3 Şubat 2014 Pazartesi

Kocaman bir "proje alanı"

"İnsanın doğduğu değil, doyduğu yerdir memleketi" diye bir söz var... Benim için biraz farklı bu: insanın keyif aldığı, özgür olduğu yer diye tanımlamayı tercih ediyorum ben benim için memleket kavramını... Ben hiç şehir değiştirmedim, İstanbul'da doğdum, İstanbul'da okudum, İstanbul'da doydum... Hayatımın 25 senesi doğduğum, büyüdüğüm yer Bakırköy'de ve Bahçelievler'de yaşadım... Bir sürü anı biriktirdim... Küçüklüğümde sık sık kaldığım babaannemlerin evi Bakırköy Meydanı'na bakardı. Dedemle Bakırköy Çarşısı'nda yürür, Kartaltepe Parkı'na giderdik... Babaannemin anlattığından bildiğim Bakırköy Kız Meslek Lisesi'nden çıkan kızlar babaannemlerin evinin önünden geçerken giriş katında olan evin camından dışarıyı izleyen beni sevmeden geçmezlerdi... Annemle pasajlardan alışveriş yapardık, Gür Çarşısı vardı annemin sık sık uğradığı... Sonra biraz daha büyüdük, ilkokuldaydım İstanbul'un ilk alışveriş merkezi Galleria açıldığında, tam ortasındaki buz pistinde paten yapmayı öğrendiğimde. Dedemin, babaannemin, babamın, annemin, geçmiş yıllarda "Bakırköy Çarşısı'na indik mi herkesle selamlaşırdık, çünkü herkes tanıdıktı" cümlesini duyarak büyüdüm... Okulun ilk günü mutlak Bakırköy'e inerdik, Beyaz Adam'a gider defter, kap kağıdı, kalem alırdık... Sonra ortaokul ve lisede İngilizce kitapları almak için Haşet Kitabevi de girdi devreye...

Sonra evlenme arifesinde Kerem'le nerede yaşamak istediğimize karar verirken ben de doğma büyüme Bakırköylü olan Kerem de artık kalabalıklaşan, değişen, anılarımızdaki kadar naif kalamamış olan çocukluk mekanımızda değil de Kadıköy'de yaşamayı tercih ettik.Tabii o dönem Kerem'in işinin bu yakada olmasının da payı büyüktü...

Ben Kadıköy'ü hep çok sevdim... Benim için medeni idi, böyle hafif "yazlık havasında" idi, iki şıpıdık terlik, bir şort, tişort çık dışarı bir yer idi...Ki benim için hala öyle... Evleri kısa, sokakları güneşli idi... İşte bu noktada hala öyle demek ne yazık ki zorlaşıyor artık... 8 senedir çok severek yaşadığım, 1 senelik Avrupa Yakası arasında bile her hafta sonu cadde de cadde diyerek geldiğim yer, sokaklar, caddeler değişiyor korkarım... 3-4 katlı apartmanlar yıkılıyor yerine 10-12 katlı apartmanlar yükseliyor son sürat... Üzülüyorum... O naiflik kayboluyor diye... Daha da kalabalıklaşacak diye... Kalabalığın doğal sonucu insanlar kabalaşacak diye... Bizim çocuklar sokaklarda oynayamıyor diye üzülürken artık parklar iyiden iyiye uzun binaların gölgesinde kalacak diye...

Korkuyorum...Bu aralar gördüğüm hafriyat kamyonlarından, buldozerlerden, vinçlerden, mikserlerden bizlere bol bol betonlar kalacak diye... Depreme dayanıksız binalar yenilensin diye başlatılan bir süreçten neredeyse her sokakta bir, iki inşaat alanına gelindi... Her gün bir şirket bir sokağı kapatıp beton döküyor, eski bina yıkıyor, bir şeyler yapıyor... Ve hızla o eski doku kaybolup sokakları daha da gölgede bırakan binalar yükseliyor... Her gün yeni bir "proje alanı" yazısı görüyorum, Kadıköy hızla tamamen "proje alanı" haline geliyor... Ve ben üzülüyorum, kendim için, çocuklarım için, burada keyifle yaşayanlar için...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder