9 Temmuz 2014 Çarşamba

yaz tatiline devam: Rodos

Biz bu hafta sonu itibariyle başka bir tatile daha doğrusu yazlık hayatına yelken açmışken Marmaris tatil yazıma Rodos'la devam edeyim... Farkındayım; sürekli bir tatil yazısı yazmak okuyana "amma tatil yaptın kardeşim!" hissi veriyor olabilir ama yine yazayım geçen seneki yazın ortası doğum süreci nedeniyle adam gibi bir tatil yapamadığımızı ve bu sene onun da ivmesiyle iyi bir tarih planı yaptığımızı belirtmeden geçemeyeceğim...

Çocukların ve bizim henüz süreleri dolmamış Schengen vizelerimiz olunca (Schengen vizesi olmayanlar için Yunan adalarına girişte "kapıda  vize " uygulaması bulunuyor. Detaylı bilgi burada mevcut.) Marmaris'e giderken pasaportları da çantama attım, iyi ki de atmışım... Marmaris'in merkezinden 1 saatlik bir deniz otobüsü yolculuğu ile Rodos'a geçtik. Biletlerimizi yolculuktan sadece bir gece önce internetten alabilince boş bir deniz otobüsü ile karşılaşacağımızı düşünmüştüm; yanılmışım! Tamamen doluydu! Marmaris'ten Rodos'a biri sabah biri akşam üstü olmak üzere iki sefer yapılıyor; Rodos'tan Marmaris'e de aynı şekilde... Bu arada Marmaris'te limanın bir otoparkı var, günlük ücret karşılığı arabanızı buraya park edip deniz otobüsüne binebiliyorsunuz. Mutlaka ve mutlaka kalkıştan bir saat önce limanda bulunmakta fayda var, yurt dışı çıkış harcını ödemek ve biniş kartını almak için ve en son olarak da pasaport kontrolünde olmak üzere ayrı ayrı sıralarda uzunca beklemek mümkün. Bir de bunun iniş versiyonu var, inişte bebekli ve çocuklu olmamızdan dolayı bize bayağı bir öncelik verildi; verilmese o sıcakta uzunca bir kuyruk beklememiz gerekebilirdi...

Rodos'a gelip, limandan adaya ayak basınca hemen limanın karşısında lokal araç kiralama büroları bulunuyor. Biz onlardan birinden küçük bir aile aracı kiralamak istedik, sezon artık başladığı için araba kalmamış bir günlük idare etmemiz için bir Fiat Doblo verdiler bize, ertesi gün minik arabamıza geçebildik. Fiat Doblo ile kendimizi kah bir küçük esnaf, kah bagajı açıp mangalı çıkarıverecek bir piknikçi gibi hissettik. En süper tarafı İpek'in pusetini kapatmak zorunda kalmadan bagaja koyabilmekti sanırım :) Araç kiralama bürosunun bize önerisi, bir dahaki sefere gelmeden önce araç rezervasyonumuzu mutlaka yaptırmamız yönünde oldu.

Arabamızı da aldıktan sonra ver elini (yine bir gece önce rezervasyonumuzu yaptırdığımız) Hotel Alga. Son dakikaya kalınca  Rodos'ta istediğimiz lokasyonda, istediğimiz oteli bulmamız mümkün olamadı. Biz aslında plajları çok güzel olan adanın güney kısmında yer alan Lindos'ta konaklamayı istiyorduk. Daha önce Rodos'a gelmiş arkadaşlarımızın önerileri hep Lindos'ta birleşiyordu. Biz Lindos'ta yer bulamayınca şehir merkezine yakın, Yeni Rodos olarak bilinen yerdeki oteli seçtik. Bütün gün plajları gezeceğimiz ve yemeği sürekli dışarıda yiyeceğimizden dolayı bizim için temiz ve rahat bir otel olması yeterliydi. Otele yerleştik, plaj çantamızı aldık ve önce yemek yemek, sonrasında da denize girmek üzere adanın güneyine doğru yola çıktık. Ancak açlık ağır basınca fazla güneye inmeden bize önerilen plajlardan birisi olan Kalitheas'a saptık. Plaja gelmeden bir ormanlık alanda da bizim yol üstü piknik alanlarına, "kendin pişir kendin ye" tarzı yerlere benzeyen bahçeli restoranlardan birine oturduk. Ben bir Greek Salata ve Pirzola siparişi verdim. Pirzola tabağı evde yapsam tüm aileye yetecek kadar dolu geldi. O sırada Mert de uyuyor olduğundan biraz İpek'le paylaştım, geri kalanını da sabah kahvaltı edememiş olan mideme bayram niyetine sundum. (aşağıdaki resimleri de yemek bitmeye yakın fotoğraf çekmek aklıma gelince çektim)




Yemekten sonra plaja gitmek üzere az bir yol daha devam ettik ve Kalitheas Plajı'na geldik. Plaj uzun bir şeride yayılmış ve plajın en sonunda bir  baby beach bulunuyor: kumlu, sığ alanı bol olan yeşilli mavili denize sahip bir plaj burası ve biz burada Rodos'ta ilk deniz deneyimimizi yaşadık. Akşama doğru plajdan ayrılırken ilk dikkatimi çeken plajın tertemiz hali oldu! sanki hiç kimse plajdan denize girmemiş gibi tertemizdi! Akşam ne yesek, nerede yesek derken geç saatte plajdan çıkınca otele varmamız da geç olunca banyo sırasıydı, İpek'i uyutmaktı, Mert'in yorgunluğuydu derken erkenden hepimiz uyuduk.

Rodos'ta 2. günümüzde istikamet adanın güneyindeki Lindos oldu. Lindos yokuşu bol, taşlık bir alan... Minik arabamızla denize en yakın otoparka indik, inerken de bu minicik arabayla acaba dönüşte bu yokuşu çıkar mıyız diye düşündük... Dönüşte araba tık bile demedi o dik yokuşları gayet rahat çıkıverdi. Lindos'un denizi ve tamamen tesadüfen tercih ettiğimiz plajı çocukla ve bebekle çok rahat edilebilecek plajlardan bir tanesi. Tamamen kum... Mert de İpek de denize girdi çıktı, kumlarla bol bol oynadı... Günün arasında plajın hemen arkasındaki restoranda güzel bir yemek yedik... Günün sonunda yine plajı en geç terk edenler bizdik sanırım... Lindos'tan Rodos'a 1 saate yakın bir yol gitmek gerekiyor. Çok şanslıydık ki bu bir saatlik yolun hem gidişinde hem dönüşünde İpek uyudu arabada...



Bir önceki günkü erken uykunun aksine 2. gün kendimizi Yeni Rodos yollarına attık, bol rüzgarlı bir gecede... "Rodos'a gidince mutlaka TAMAM'da yemek yiyin" demişti bir arkadaşımız, otele de yakın olunca biz burayı es geçmek istedik. Hatta pek tarzımız olmamakla birlikte 1 saatten biraz fazlaca bir süre restorana girmek için sıra bekledik! Hatta beklerken İpek, sıra bize gelip de restorana girdiğimizde Mert uyudular... Tamam'daki yemek de iki uyuyan bıdık eşliğinde baş başa bir yemek oldu... "İyi ki gittik" hatta "tekrar Rodos'a gelme nedeni olabilecek kadar güzel" dediğimiz bir yer oldu bizim için TAMAM. Ben öyle uzun uzadıya gurmevari bir yazı yazamam, o incelikleri de bilemem ama yediğim yemeklerin her birinin ayrı ayrı çok leziz olduğunu çok rahatlıkla söyleyebilirim. Bir aile işletmesi olan sanırım 15 masası olan TAMAM daha önce Vedat Milor tarafından yazılmış. Ben balık, Kerem de kuzu eti yedi ana yemek olarak; ikisi de ayrı ayrı çok lezzetliydi... Rodos'ta her gün öğle ve akşam yemeklerinde Greek Salata yedik mutlaka ama buradaki bir başka tat bıraktı damağımızda...ve yemeklerin aralarında servis edilen ikramlar... Bütün bu ikramlara ve yediğimiz leziz yemeklere rağmen akşamın sonunda gelen oldukça ekonomik olan hesap çok şaşırtıcı oldu bizim için.. Kısacası biz TAMAM'ı sevdik, TAMAM'daki aile ruhunu ve sohbeti sevdik...

Rodos'taki son günümüzde de yine adanın güneyine doğru gitmek istedik. Lindos kadar aşağıya inmedik ama yine çok tavsiye edilen plajlardan biri olan Anthony Quinn Koyu'na gittik. Anthony Quinn, "The Guns of Navarone in Rhodes" filminin çekildiği Rodos'tan kendne ait, izole bir plaj almak istemiş ve bu koyu satın almış. Denizi süper olan bir koy burası da ancak kayalıklı ve plajı da taş/ kayalık olduğu için bize pek uygun gelmedi ve hemen bu koyun ön yüzünde olan bir diğer plaja gittik. Kumu hafif çakıllı olan denizi soğuk ama gayet güzel olan bu plajı çok çok sevdik ve Rodos'tan döneceğimiz saate kadar burada zaman geçirdik. Ardından Rodos'un merkezinde bir öğlen yemeği ve tabii ki bir dondurma molası ve arabamızı teslim noktasına bırakmamızın ardından deniz otobüsümüze yetişme telaşımızla Rodos maceramız sona erdi.

Rodos ile ilgili şunları hatırlatmakta fayda var:

- Rodos'ta Türkiye'deki gibi her yerde kredi kartı ile ödeme yapabileceğinizi düşünmeyin. Mutlaka yanınızda nakit Euro bulundurun. Gittiğimiz restoranların neredeyse çoğunda kredi kartı geçmiyordu, e plajlarda şezlong ve şemsiye kiralayacaksanız zaten nakit ödemek zorundasınız.

- ATM'lerden para çekerim diyorsanız merkezi yerlerde ATM bulduğunuzda mutlaka ihtiyacınız olan parayı çekin; plajlar çevresinde ATM bulmak pek mümkün olmayabilir.

- Araba kiralayacaksanız yüksek sezonda arabasız kalmamak için önceden internetten rezervasyon yapmakta fayda var.

Rodos'la ilgili kendime notlarım:

- Buraya tekrar gelinebilir. Biz biri bebek biri çocuk iki bıdıkla yolculuk yaptığımız için her saat bir plaj şeklinde dolaş(a)madık. Ya da Rodos'un içindeki eski şehirde uzun bir yürüyüş yapamadık. Yani yapılacak/ gidilecek yerler konusunda normalde azimli olan Zeynep'ten farklı bir kişilik sergiledim. Aile sağlığımız için de çok iyi oldu:) Sakin ve bir yerlere yetişme telaşı olmayan bir Zeynep hepimize iyi geldi sanırım. Hepimiz sevdik Rodos'u, Mert bile dönüşte "Anne, Yunanistan'a tekrar gelelim!" dedi... Tabii bunda yediği kocaman porsiyon dondurmaların da etkisi büyük!

- Bir daha gelirsem yine TAMAM'da bir akşam yemeği yemek sözüm olsun. Çok çok sevdim işte... Bu arada belirteyim rezervasyonla çalışmıyorlar, yani kalabalıksa sıra beklemekten başka yol yok.

Son not:

İki ülke de Ege'ye bakıyor, iklimi benzer, ha oradasın ha burada pek bir fark yok diyorsanız... Belki kısmen haklısınız ama benim için iki ülke arasında çok büyük bir fark var: akşam üstü insanlar çekildikten sonra geri kalan plajlar iki ülkenin, iki kültürün farkını tüm netliği ile ortaya çıkıyor! Temizlik, çevre ve saygı... Maalesef bizim içinde yaşadığımız kültür çevreye, doğaya saygı duymayı bilen bir kültür değil, yiyelim, içelim, atalım, saçalım bizimkisi...Nasıl olsa bizim evimiz değil!!! Rodos'ta (ki bu sadece Rodos'ta değil, daha önce gittiğim başka ülkelerde de) insanlar plajlardan çekildiğinde plajlarda o gün insan var mıydı yok muydu pek anlamak mümkün olmuyor, işte fark burada!

Rodos sonrası gittiğimiz (Gökova Körfezi'ndeki) Akyaka'da da sürekli bunu söyleyip durdum... Muhteşem bir doğa, güzel bir deniz, harika bir iklim ama gün içinde plajda eline gelen, ayağına takılan sigara izmaritleri, pet şişe kapakları, hatta kırık camlar! Günün sonunda ise durum daha da vahim!!!

ve maalesef Akyaka Plajı gün sonu :(

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder