24 Haziran 2014 Salı

Çocukla yaz tatili

Geçen yıl bu zamanları hatırlıyorum da yaz başlamış, İpek'in karnımdaki 37. haftası dolmuş, ellerim ve ayaklarım içine hava basılmış balon şekline girmiş, Mert ise ilk anaokulu denememizin olduğu okulda yaz günlerini yaşıyordu... Benim içimde bir yandan doğuma yaklaşmanın telaşı (ne hikmetse 38. haftada doğum yapacağıma inanıyordum, oysaki İpek kendi rahatını hiç bozmayarak 41. haftayı tamamladıktan sonra geldi!) diğer yandan koskoca yaz mevsimini tatilsiz geçirecek olmanın verdiği garip bir huzursuzluk vuku buluyordu. Kendimin tatil yapamaması dert değildi de Mert'in 3 yaş döneminde deniz, kum ve güneşin tadını tam anlamıyla çıkaramayacak olması beni rahatsız ediyordu. Bu nedenle İpek biraz ele gelir gelmez, ki bunun için 40'ını beklemiş olduk, 2 haftalık bir tatile attık kendimizi Eylül ayında...

Geçen senenin tersine bu yıl (belki de geçen senenin eksiğini kapatmak amacıyla) sezonu erken açtık ailecek. Kerem'in Mayıs sonu Kemer'de olan bir toplantısına biz de eklendik; 4 gün boyunca Kerem toplantılarına katılırken ben iki çocukla daha kaynar noktaya gelmemiş ancak yazın geldiğini çok net belirten Antalya güneşi altında tatil(!) yaptığımı sandım! Mert, bir deniz bir havuz derken çok eğlendi; İpek, denizle yakından tanıştı; bendeniz Zeynep ise zavallı bir Sebastian edasında otelin çeşitli alanları arasında bir tır şoförü gibidolaştı! Tır şoförü diyorum,çünkü plaj çantası, puset, şişme bot, şişme simitler, kolluklar derken yollara sığamayan bir vasıta haline geliverdim!!!

Bol kardeş kıskançlığı, annenin huniyi kafasına taktığı anlar, gözyaşı ve yüksek volümün ağırlık kazandığı tatil görünümlü köleliğin ardından geçen hafta full kadro gerçek bir tatile çıkınca kendimi neredeyse kraliçe gibi hissettim desem pek de yalan olmaz:)

Geçen hafta, Mert'in okulunun bir haftalık tatili ile çok yakın arkadaşımın Marmaris'te gerçekleşecek düğünü aynı zamana denk gelince düğünün devamını bir tatil imkanına çevirdik. İstanbul'dan Marmaris'e araba yolculuğu ile vardık. Önce 2 gün Hisarönü'de, düğünün gerçekleşeceği yerde konakladık. Golden Key Hisarönü Otel çocuklu bir tatil için, benim açımdan mükemmel bir tesis olmasına karşın yeni yerler görmek amacıyla otelden ayrıldık ve önce Rodos'a sonrasında da Marmaris'e 30 km mesafedeki Akyaka'ya gittik. Tatil boyunca bulunduğumuz her yer deniz açısından harika idi...

Çocuklar sürekli deniz, kum ve güneş ile iç içeydiler... İpek'i denizden alamadık, Mert, İstanbul'a dönmek istemedi! Ara ara Kerem'le çocukları paylaştık; ben İpek'i uyuturken Kerem, Mert'e yüzme dersi verdi mesela... Ya da dördümüz birlikte kumlarla oynadık...Hatta kimi zaman Mert ve İpek birlikte kumda oynadılar bile diyebilirim ve biz o sırada şezlonglarımızda oturduk... Kısacası tatil gibi bir tatil yaptık; sonrasında kendim için bir tatile çıkmaya ihtiyaç duymayacak kadar keyifli bir tatildi!Bu sefer bir önceki tatilimsideki gibi kardeş kıskançlıkları da yüksek değildi,tutturma ve istekler de... Sanırım çocuklar için anne babalarının yanında olması ve bir de tabii ki su oyunları yeterli oluyor...

Gezdiğimiz yerleri, kaldığımız otelleri ve tatilimize ait detayları anlatacağım mutlaka, ancak şimdilik bu kadar... Detaylar bir sonraki yazıyaaaaaa...

22 Haziran 2014 Pazar

Fotoğraf çekmek ve çevreyi fark etmek...

Bu aralar yazmak istediğim çok şey var... Konu başlıklarımı liste yapsam yeridir... Araya yaz ve İpek'in ayaklanma çabaları girince, bu büyüme etkilerinin Mert'te yansımaları da görününce yazma koşullarım oldukça kısıtlandı...

Bu koşuşturmalı süreçte kendime hızla geçen zaman içinde etrafımdakileri daha iyi fark etmeme yarayacak bir hobi yaratmaya karar verdim. Daha doğrusu "odaklanmalıyım" (hayat çok hızlı akıyor, bu akışa kendimi kaptırıp etrafımdaki güzel detayları kaçırıyorum galiba) dediğim bir dönemde Latife'nin fotoğrafçılık derslerinin duyurusu karşıma çıkıverdi. Mert'in okulu Küçük Kara Balık'ın, Mert'e kattıkları dışında, bana da güzel katkıları oldu: çok güzel arkadaşlıklar kurduk anne ve babalarla bizim minikler sayesinde... Latife de bu vesile ile tanıdığım "büyük balık"lardan...

Latife'nin dersleri 3 yarım günlük teori ve 2 günlük fotoğraf çekme denemeleri yaptığımız gezilerden meydana geldi. Teorik dersler denilince sıkıcı  teknik bilgilerden oluşan saatler akla gelmesin... Latife'nin keyifli stüdyosunda kendi evimizdeymiş gibi rahat olduğumuz, kahvaltımızı edip çayımızı içtiğimiz, sohbet ettiğimiz bir "ders" ortamında bulduk kendimizi. Geziler ise bir başka alem... İlk gezimiz Kuzguncuk, ikinci gezimiz Karaköy'e oldu. Ben şehir dışında olunca Karaköy gezisine katılamadım ancak bir önceki gezinin güzelliğinden aklım Karaköy'de kaldı açıkçası! Sonrasında gezinin fotoğrafları da beni haklı çıkardı! Birlikte gezmekten ve fotoğraf çekmeye çalışmaktan çok keyif alan eğlenceli bir grup olarak yaz sonrası "photowalk"larımıza devam etme kararı aldık. Umuyorum bu isteğimizi gerçekleştirir ve hem farklı semtleri farklı bakış açıları ile keşfederiz hem de eğlenceli sohbetlerimize kaldığımız yerden
devam edebiliriz... :)


Bundan 10 sene kadar önce üniversitedeyken de fotoğraf çekmeye merak salmış ancak o dönem öğrendiğim teorik bilgiyi uygulama sürecinde ne yaptığımı görmek için filmin tab edilmesini beklemek benim tezcanlılığıma maalesef uygun düşmemişti. Fotoğraf, elime geldiğinde acaba bunda enstantaneyi kaç yapmıştım, diyaframı ne seçmiştim diye düşünürken büyük makineyle fotoğraf çekmekten uzaklaşıvermiştim. Bu olası maymun iştahlılığımdan dolayı bu sefer bir arkadaşımın fotoğraf makinesi ile derslere ve geziye katıldım, kendime de henüz isteğimi kanıtlamadan bir fotoğraf makinesi almayacağıma söz verdim; ancak evin koca kişisi bir gün bana bir fotoğraf makinesi sürprizi ile çıkageldi... O gün bu gün ben her yere makinemi yanımda taşıyorum ve deniyorum... Kendimce güzel fotoğraflar çekmeye çalışırken etrafa bakmaya çalıştığımı, detayları görmeye çalıştığımı fark ediyor ve mutlu oluyorum.


7 Haziran 2014 Cumartesi

Bir Küçük Kara Balık Hikayesi

Bugün yaşadığımız buydu benim için: Bir Küçük Kara Balık Hikayesi... Son bir haftadır yoğun olmak üzere geçtiğimiz 3 hafta Bir Küçük Kara Balık Hikayesi kurgulamışız hep birlikte... Kim miyiz biz? 3-6 yaş grubuna ait 44 çocuklu minik bir okulun velileri... Bir ticari kuruluş olmayan, kar amacı gütmeyen, veli insiyatifi ile ayakta olan bir okul bizimkisi... Okulumuz minik ama amaçlarımız bize hayat boyu öğretilen/ dayatılan standartlardan farklı... Okulumuzun, çocuklarımıza yaklaşımında yaşadığımız ülkenin standartlarından farklı bir yaklaşım var. Ama ben buna girmeyeceğim şimdi, okumak isterseniz buradan buyurun...

Bugün benim için, öncesinde koşturduğum, planladığım, çalıştığım, ürettiğim, paylaştığım (hava koşulları nedeniyle) kaygılandığım; gün içerisinde yine çalıştığım, paylaştığım, gün sonunda ise yorulduğumu anladığım ama çok keyif aldığım bir gün oldu... 1 ay kadar önceydi, bugün Küçük Kara Balık Kermesi'ni yapmaya karar verdik. Eski ilkokul zamanlarımdan kalma bir kavram benim için "kermes"... Eskilerde bir yerlerde anılarımda kermesler var da hiç organizasyonunda bulunmamıştım... Geçtiğimiz bir aylık süre içerisinde bu 44 çocuklu okulun velileri olarak organize olduk, ekiplere ayrıldık, kimimiz mekan sorumlusu olduk, kimimiz satılacak ürünler sorumlusu, kimimiz yiyecek sorumlusu,kimimiz süsleme, kimimiz de çocuklara yapılacak aktivitelerin sorumlusu... Bu 1 ay içerisinde 3 kez akşam saatlerinde çocukları babalaarına ya da annelerine teslim edip toplantı yaptık; mailler, whatsapp grupları derken her kanaldan iletişimimizi sürdürdük... Her birimiz görevimizi gayet ciddiye alarak bir kurumsal şirket düzeninde sorumluluklarımızı yerine getirdik. Son bir haftadır ise kah birimizin evinde kah birimizin iş yerinde bir araya gelip ürünlerimizi meydana çıkarttık, süslerimizi hazırladık, hayatım boyunca keyifle hatırlayacağım sohbetlere imza atarak kaynaştık...

Bugün kermes alanımızda hepimiz var gücümüzle hepimizin elinden çıkan ürünleri sattık, gelen misafirlerimizi ağırladık, çocuklarımızı eğlendirdik; kısacası eve gelip (çocukları da uyuttuktan sonra) ayaklarımı uzatınca fark ettim ki çok yorulmuşum ama çok da keyif almışım...

Yarın sabah Mert'e anlatacak bir Küçük Kara Balık Hikaye'm var benim: paylaşarak çoğalmanın, bir amaç için çalışmanın, kaynaşmanın güzelliğini anlatan, herkesten öğrenilecek bir şeylerin olduğunun altını çizen bir hikaye... Akşam sakinliğinde ayaklarımı uzatıp da bugünü düşününce beni gülümseten bir hikaye...