13 Nisan 2013 Cumartesi

yarı şaka yarı ciddi: çocuk büyütürken mahalle baskısı görenler buradan buyrun...

Mert, bence bebekler için güzel bir zaman olan Mart ayında doğdu bundan 3 sene önce... İlk hafta hastaneydi, ikinci hafta eve alışmaydı derken ben 13. günden itibaren bahar havalarının da başlamasıyla Mert'i pusetine koyup kendisi ile başbaşa her gün caddeye yürüyüşe çıkmaya başlamıştım. Evden yürüyerek caddeye iniyor sonra o dönem Şaşkınbakkal'da büyük bir binada bulunan Mothercare'e girip emzirme odasında soluklanıyor; Mert'i emzirip, bezini değiştirip tekrar eve doğru yola koyuluyordum. Tabii bu süreç her zaman güzel renklerle boyanmış,sevgi pıtırcığı anne ve oğlu resminde olmayabiliyordu. Bazen Mert pusetinde kıyametleri kopararak ağlıyor, ben bir durup bir hızlı hızlı yürüyerek eve kadar stresler içinde yürüyordum... Bu ağlamalar sırasında da mutlaka sokakta bir teyze durdurup bazen çok iyi niyetle "n'oldu yavrum?" ya da bazen beni azarlarcasına"bu soğukta çocuk dışarı çıkarılır mı tıt tıt tıt" diyordu...

O zamandan beri sinir olurum bu "mahalle baskısı"na... Üzerinden 3 yıl geçti hala zaman zaman Mert bir şeye takıp sokakta ağlamaya başlamışsa yanımıza gelip "n'oldu?" diyenlere sinir olurum. Bir yandan da çok merak ederim, acaba "n'oldu?" diye sorunca sorunu çözen bir teyze var mıdır diye... Yoksa çocuk ve anne olarak karşılıklı stres yükselmişken "n'oldu?" diye sorulduğunda stresi ve siniri 2 kat artan tek anne ben miyim, ağlama desibeli de katlanarak artan tek çocuk benim oğlum mu? Benzer durumda olanlar lütfen ses verin hep birlikte kendimizi iyi hissedelim en azından :)))

Ama geçen hafta şunu farkettim: E-bebek'e bir hediye almak için girerken hem uykusu başına vurmuş hem de bir konuya feci takılmış olan oğlum yaklaşık 10 dakika mağazada dolaştığımız sürece mızmızlandı, sonra da ipleri koparırcasına ağlamaya başladı. Konuyu orada ilk başta çözmeye çalışıp, sonrasında konunun orada çözülemeyeceğini anlayan anne kimliği taşıyan bendeniz oradaki işimi en hızlı şekilde sonlandırmaya ve kendimizi arabaya atmaya hazırlanıyorduk ki bir teyze yanımıza geldi "vah yavrum n'oldu ki?" dedi; Demesiyle de ağlama şiddeti hafifleyen Mert'in böğürerek ağlaması bir oldu! Fark ettim ki eskiden bu tip durumlarda utanan, sıkılan, stres olan ben; teyzeyi resmen duymazlıktan geldim, hiçbir cevap vermedim kasada en hızlısından ödememi yaptım ve kendimi arabaya atıverdim...

Sanırım toplum olarak çocukların bazen ağlamaya ihtiyacı olduğuna dair pek bir bilgimiz yok; annelerinin onları susturamadığı noktada kötü anne olmadıklarını düşünecek bir bilincimiz olduğunu da ara ara sorguluyorum açıkçası... Çocuğumu  bırakayım ağlaya ağlaya sussun değil ama ağlamanın da bir iletişim ya da rahatlama olduğunu hatırlamak lazım diye düşünüyorum...

Geçen sene de yine caddede Mert'le yürürken yaşlıca bir teyze beni durdurdu. Bahar sonu falandı, daha Mert'in saçlarını kestirmemiştik ve Mert'in saçlar arkada uzunca, önde de alnını kapatacakşekildeydi. Teyze: "kızım yazık, şu çocuğun saçlarını kestirin. Bizim filancanın oğlunun çocukluğunda hep alnında saçları ile dolaştı: bak şimdi koca adam oldu alnında kıllanma sorunu var sürekli." dedi ve gitti; benim de ağzım bir karış açık kaldı, ne bir şey diyebildim, ne gülebildim... Bu komik karşılaşmayı aynı hafta arkadaşlarıma anlatırken Mert yaşında bir oğlu olan arkadaşım da "aynı şekilde beni de bir kadın durdurdu bana da aynı şeyleri söyledi." dediğinde anladım ki teyzeler arasında bazı konular sosyal sorumluluk hassasiyeti taşıyor ve bu alna düşen saç da bu konulardan biri:))

Son olarak: bu sokaktaki mahalle baskısının genelde çocuk doğduğunda neredeyse her evde göze çarpan bir de ev versiyonu var ki o da ayrı bir şenlik!! :)) Anne doğum yapar, aile büyükleri, konu komşu, eş dost herkesten bir cümle duyulur: "Ay çocuğun başını tut...", "ağlıyor acıktı galiba,sen bunu bi' emzir.", "yok yok bu çocuk doymuyor, mama ver sen buna...", "içi yandı çocuğun bu sıcakta,birazcık su versen...", "gazı var galiba...", "ayyy bezini çok sıktın rahat edemeyecek!", "ayy bezini fazla gevşek bıraktın, çişi dışarı çıkacak!" gibi gibi :))))

Geçen hafta içinde Philips Avent'in Natural serisinin tanıtımında biz anneler kendi yaşadıklarımızı konuşurken etkinliğin moderatörü Sevinç Erbulak şöyle bir şey söyledi: "Dünyada kaç anne varsa o kadar annelik olduğuna inanıyorum;her anne kendi anneliğine sahip." Ben de şunu eklemek istiyorum: dünyada her çocuk da birbirinden farklı; birbirinden farklı annelerin birbirinden farklı çocukların reçeteleri de birbirlerine uymayabiliyor ve herkes kendi yolunu doğrularıyla yanlışlarıyla buluyor...

2 yorum:

  1. ne kadar haklısınız...
    anneliğimin ilk zamanlarındaki en sinir olduğum şeyde "anneanne-babaanne olunca anlarsın"demeleri yaw daha anneliği kavrayamamışım ne nineliğinden bahsediyosunuz???diye çıkışmam herkezin benim çocuğum hakkında daha bilgili olmasına karşı sert çıkmamla yakın çevremi etrafımdan kışkırttım resmen :))
    mahalle teyzeleri mi?benim prensim pek kendini sevdirmediğinden yanımıza yaklaşabilen olmaz olursa da duymamay öğrendim...

    YanıtlaSil
  2. evet bir de bu versiyonu var değil mi Esin Hanım:)) ben 14-15 yaşlarındayken annem/babam "anne olunca anlarsın" vs dediklerinde ben gayet ukala bir şekilde "benim anne olmama daha var ama siz genç oldunuz; sizin beni anlamanız daha kolay" dediğimi hatırlıyorum:)) sevgiler...

    YanıtlaSil