11 Aralık 2015 Cuma

Çocuklar, biz ve (olası) İstanbul depremi...

Bu akşam yine evdekileri organize edip Mert'in okuluna toplantıya gittim; evdekiler alıştı artık benim "akşam toplantılarım"a... Okulun işlerine destek olmaya çalıştığımı biliyor Mert, eskiden her toplantıyı "kermes" toplantısı sanıyordu, artık öyle sanmıyor mesela :)

Bugünkü toplantımız "acil durum/ olası İstanbul depremi" konulu bir veli toplantısıydı... Bu konuyu konuşmaktan hiç ama hiç hoşlanmıyorum, içimde bir yerlerde sanki bir düğmeye basılmışçasına sıcaklamaya başlıyorum, derin derin nefes alıyorum falan! Ama konuşmak da lazım, "olacak"tan kaçamayacağımıza göre! Bugün okul müdürümüz ve öğretmenlerimizle biz veliler bir araya gelip deprem öncesi öğretmenlerimizin çocuklarımızla yapacakları tatbikatı, onlara bu tatbikatı nasıl anlatacaklarını dinledik... Sonra konunun sevimsiz taraflarına geldik: Depreme çocuklarımız okuldayken yakalanırsak ve (umuyoruz ki) bir enkaz durumu olmazsa okulumuzun öğretmenler ve çocuklarla nasıl tahliye edileceği, nerenin toplanma alanı ve velilerle buluşma alanı olarak kullanılacağı, çocukları kimlerin, ne kadar zaman içinde teslim alacağı/ alması beklendiği, alınamama durumuna karşı hangi B planının devreye gireceği, iletişim kanalımızın ne/ler olabileceği, çocuklar serviste iken bu durumun yaşanması durumunda neler yapabileceğimiz gibi gibi pek çok akla gelen ve gelmeyen noktayı konuştuk ve kendimizce bir veya birkaç plana bağladık. Yaşanmasını istemediğimiz ancak yaşanırsa da çocuklarımıza olabildiğince planlı, sağlıklı, güvenli ulaşabileceğimiz metodları belirledik kendimizce...




Hepimizin içi sıkkın olarak çıktık okuldan sanırım; gündelik hayat akışında düşünmüyoruz çünkü bu tip olası ihtimalleri! Belki de düşünmemek bizi daha sağlıklı tutuyor kim bilir! Belki de sürekli aklımızın bir köşesinde dursa, sağlıklı bir şekilde yaşayamayacağız hayatımızı kim bilir! Ben de kendime her an depremi düşüneyim, bu gerçeği hiç unutmayayım demiyorum tabii ama bu gerçeği aklımda tutup ona göre evin güvenliğini gözden geçireyim ve ev halkı olarak bir yerlere dağıldığımız günlük akış için olası bir acil durum planı yapayım/ yapalım...


Bu yazıyı da buraya yazmamın nedeni ise hem kendi kendime hatırlatıcı bir not özelliği olsun yapacaklarım konusunda hem de bu yazıyı okuyan bir kişi daha bile olsa ona yapabilecekleri konusunda fayda sağlasın; ne bileyim mesela çocuğunun okulunu dürtüklesin "acil durum planları" oluşturmak konusunda ya da oluşturulmuşsa bu planların güncelliğini sorgulasın... Veya evini gözden geçirsin güvenlik başlığı altında... Güvenlik derken demek istediğim binanın temeli, betonu vs kısmı değil (haaa yapabiliyorsa o da iyi olur) evdeki eşyalarımızın bizim için ne kadar tehlikeli olabileceğini kastediyorum... Ya da belki oturup eşi ile konuşur bu yazıyı gördükten sonra ve aileleri için bir acil durum planı oluştururlar: "büyüğün okuluna ben ulaşmaya çalışacağım, küçüğe de sen gidersin" gibi mesela... Bunları böyle yazınca "aman canım kimin nerede nasıl bu duruma yakalanacağı belli mi olur?" diyebilirsiniz ama ya işe yararsa!


Biz geçen sene de okulumuzun insiyatifi ile bir deprem acil durum eğitimine/ bilgilendirme toplantısına (GEA Arama Kurtarma) katılmıştık. Orada aldığım "bakkal notları"mı ve velilerden birinin hepimize yolladığı kendi notlarını buldum ve buraya kısa kısa aktarmak istedim bu notları:



  • İstanbul, deprem açısından risk sıralamasında 2. sırada!
  • Deprem olduğu anda 
    • depremin merkezinde bulunuyorum
    • en az 45 saniye sürecek
    • en az 6.8 şiddetinde
varsayımı ile düşünmeliyiz ki kendimizi koruma refleksimiz gelişsin!

  • Deprem olduğu an insanın ilk tepkileri
    • donakalmak
    • ardından fevri şekilde kaçmaya çalışmak!
  • peki ne yapmak gerek?
deprem anında:
    • kaçmamak
    • panik olmamak
    • (yaşam üçgeni içinde) cenin pozisyonu almak (okullarda maalesef yere çök kapan pozisyonu öğretiliyormuş; bu pozisyonda baş, boyun ve sırt yukarıdan düşebilecek parçalara açık durumda! Cenin pozisyonu ise hayati bölgeleri koruyan en ideal pozisyon)
    • deprem bitene kadar olduğun yerde kalmak (binalarda önce merdivenler, çatı, alçı kaplamalar yıkılır, sıvalar dökülür! Binanın iskeleti ayakta kalır. Merkez üssünde yer alan yerlerde bile tamamen yıkılan bina oranı %5'miş. Ancak pek çok insan panikle kaçmaya çalışırken hayatını kaybediyormuş!)

    • vücudumuzu kontrol etmek
deprem öncesinde:
    • deprem öncesinde deprem sesi ile tatbikat yapmak
    • (özellikle çocuk odalarında) camları film ile kaplamak- bina yıkılmasa bile kırılan/ patlayan camlar oldukça tehlikeli olabiliyormuş. Film kaplanması camların patlamasını engelliyormuş.
    • evde "tehlike avı" yaparak güvenlik tehditlerini belirlemek
    • haberleşme planı yapmak   - telefon görüşmesinden öte sms atmak ulaşmak istediğin kişiye ulaşmada daha emin bir yol olabilir. - evin yakınında çeşitli buluşma noktaları belirle. -başka bir şehirde yaşayan bir akrabayı/ tanıdığı santral gibi kullanmak üzere plan yap. 
    • evde, işyerinde, uygun yerlerde fener, ışıldak, yangın tüpü, ilk yardım çantası bulundur.
    • Deprem Çantası hazırla (ancak bu bizim '99 depreminden sonra çok sık duyduğumuz, içine kazak, battaniye, biskuvi vs koyduğumuz çantalardan değilmiş; göçük altındayken değil depremden sonra eve giremeyeceğini düşünerek hayatını devam ettirmen için gerekli belgeler) içinde olması gerekenler:
      • nüfus cuzdan fotokopileri
      • eski bir telefon
      • aile bireylerinin fotoğrafları
      • eve ait tapu fotokopileri
      • bir miktar nakit para
deprem sonrası ne yapmalıyız?

  • önce kendi durumunu kontrol et
  • ayakkabılarını giy
  • yakınlarını kontrol et, ağır yaralı kişileri yerlerinden kıpırdatma
  • artçıl depremler olabilir; dikkatli ve ivedi şekilde binayı terk et!
  • enkaz altından çıkan kişiye yiyecek, içecek, su verilmemeli (iç kanama riskine karşı)
detaylar için GEA'nin pratik bilgiler sayfasını ziyaret edebilirsiniz...

Bu eğitim notları dışında bizim çocukların okulunda da bir tatbikat süreci yaşandı, 3-6 yaş grubu çocuklara bir panik duygusu vermeden, "oyun gibi" nasıl tatbikat yaptırılacağını öğretmenlerimiz detaylı bir şekilde araştırdılar ve sonunda tatbikatı gerçekleştirdiler... Burada da okul müdürümüzün biz velilerle paylaştığı e-maili ondan aylar önce almış olduğum izinle (ancak şimdi!) paylaşıyorum:

"Sevgili Velilerimiz merhaba,

Deprem ile ilgili uzun zamandır çalışıyoruz. Çocuklara anlatmanın en uygun yolunu bulmaya, onlarda depremle ilgili farkındalık yaratırken korkutmayacak bir yöntem geliştirmeye çalışıyoruz. En sonunda içimize sinen yöntemi geliştirdik ve bir oyun gibi çocuklarımızla birlikte oynayarak onlara anlatmaya ve yaşatmaya çalıştık. Oyunu oynarken deprem demedik ama bu 'deprem mi' sorularına evet cevabını verdik.

Kısaca nasıl yaptığımızı anlatmaya çalışacağım.

Dünya (yer küre) tıpkı bizim gibi canlıdır metaforundan yola çıkarak geliştirdik bu yöntemi. Bazen uyur ve bazen uyanır. Uyandığında çoğumuz gibi gerinme ihtiyacı duyar.Biz bu derinmeyi hissederiz. ( Bu esnada çocuklarla ayaktayız ve parmak uçlarımızda yükselerek geriniyoruz. Gerinirken hafif titremeler ve hareketlenmeler oluyor hepimizde ) İşte bu ilişki depremle kendi aralarında bir bağ kurmalarını sağlıyor, korkmadan, kaçınmadan. Bu esnada öğretmenlerden gelecek 'dünya uyanıyor' yönergesiyle cenin pozisyonu alıyorlar. 

Bu oyunu ara ara oynayacağız. Amacımız 'dünya uyanıyor' yönergesine duyarlılık geliştirmek. Ardından tahliye alıştırmalarımız başlayacak. Bugün bir deneme yaptık. Herkes sınıftayken sınıf öğretmenleri 'dünya uyanıyor' yönergesini verdi. Her iki sınıfta da yaptığım gözlem sonucu şöyle. Yönerge sonucu hepimiz olduğumuz yerde cenin pozisyonu almıştık. Çocukların yüzlerine baktığımda tedirginlik görmedim aksine gülüyorlardı. Öğretmenlar ayağa kalkabilirsiniz yönergesi verene kadar da pozisyonlarını korudular.  İlk denemede sonuç bu, şimdi daha iyi hissediyorum :) Umarım bu deneyimi yaşamak zorunda kalmayız ama önlemlerimizi yaşayabilme ihtimalimiz üzerinden almak her zaman riskleri azaltır.

Biz okulda böyle yapıyoruz. Umarım size de yardımcı olur.

sevgiler"

Bu, bizim okulumuzda, bizim çocuklarımız için uygun bulunan/ çocuklara anlatımında rahat hissedilen metottu; kim bilir belki sizin çocuklarınızın okullarında farklı uygulamalar vardır, yoksa da belki bu bir fikir olabilir... 

ve son söz: umarım bu yazdığım yazı, bu konuda yaptığımız toplantılar sadece birer zaman kaybı olarak hayatlarımızda kalır ve hiçbir zaman bu planlara gerek duymayız... Ne bileyim bir ümit işte...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder