bahsedeceğim.3 saat boyunca bir sürü şey yazmışım not defterime ancak öyle uzun uzadıya da bahsetmek değil istediğim; kısaca bende bıraktığı tadı aktarmaya çalışacağım...

HT Hayat'ın 6 Mart'ta düzenlediği ve Amerikalı ilişki terapisti Stan Tatkin'in konuşmacı olduğu "Wired For Love" / "Aşk ve İlişkiler Semineri"ne katılmak için koşuşturmalı bir haftanın içinde gerçek anlamda çaba gösterdim. İyi ki de göstermişim de katılmışım dedim seminerin sonunda... Kerem, o gün şehir dışında olmasaydı birlikte katılacaktık; gerçekten çift katılımı da ayrı bir güzel olurmuş...

2 Mart 2015 Pazartesi

Blog yazmak ya da yazmamak şimdilik mesele bu...

Yine "yazmama dönemi"mdeyim!! Hatta yazmama döneminin bir adım ötesi blogu hatta hatta sosyal medya hesaplarımı kapatsam mı diye düşündüğüm çok zaman oluyor bu ara... Tek nedeni yok! Kendimce birkaç "elle tutulur"makul nedenim var...

9 Şubat 2015 Pazartesi

Beyoğlu'nda Çocukla gezmek...

Yılbaşında Mertlerin okulunda alıştığımızdan biraz farklı bir yılbaşı piyangosu çekildi. Her bir çocuk Ocak ayı içinde tamamlamak üzere bir gizli görev piyangosu çekti. Mert'in gizli görevi de Maçka Parkı'nda yürüyüş ve teleferiğe binmek idi... Piyangoyu çeken Mert, oğlumla buraları gezecek olmaktan ötürü pek bir keyifli olan bendim...