1çocuklu1gebe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1çocuklu1gebe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Haziran 2013 Pazartesi

hastane çantasını hazırlarken


Evet gerçekler yavaş yavaş yaklaşırken ben de hastane çantasını yavaş yavaş hazırlamaya başladım... Ben kendimce şöyle bir çanta hazırlıyorum, belki ileride ihtiyacı olup bakanlara da bir yardımım dokunmuş olur... Bu arada "Zeynep, yazmamışsın ama şunu da unutma sakın" diyen olursa lütfen eklesin yorumlara... Burçlara çok itibar etmeyen ama dün okuduğu bir yazı sonrası "evet tipik bir Oğlak burcu annesiymişim" diyen biri olarak listeler, listeler ve listeler.. Artık sıkıcılıklarım, planlarım ve listelerime de bir kisve buldum ya benden rahatı yok: n'apalım Oğlak burcu böyle diyip sıyrılacağım işin içinden:)))

Gelelim listeye:

ANNE İÇİN:
- Gecelik/ pijama
- Terlik
- Hastaneden çıkarken giymek üzere kıyafet
- Çorap (Mert'in doğumu öncesi ve sonrası ayaklarımbuz kesmişti; hoş o tarihte havaların pek sıcak olduğu da söylenemez ama tedbirli olmakta fayda var) ve çamaşır
- saç fırçası/ tarak
- makyaj malzemeleri (bilenler bilir benim konuyla pek alakam yok ama olmazsa olmaz diyenler olabilir)
- Diş macunu & diş fırçası ve diğer hijyenik ihtiyaçlar
- Kırmızı taç/ toka
- Kamera / Fotoğraf makinesi (şarj aletleri, gerekliyse boş cd vs gibi gerekli ekipmanları da unutmamak gerek)
- Cep telefonu şarjı
- (bu benim çantaya özel olabilir,hangi arkadaşım duyduysa "deli misin?" dedi) mini photo printer- hastaneye gelenlerle çekilen fotoğrafları basıp kendilerine vermek için- özellikle fotoğrafı dijitalde tutmaya alışık olmayan ve mutlaka ellerinde olmasını isteyen aile büyükleri için :)))
- varsa ikram edilecek çikolata, şeker ve türevleri ile kullanılacaksa süslemeler
- hatıra defteri

BEBEK İÇİN:
- Hastane çıkışında giyebileceği kıyafet (body, tulum, çorap, eldiven, bere vs)
- Ana kucağı

REFAKATTEKİ BABA VE (varsa) AĞABEY / ABLA İÇİN:
- Pijama ve yedek kıyafet
- oyuncak (boyalar, oyun hamuru, birkaç oyuncak araba vs..)




36. hafta doktor kontrolü ve 37. haftayı tamamlarken

Yaklaşık 40 haftalık (+/-2 hafta) hamilelik sürecinde 37. haftayı tamamladık... Tamamladık diyorum,çünkü bu süreci ben, Kerem, Mert ve İpek bebek birlikte sürüyoruz tüm keyifli anlarıyla, yorgunluklarıyla,krizleriyle ve hayat akışı ile...

Yerli/yabancı tüm kaynaklarda 37. haftanın tamamlanması ile artık erken doğum sürecinin bittiği ya da bir başka deyişle bu tarihten itibaren doğacak bebeğin normal zamanı içinde doğmuş olarak kabul edildiği yazıyor. Tabii bebeğin büyümesi halen devam ediyor(muş). Bu günü tamamlayarak ben psikolojik olarak rahatladım açıkçası; nedense 32-33. haftadan sonra sanırım sıcakların da etkisi, benim büyümem ve hareketlerimin zaman zaman kısıtlanması ve bu kısıtlanmadan evde zaten bir çocuk var olduğu için hiç hoşlanmamam nedeniyle erken doğuracakmışım hissi çok ağır basıyordu. Hatta geçen haftaki 36. hafta doktor kontrolümün ardından doktorum "seni 2 hafta sonra göreyim." diyince "e demek ki erken doğuracağıma dair bir ibare yok!" dedim kendi kendime... Zaten NST'ye (anne adayının karnına bağlanan ve bebeğin hareketlerini,kalp atışlarını, kasılmalarını kaydeden alet) bağlandığımda da içeridekinin çıkmaya hevesli bir modda olmadığını farkettik. 36 hafta boyunca kendinden görüntü vermekten kaçınan minik bebeğimiz bu hafta da yine yüzünü saklayarak bize pek fazla bir görüntü vermedi... 

37. haftanın sonlanması itibariyle 1çocuklu1gebenin dünyasında neler var? Tabii öncelikli olarak yapılacak işler listeleriyle dolaşıyorum; mesela:

- hastane çantamızı hazırlıyorum- İpek'e (inşallah her şey yolunda giderse) hastaneden çıkışında gerekli olacak giysileri ve bana hastanede gerekli olacak eşyaları ve tabii ki odamızı süslemek üzere gerekli olacak malzemeleri bavula koydum. Mert'e ve Kerem'e gerekli olabilecek eşyaları da koydum mu bavul arabanın bagajındaki yerini almaya hazır olacak. Mert'e eşya dedim,çünkü Kerem'le hastane sürecinde Mert'in de yanımızda olmasına karar verdik. Bakalım zorluğu mu kolaylığı mı ağır basacak ama biz hep birlikte hastanede olalım istiyoruz... Bu konuda yaşayacağımız tecrübeleri doğum sonrası buradan aktarırım umuyorum:))

- Doğuma kadar bitirmek istediğim kitaplarım var onları bitirmeye çalışıyorum: kimisi doğumla ilgili, kimisi kardeşlikle,kimisi de 3 yaş ve civarı krizleriyle:))) Bu kitaplardan da özellikle bloga yazmak istediğim notlar var, artık onları da uygun bir zamanda yazmaya çalışacağım. biri 0, diğeri 3.5 yaşında iki çocuk için bir anda kitap çeşitliliğim arttı... İşin kötü tarafı Mert'in bebekliğini unuttuğumu düşünerek yenidoğanlarla ilgili bir şeyler de okumam gerektiğini düşünüyorum ama sanırım ona zaman yok:))) Artık onları yaşadıkça okuyacağım ve hatırlayacağım; ya da daha iyisi okumama gerek kalmadan yaşadıkça hatırlayacağım.

- 37. hafta ve Haziran ayının ortası ile birlikte; yani benim büyümem ve sıcakların artması ile birlikte gece uykularım oldukça kesintili bir şekle girdi. Sürekli olarak "Eylül'de doğum yapacaklara kolay gelsin" diyerek dolaşıyorum. Bütün yazı hamileliğin son dönemiyle geçirecekleri için onlarla ciddi bir empati içindeyim:))) Bir de tansiyon hastası olan, ya da ayakları sürekli ödemli dolaşan teyzeleri anıyorum ve onlar için de kolaylıklar diliyorum... Mert'e hamileyken aldığım kilo ile başabaş gidiyor gibiyim;şimdiye kadar 13.5 kilo aldım ama sanki 25 kilo almışım gibi hissediyorum... Bu nedenle kısa zamanda yoğun kilo alımı yaşayanları da sıklıkla anıyorum. Kısacası bu dönemde empatim inanılmaz yüksek boyutta dolaşıyorum... Haaa hala Mert'i kucağıma alıyor muyum, hayatı normal akışında yaşamaya çalışıyor muyum, hala hızlı hareket ediyor muyum??? evet, evet, evet... Tabii sonra bir anda ne olduğumu anlamadan "dur ben bi' oturayım, ben bi' uyuyayım, ben bi' dinleneyim" modu açılıveriyor. İçimdeki "sonuçta hamileyim, hasta değil; hiçbir şey bunları yapmama engel değil" düşüncesi ile vücudumun arada verdiği "yeteeeeer!" sinyali kapışıveriyor... Bu kapışma arasında da zaman geçip gidiyor işte...

- Tabii bir de bu dönemin psikolojik çeşitliliği var anlatmak gereken... Kaygı seviyesi, merak seviyesi bu ara tavan yapmış durumda bende... Bebek sağlıklı olacak mı, doğumum iyi geçecek mi, doğum sonrası ev hayatımız nasıl olacak, Mert nasıl tepki verecek yeni hayatına, iki çocuklu hayatta anne babalık nasıl olacak, iki çocukta adaletli olmak zor olacak mı, gibi gibi gibi bin tane soru geliyor kafama... Kimine "bu dünyadaki ne ilk, ne son ne de tek iki çocuklu ev bizim evimiz olacak" diyerek kolayca cevap bulup geçebilirken kiminde "acaba"lar ile  takılı kalabiliyorum... Neyse okuduğum pek çok yazıya göre bu kaygılar da normal:))) Mert'e hamileyken bilinçli olarak doğum süreci ile ilgili kimseden hikaye dinlememeye çalışmış ve doğum hakkında detaylı yazılar okumamıştım; ama bu süreçte zaten daha önce doğum yapmam nedeniyle tüm sürece hakimim, ayrıca sanırım bu sefer etrafımda çok fazla bebekli insan var ve birçok hikayeye (neyseki çoğu pozitif doğum öyküsü:)) maruz kalıyor, pek çok şey okuyorum... Belki de tüm bunlardan dolayı en basitinden Mert'e hamileyken hiç hissetmediğim ya da anlamadığım yalancı doğum sancıları/ Braxton Hicks sancılarını son 2-3 haftadır çok net hissettiğimi düşünüyorum.

- Son olarak ara ara doğumun başlayacağı zamana ilişkin planlar yapıyoruz... Gece, sabaha karşı, gün içinde ya da akşam saati olması; Mert'in uykuda, okulda ya da uyanık ve bizimle olduğu saatlerden hangisine denk gelmesi durumunda nasıl ilerleyeceğimiz,kimi/kimleri arayacağımız vs vs gibi çeşitli planlarımız var mesela... Ama çok iyi biliyorum ki ne kadar çok plan olursa olsun bu doğum denilen şey hiç düşünmediğimiz ve planlamadığımız bir şekilde olabilir ve biz planlar yaparak sadece doğum öncesi süreçte kendimizi rahatlatmaya çalışıyoruz...

30 Mayıs 2013 Perşembe

İlk hamilelikle ikincisi arasında şimdiye kadar olan farklar (2)

Aslında farkları yazmadan önce her iki hamileliğimde de sürecin (en azından şimdiye kadar) normal devam etmesi en büyük şansım onu mutlaka belirtmeliyim... Hamilelik sürecinde pek çok sağlık sorunu ile boğuşanlar, hamileliğinin bir bölümünü ya da neredeyse tamamını yatarak geçirmek durumunda olanlar olduğunu bilince insan bazen günlük rutini içinde yaşadığı sıkıntıları anlatmaya ya da yazmaya çekiniyor gerçekten...

14. haftamda yazdığım ilk yazıda o döneme kadar olan farkları yazmıştım ancak onlar daha durumsal farklardı; ilk hamileliğimde çalışıyor olmam ve şimdi olmamam; uyku saatlerim ve kilo alımı gibi... Şimdi ise yine durumsal farklar olmakla birlikte hamileliğin ilerleyen döneminde evde bir"büyük çocuk" varlığının ciddi farklılık yarattığını söylemem mümkün...


  • Bir önceki hamileliğimde hem işlerin yoğunluğu hem de o dönemki direktörümle çalıştığım dönemleri doğum sonrası izin olarak kullanabileceğim şeklindeki karşılıklı anlaşmamız sonucu 39. haftaya kadar ofisteydim. Hiçbir zorluk da çekmedim, masamın altına konulan puf, insanların sürekli ilgili alakalı (bazen birbirinin aynısı olduğu için toplu bir şekilde yanıtlamayı arzu ettiğim) soruları, öğle yemeğimin her gün aynı saatte yemekhanede hazır olacağını bilmem, akşamları eve geldiğimde kimsenin benden bir beklentisinin olmaması tabii ki süreci inanılmaz kolaylaştırdı. İlk hamileliğimin son dönemlerinde gece uyanmalarımın tek nedeni tuvalet ihtiyacıydı diye hatırlıyorum... Şimdi ise durum epeyce farklı: Bir kere talepleri pek bitmeyen ve 24 saat oyun desem oyun oynayabilecek bir 3yaş "ergeni" ile aynı evi paylaşıyorum (ne mutlu ki:))) sabah erken uyanmaları, kahvaltı edeceğim/ etmeyeceğim krizleri, bitmeyen "anne hadi oynayalım" istekleri, "kitap okumaaaa!", "tuvalete girmeeee!", "yanıma geeeeel!" naraları, gece sebebi olmayan uyanmalar derken ben bayağı yorgun olabiliyorum günün sonunda... Ki bu ergen arkadaş günün 4 saati okulda (çok şükür:)) Dolayısı ile benim bir önceki hamileliğimdeki gece uyanmalarının sebebi olan tuvalet ihtiyacı bu hamileliğimde vuku bulduğunda genellikle "boşver mert uyanmadı sen de uykunu bölme" şeklinde geçiştirilebiliyor.
  • Bence 2. en önemli fark ise şu Mert, Mart ayında doğan bir bebekti; İpek'in Temmuz ayı içinde gelmesini bekliyoruz normal koşullarda... Bu da demek oluyor ki yaz günlerinin Mayıs ayında başladığı 2013 yılında sıcaklığın etkisiyle aynı kiloları almama rağmen daha şiş bir halde dolanıyorum... Hem sıcakların vücudu daha çok şişirmesi, hem de yazın daha ince kıyafetler ve tüm şişliğin meydanda olması ile çevremde "ooo bu seferkinde daha mı çok şiştin ne?" gibi süper harika yorumlar duyabiliyorum:)) Birkaç gün öncesine kadar böyle soranlara bayağı uzun "yok aslında aynı kiloyu aldım da ama yaz da ama su tuttum da ama bıdı bıdı da ..." diye anlatıyordum artık onu da kestim "e hamilelik işte" diyip geçiyorum...
  • Konu kilodan açılmışken 34. haftadayım 12 kilo almış bulunmaktayım, nerede kaç ile sonlanacağımızı artık göreceğiz bakalım. Mert'e hamileyken toplamda 16 kilo almıştım, sanırım aşağı yukarı aynı gidiyorum gibi gözüküyor; bakalım!!! :))
  • Mert'e hamilelik dönemimi hatırlamıyorum ama bu hamileliğimde şunu çok rahat söyleyebilirim: çok sabırsızımve tahammül seviyem normale göre daha aşağılarda... Örneğin dün bizim evin sokağına doğru yürürken normalde Minibüs Caddesi üzerinde gitmesi gereken minibüslerden biri beni görmeyip neredeyse çarpacağı için anında aradım 155'i; şikayet ettim...  Minibüs Caddesi'nde bitmek bilmeyen yol inşaatından  dolayı minibüsler neredeyse bütün ara sokaklarda inanılmaz bir hızla cirit atıyorlar! Bunun bence tolere edilebilir bir tarafı yok zaten ama ben bu aralar böyle bir şey gördüğümde daha hızlı aksiyona geçiyorum.Mesela parkta görüdüğüm bakıcıların tutumlarına, konuşma tarzlarına, bazılarının boşvermişliklerine daha da çok sinirleniyorum. Tabii tahammül sınırımın düşmesi sadece sokak hayatımı etkilemedi evdekiler de bu durumdan nasibini alıyor zaman zaman: her şey düzgün yapılacak, her şey kuralına göre olacak derken zaman zaman bir askeri disiplin modu açılıyor bende...
  • Olmazsa olmaz bir diğer fark da şu tabii: evde bir çocuk halihazırda olunca hamilelik ve doğumla ilgili her konunun onu etkileyecek yönleri de ortaya çıkabiliyor ve sürece evdeki "ergen"i de hazırlamak gibi çok çok önemli bir boyut daha eklenmiş oluyor.
  • İlk hamileliğimde doğumla ilgili çok fazla şey bilmemeyi tercih etmiştim, kimsenin hikayelerini dinlememeyi ve çok da fazla doğum süreci ile ilgili şey okumamayı tercih etmiştim.Amacım, yaşanmış olumlu ya da olumsuz hikayelerden etkilenip doğum sürecini etkilememekti. Doktoruma güvendim (iyi ki de öyle yapmışım) başka da bir şey dinlemedim ve çok rahat bir doğum süreci geçirdim. Ama bu süreçte durum farklı: bir kere daha öncesine ait benim bir hikayem var ve onun rahat bir süreç olması ya bu kez rahat olmazsa endişesi taşımama neden olabiliyor zaman zaman... Ama aklımda hep tutmaya çalıştığım bir şey var: evet ikinci bebeğimi de normal doğumla doğurmak istiyorum ama nasıl doğurduğum değil esas önemli olan; bebeğin ve benim sağlıklı olmam. Böyle düşününce bayağı bir kendime geliyorum.
  • Son olarak aklıma gelen bir diğer fark da bu hamileliğimde yoğun bir iş temposu içinde olmadığımdan ve yoğun ev temposuna zaman zaman 4 saatlik okul araları verebildiğimden :)) İpek'in odası, doğum süsleri vs gibi daha yumuşak konularla ben daha çok ilgilenebiliyorum. Mert'te kapı süsünün siparişini x yere, çikolatanın siparişini y yere verdik bitti derken; bu süreçte ben daha çok işin içinde olayım, süsleri ben hazırlayayım, gidip Eminönü'nde de gezeyim modundayım. (Bu arada Eminönü ile ilgili şunu söyleyebilirim, pek çok dükkan birbirinin aynısı ve çok estetik olmayan bin tane şey barındırıyor; ancak çok sevgili arkadaşım Tuba'nın önermesi ile gittiğim 3aaa diye bir dükkandan çok memnun kaldım; hem içerik hem de müşteriyle sonsuz sabırla ilgilenme anlamında oldukça başarılı buldum) Bakalım ne kadar ilerleyebileceğim? :))

bu aralar aklımdakiler...

Bu ara kafamda yazmak üzere aslında çok konu var ama kafamdaki konu sayısı ile içimdeki bir şeyler yapma isteği ters orantılı...


  • 34. haftası içinde olan 1çocuklu1gebe olarak ilk hamilelik ve ikinci hamilelik kıyaslamasını esas şimdi yapabilirim gibi  mesela...
  • Doğum zamanı yaklaştıkça Mert'i bu sürece nasıl dahil edeceğimi(zi) daha çok düşünür / konuşur olduk Kerem'le mesela... (ki tam bu hafta bu konu bizim önemli gündem maddemiz olmuşken bugün SlingoMOM aynı konuya değinmiş kendi soru işaretleri eşliğinde)
  • Doğumun nasıl (tabii nasıl? sorusuna cevap gerçekleşmeden pek verilemez ama konuşuyoruz işte) ve nerede olacağı bir başka konumuz...
  • Bu ara her şeye normale göre daha aşırı tepkiler veriyorum (mu acaba?) ; bu da bir başka konumuz
  • Ha bu arada Mert'in okulunda yıl sonu ile birlikte keyifli aktiviteler oluyor; geçen hafta büyükanne& büyükbaba günü... Bugün de okulun bahçesindeki sergi mesela... Yılsonu gösterilerinden (özellikle de pekçok blogger annenin yazdıklarından sonra, okul hayatı yılsonu ve bayram gösterileri ile yoğun olarak geçmiş olan biri olmama rağmen) hiç hazzetmediğimi farkeden benim için bu aktiviteler çok şeker:))
Ben en iyisi ilk aklıma gelenle başlayayım, belki yazdıkça yazasım gelir:))

21 Mayıs 2013 Salı

2 Çocuklu hayatın SWOT analizi :))

Geçenlerde Anne Bak!'ın Facebook hesabında bir soru sordum; dedim ki:  "Bir çocuk bir çocuk,iki çocuk çok çocuk" önermesi doğrudur; yaşadım biliyorum diyenler haydi yazın biz de başımıza neler gelecek öğrenelim:))) 
Sonra beklemeye başladım, bakalım kimler neler yazacak diye... Sonuç: kimse bir şey yazmadı!!! :))) Ben de şöyle bir çıkarımda bulundum:

- ya kimse konuyu paylaşıma değer bulmadı...
- ya da grubun çoğunluğu "2 çocuk yapacak kadar delirmedim henüz" diyenler:))
- veya "Zeynep deli misin yaşadıklarımızı yazacak kadar zamanımız var mı sanıyorsun??!!" diyenler:))

olabilir diye düşündüm... Veee kendi göbeğimi kendim kesmeye karar verdim... Daha henüz 2 çocuklu hayata geçmemiş 1çocuklu1gebe olarak haydi kendimce bir resmedeyim neler olabilir; sonra birkaç ay sonra da açar neler saçmalamışım, neleri tutturmuşum bakarım diyerek bir şeyler karaladım. Üniversite hayatı ve sonrasındaki "yoğun" kurumsal hayatın bize katkısı olan SWOT (Güçlü alanlar, Zayıf alanlar, Fırsatlar, Tehditler) analizini 2 çocuklu hayat için kurgulayayım dedim. Dedim de pek güçlü yön çıktı mı bilemedim... Ben de ileride geri dönüp bakılmak ve tekrar yorumlanmak üzere buraya koymaya karar verdim. Yorumu olan buyrun buradan paylaşsın:)))



Ha bu arada SWOT analizini biz kurumsal hayatta niye yapardık? Bir projeye, işe başlamadan önce yaşyacaklarımızı resmedebilmek, o projeye girme/ girmeme kararı verebilmek ve o projeye uygun bir strateji oluşturmak için... Böyle bakıldığında bu SWOT analizi için geç kalmış olduğumuzu söylemek mümkün... Sonuçta 32 haftasını tamamlamış ve artık doğum zamanının gelmesini bekleyen bir hamileyim; 2. çocuğu yapalım mı yapmayalım mı kararında olan 1 çocuklu bir ailenin anne kişisi değilim:))))

30 Mart 2013 Cumartesi

son bir haftadan kısa kısa...

Mart ayı çok uzuuuun diyordum başında o da bitiyor... Mert'in okula başlama meselesi beni çok germiş; ne katı gıdaya geçmek, ne tuvalet eğitimi ne de emziği bırakmak.. Hiçbiri için bu kadar düşünmemişim içten içe(bu arada düşündüğümüz, içlendiğimiz, sıkıntı yaptığımız konular hayat boyu bunlarla sınırlı olur inşallah, Allah sağlık sorunları göstermesin)... Çocuklar anneyi zor bırakır, 0-3 yaş çocuğu anneyi kendine ait bir parça görür vs vs gibi yaklaşımlar var ya bence onları şöyle de değiştirebiliriz: anneler de çocukları zor bırakabilir, 0-3 yaş çocuğu olan bir anne çocuğu kendine ait bir parça gibi görebilir... Böyle yazınca çok hastalıklı bir şey yazmışım gibi geldi bana ama hemen şöyle düzelteyim: "eğer içlerine sinmeyen, gözlerine fazlasıyla batan bir durum varsa..." Ayın başındaki okul günlerimizle 2 hafta önce başlayan "yeni" okul günlerimiz arasında 180 derece fark olunca ben de bi' rahatladım, sakinleştim, güven duygum yerine geldi... Umarım böyle de devam eder...

Geçen hafta başında "anne ben neden okulda öğlen yemeği yemiyorum?" demesiyle Mert'in yarım güne geçişinin uygun olabileceğine karar verdik:) Salı gününden bu yana yarım gün okulluyuz, mutluyuz, gururluyuz:))

Tabii bu gelişmeyle birlikte ben de yapılmak için sırada bekleyen işlere odaklanmayı kendime görev edindim. Salı günü 24. hafta doktor kontrolüm vardı, merakla gittik, çok şükür her şey yolundaymış... Da ben biraz (!) irileşivermişim son 2 haftada!!! Bir iştah açıklığı, bir tatlı düşkünlüğü anlatamam!!  Ben ki hayat boyu iştahı açık ama öyle ballı tatlıya hiç merakı olmayan bir tiptim! Mert'e hamileyken sütlü tatlı dışında tatlı yiyemiyordum bile, şimdi alakası bile yok... "Ye ekşiyi doğur Ayşe'yi, ye tatlıyı doğur Hakkı'yı" bende tutmadı ey "her davranıştan cinsiyet yorumu yapan teyzeler":)))  Doktorumun tatlı uyarısı ve şeker yükleme sonrası değerlerim yüksek çıkarsa diyete girmek durumunda kalacak olmam beni endişelendirmedi desem yalan olur... Ama neyse ki şeker yüklemesinde normal sınırlarda çıktım ve büyüyerek, ortada dolaşan göbeğimle 25. haftaya geldim:)) Tabii son 2 haftada 2 kilo almamla birlikte vücudum da ağırlaşmaya tepki vermeye başladı, sanki uzun süredir spor yapmayan birinin ağır spor yapması sonucu tüm kaslarının ağrıması gibi bacak ağrıları başladı... Neyse ben de bu haftadan itibaren düzenli yürüyüşlerime başlıyorum ve kendime gelmeyi umuyorum:)) Zaten Kerem'in kilo almamla ilgili yorumu açılan iştahımdan ziyade Mert'le çok hareketli olan günlük hayatımızın son bir aydır okul meselesi nedeniyle daha durağanlaşması (en azından benim açımdan)... Tekrar hareketli hayatıma(!) geri dönüyorum öyleyse:)))

25. hafta oldu bebekle ilgili hiçbir hazırlığa başlamadık. Gerçi Mert'te de bu zamanlarda oda işini planlamaya başlamıştık. İkinci hamilelik olunca daha da sakin oluyor insan... Nasıl olsa uyuyacak bir yeri olacak, nasıl olsa bir şekilde ayarlanacak düşüncesi hakim oluyor... Oda konusu benim için "nasıl olsa hallolur" sınıfında bir konu iken hafta içi (şu anda 35 haftalık hamile olan) çok yakın arkadaşımın bebeği için oda takımı eve gelinceve  evin nasıl düzene girebildiğini görünce ben de konuyu bu hafta ele almaya karar verdim. Oda konusunda çok seçenek varmış gibi duruyor ama bence sadece dükkanların isimleri değişik ve kullandıkları malzemeden dolayı kalite farkı var. Tasarımda ya da kullanımda farklılaşma diye bir şey yok bizim ülkemizde... Bu farklılaşma olmayınca biz de kalite üzerine odaklandık biraz daha.. Mert'in odasını alırken o kadar detaylı incelememiştik, bilgimiz de yoktu zaten... Önemli olan güzel bir görüntü sağlamaktı... Ancak kullandıkça gördük ki yeğenimin 10 yıllık odası bizim 3 yıllık odadan daha sağlam... Bu da bize kullanılan malzemedeki farkı farkettirdi. Biz de şimdi yeğenimin oda takımının değişmesini fırsat bilip (artık büyüdüğü için odasının değişmesini istiyor;yoksa bence bi' 10 yıl daha odası aynı sağlamlıkta kalır:)) onun takımını boyattırarak kendi zevkimize göre kullanmayı planlıyoruz. Bakalım sonuç nasıl olacak; merakla bekliyorum...

25 Mart 2013 Pazartesi

evet Mert'e kardeşi olacağını söyledik :))

Geçen hafta okul serüvenimiz nisbeten olumlu geçince sıra gündemimizdeki diğer konuya geldi. Mert'e bebek haberini vermek üzere Kerem'in de benim de evde olduğumuz ve bir yere yetişme telaşımızın olmadığı pazar gününü seçtik. Hamileliğimin 24. haftasından daha geç bir zamana kalsaydık en sonunda Mert "benim annem neden top gibi yuvarlanmaya başladı" diyebilirdi:))) Ben yine öncesinde bir yerlerde bir şeyler okumaya çalıştım ama kardeş haberi vermekle ilgili çok detay bir şeyler bulamadım. Genelde yazılanlar bebek doğduğunda anne babanın neler yapması nasıl davranması ile ilgiliydi. Haber verme süreci ile ilgili olarak da her okuduğum yerde ortak nokta "kısa ve net açıklamalar yapmak ve çocuğun soracağı soruları yine açık ve net yanıtlamak kafa karışıklığına imkan vermemek"ti. Bu hafta içinde önce SlingoMom'da okuduğum "kardeş haberi vermek" başlığı altındaki iki kitabı aldım Mert'e: Marsık Yayınları'ndan "Bebek" ve "Vücudumuz"...Bayağı ilgilendi Mert buradaki resimlerle... Mert'e dün bebeği söyledikten sonra da sorduğu sorulara kitaptaki resimleri hatırlatarak yanıt verebiliyor olmak da beni oldukça rahatlattı:)

 
Diğer yandan da kendimi ileriye dönük hazırlamak üzere Blogcu Anne'de karşıma çıkan "Siblings Without Rivalry" kitabını kısa kısa okumaya başladım. Bu kitapla ilgili kendimce notlarımı bir ara yine buraya yazmayı planlıyorum.

Gelelim haberi Mert'le nasıl paylaştık konusuna: Mert'e kısa ve öz olarak benim karnımda bir bebek olduğunu ve (inşallah bir aksilik olmazsa) yazın çok sıcak havalar başladığında kardeşinin bizimle olacağını söyledik. Çok şaşırdı, hatta bizi bayağı gülümseten bir şekilde "karnında bir bebek olduğunu hiç bilmiyordum!!" dedi tüm saflığıyla:)) karnımı ellemek istedi, bebeği görüp göremeyeceğini, bebeğin onu duyup duyamayacağını ve bilumum pek çok soru sordu. Hatta dün gün içinde aklına geldikçe farklı farklı noktalardan kardeş/ bebek konusunda sorular sordu ya da yorumlar yaptı. Hatta en hoşuma giden yorumlarından biri dün akşam üstü caddede yürürken geldi:"Anne ben şimdi bu gri pusetime biniyorum ya..." Ben: "eveeeet??" Mert: "kardeşim doğduğu zaman o da sarı pusetime binebilir..." Evet biliyorum bebek geldiği ve Mert gerçek hayatı yaşamaya başladığı zaman paylaşımla ilgili pek çok yaklaşımı değişebilir ama ben bu ve buna benzer cümleleri duydukça mutluluktan ağlayasım geliyor:)) Bebeğin doğacağı zamanı nasıl anlayacağımızı sordu ben de ona daha önce de anlattığımız kendi doğuma gitme hikayesini anlattım: bebek anne karnının dışında yaşayacak kadar büyüdüğünde ve anne karnına sığmadığında dışarı çıkmak isteyecek ve ben de doktorun yardımıyla onu dünyaya getireceğim. O da bana "bu sefer arabayla gitme ambulansla git" dedi, neden diye sorunca ambulanslar daha hızlı gidebilir çünkü diyerek yine bizi dumura uğratan bir cevap verdi. Kendince kafasında neler düşünüyor, neler kuruyor çok merak ediyorum. Bakalım günler geçtikçe ne gibi yorumlar gelecek daha:))

Arada bebeğin ilk doğduğu zaman çok küçük olacağını, kendisi ile biraz büyüyene kadar oyun oynayamayacağını, belki uyumasının zor olabileceğini ve ağlayabileceğini de söylüyorum sorduğu sorularla bağlantılı olarak... O da bana/bize farkındayım tonunda "biliyorum" diyor... Çevremizde bu ara çok fazla bebek görmenin faydası bu sanırım:))

2 Mart 2013 Cumartesi

gündem bu ara yoğun

Neler mi var?

* Geçen 2 hafta boyunca Mert için sanırım 10-12 civarı anaokulu (Mert için daha kabul edilir olması için oyun okulu demeyi tercih ediyoruz) gezdik. Önümüzdeki Pazartesi başlamak üzere içimize en çok sineninde karar kıldık. (bu konu bence apayrı bir yazı konusu zaten)

* Geçen hafta 20. hafta kontrolümüz ve detaylı ultrasonumuz vardı. Her şey şimdilik yolunda gözüküyor:)) Cinsiyet bir önceki muayenemizdeki gibi kız ve halen isim arayışımız devam ediyor:))

* Okul süreci başlayacak diye bir süre benim uğrayamayacağım pek çok yere uğradık/ yapamayacağım pek çok ziyareti bu hafta yaptık.

* Mert'le haftada bir katıldığımız "Almanca" oyun grubumuz da tüm keyfi ve eğlencesi ile devam ediyor...

* Mert'in 3 yaş doktor kontrolü bugün bir araya sıkışıverdi. Hem anaokulu gezilerimizden hem de bugünkü doktor muayenesi öncesi/sonrası bekleme odasında farkettiğim kadarıyla salgın hastalık konusu hala gündemde sıcak sıcak duruyor!!!

* Haftaya Mert'in doğum günü, organizasyonel pek çok detay beni bekler.

Kısacası 2 haftadır hiçbir şey yazmadım ama bu hiçbir şey yapmamaktan değil; yerimde pek de oturamamaktan kaynaklanıyor. Evi ve evde yayılmayı özledim desem yalan olmayacak:)) Sanırım Mert de özlemiş ki bugün akşam üstü eve girdiğimizde oyuncaklarının bazılarıyla ilk defa oynuyormuş gibi oynadı:))

22 Ocak 2013 Salı

bir cumartesi... beklentiler ve gerçek:))

Cumartesi günü havanın yağışlı olacağını öğrenince öncesinden eşimle kapalı mekanlı bir program yaptık kendimizce... Gece bir arkadaşımızın doğumgününe katılacağımız için akşamüstüne kadar Mert'le birlikte bir gün planlayıp akşamı da kendi programımız için ayırdık...

Sabahtan kahvaltımızı edip kendimizi dışarı atıp Avrupa yakasına geçecektik, Mert'le birlikte Florya'daki Akvaryum'u ziyaret edecektik. Öğleden sonra orada gezinmemizi bitirip, Mert'i babaanneye bırakıp kendimizi sinemaya atacaktık ve "Killing Them Softly"i izleyecektik. Sonra da doğumgünü için gruba katılacaktık ve uzun zamanın ardından bir gece eğlencesinde eğlenecektik... Beklenti buydu :))

Gerçek ise: biz sabah erkenden kalkıp kahvaltıyı geç edince evden çıkışımız neredeyse 2'yi buldu! Mert'e söz verdiğimiz üzere Akvaryum'a gittik... (http://www.istanbulakvaryum.com/tr-TR/istanbul-akvaryum )Mert için ve bizim için de Mert'le olduğu için oldukça keyifli bir gezi oldu. Çocuksuz olarak gitsek çok bir şey ifade edeceğini düşünmüyorum açıkçası. Mert balıkların neredeyse her bir tanesi ile yakından ilgilendi. İlk bölümlerden birisindeki (yetişkin bir insan için) küçük olan köpekbalığını görünce ben "aaa Mert baksana minicik bir köpekbalığı" dedim. hayatında gördüğü en büyük balık muhtemelen tabağındaki Lüfer olan oğlumdan aldığım yanıt düşündürücü oldu: "anneaaa küçük olur muuuu kocamaaaan!!!"

Geç kahvaltı sonrası tam gezinin ortasında akşamüstüne yaklaşan bir saatte acıkmamız üzerine Akvaryum'un içindeki Emirgan Sütiş'e atıştıracak bir şeyler bulabiliriz herhalde diyerek girdik ve geniş menüsünü görünce atıştırmanın ötesine geçmek konusunda hiçbir tereddüt yaşamadık:) hem çocuklar hem de büyükler için seçenek bol ve lezzetliydi.

Detaylı bir gezinti ve yemek sonrası Akvaryum'dan çıktığımızda saat 18:00'di ve saat 20:00'de gideceğimiz doğumgünü için Mert'i acilen babaanneye bırakmamız ve trafikle boğuşmamız gerekiyordu. Evet doğru tahmin: arada kaynayan bizim sinema keyfi oldu... Sinema yine başka bahara kaldı...

Doğumgününe yetiştik yetişmesine deeee... Beklentim keyifli bir müzik dinleyeceğimiz, hoş bir sohbet edeceğimiz üzerineydi... 1çocuklu1gebe olarak gittiğimiz yerin ekstra ötesi gürültüsü, şarkı söylediğini sanan beylerin resmen böğürmesi sonucu 23:00 civarı başımız tutarak müthiş eğlenceden kalkmak zorunda kaldık.

Gittik babaanneden gayet derin uykusunda olan Mert Bey'i aldık, kucaktayken gözünü açıp babası ile annesini görüp tekrar keyifli uykusuna geri dönen oğlumun görüntüsü bugünden geriye aklıma kazınan en değerli resim oldu:)))

Pazar günü mü??? yorgunluktan parmağımı oynatacak durumda değildim, gören ağır inşaatta çalıştım zannedebilirdi...

15 Ocak 2013 Salı

İlk hamilelikle ikincisi arasında şimdiye kadar olan farklar

Kerem'le (eşim) benim için çocuk konusu olunca en çekindiğimiz konu kıyas oldu her zaman: bir çocuğun ne etrafındaki benzer yaştaki çocuklarla ne de kardeşleriyle kıyaslanmaması gerektiğine inanıyoruz. Şimdi iki hamilelik arasındaki farklılıklar yazmaya kalkınca "iki kardeşin hamilelik süreçlerini kıyaslıyor muyum acaba?" diye kendimi sorgulayıverdim  ama amacım iki farklı süreçte geçirdiğim hamilelikleri anlatmaya ve hatırlamaya çalışmak.

Temelde iki hamileliğim arasında çok net bir  fark var: birinci hamileliğimde yoğun bir şekilde çalışıyordum ve evde benden ilgi bekleyen minik biri yoktu; şimdi ise evdeyim ve evde oldukça talepkar bir bıdık var:) Gün içinde yapılan aktiviteler tabii ki iki süreçte birbirinden çok farklı ama dinlenme süreçleri daha da farklı. İster çalışan ister çalışmayan olsun 1çocuklu1gebe iseniz dinlenme imkanı kesinlikle çok çok daha kısıtlı... İlk trimesterin özellikle son bir iki haftası kar kışa da denk gelince evde durmayı hiç sevmeyen ben evden çıkmak istemeyen bir ben haline dönüştü, bu da 1çocuklu1gebe için bir kabus bence... Dışarı çıkmak hem beni hem de Mert'i çok daha rahatlatıyor bu nedenle yine ev dışı aktivite arayışlarım tavan yaptı bu ara...

İlk hamileliğim herhangi bir risk içeren veya öncesinde bir düşük tecrübesi yaşadığımız bir hamilelik değildi. Dolayısıyla bizim için her şey yeni, her şey ilk ve her şey rahattı. Bu hamileliğim için de şimdiye kadar (çok şükür) bir sıkıntı yaşamadık ancak geçen yaz öncesi 2. bebek kararı alıp hamile kalmış ve 10. haftasında bebeğin kalbinin durması sonucu bir düşük yaşamıştık. Bu durum 2. hamilelikte "kendimizi kaptırmayalım, her şey olabilir" modumuzun daha güçlü bir şekilde açılmasına neden oldu. 12. haftaya kadar ailemize ve çevremize "her an her şey olabilir" diyerek yeni durumumuzdan bahsetmedik. Belki de bu nedenle ben kendimi hala "hamile hamile" hissetmiyorum... Tabii bunda daha 14. haftada olmamın, evde bir çocuğun olmasının da etkisi vardır.

İlk hamileliğimle ilgili pek çok detayı unutmuş olmama rağmen çok net hatırladığım şey ilk trimesterdeki sürekli uyku durumumdu. Bu hamilelikte de pek farklı bir istek içinde olmadım. İstekte fark olmasa da yaşananlar birebir aynı olmadı tabii. İlk hamileliğimde işten eve gelip akşam neredeyse 19:00- 20:00 gibi uyuyor sabah 07:00'de uyanıp işe gidiyordum. Bu kez ise beni bıraksalar haftalar boyu uyuyabilirim gibi geliyor ama Akşam Mert 20:30 gibi uyuduktan sonra kendime ve Kerem'e kalan zamanı uyuyarak yok etmek istemedim. Tabii beni bekleyen işlerin yapılması, okunacak  bir iki sayfanın okunması da akşama kalınca uykuyu bastırmayı tercih ettim. Tabii Mert'i uyuturken onun yanında uyuyakalmadığım akşamlarda:)) Dolayısıyla benim uyku normal bir uyku zamanını çok da aşamadı bu seferki 1. trimesterde. Bu arada ilk hamilelikte büyüklerin "hamilelikte uyu ki bebek doğunca bu zamanları çok arayacaksın" türevi söylemler evde bir çocuk varken pek söylenmiyor bile... Sanırım herkes bunun pek mümkün olamadığının farkında:)

Son olarak aklıma geldi de ilk hamileliğimdeki notlarıma baktım.Acaba ilk hamileliğimde 14- 15 haftada kaç kilo almışım diye baktım, yaklaşık 2- 2.5 kilo almışım. Şu ana kadar henüz 1 kilo almışım gibi gözüküyor ama karnım ilk hamileliğe göre daha belirgin. Sanırım ilk hamilelikten yer hazır genişleme de hemen başlayabiliyor diye kendimce bir mantık kurdum. Tabii bu ileriye dönük dikkat edilmesi gereken önemli bir konu olarak listemde baş sırada bulunuyor.

Bakalım daha yaşadıkça ne gibi benzerlikler ve farklılıklar çıkacak ben de merakla bekliyorum...

13 Ocak 2013 Pazar

ilk yazının bir anlamı olsun istedim...

Bir süredir aklımdaydı... Yeni bir blog açmak ve sürekli bu blogu beslemek... "Tembellik yok, süreklilik var" dedim sürekli kendime. Ne için blog yazmak istiyordum? Ortaokul ve lise, hatta üniversite hayatım boyunca, sonrasında da daha aralıklı dönemlerde günlükler tuttum, şimdi dönüp onları okuduğumda pek çok  unuttuğum detayı hatırlama fırsatı buluyorum ve bu bana iyi geliyor. İnsan çok kolay unutan bir varlık ve ben yaşadığım günleri, anları unutmak istemiyorum...

Bugünü de kendime bahane ettim bloga  başlamak için: uzun zamandır çalıştığım şirketimden ayrılmaya ve oğlumu kendim büyütmeye Ekim 2011'de karar verdim ve ayrılışımın gerçekleşmesi 13 Ocak 2012 oldu. Tam bir yıldır Mert'le evdeyim. Evde derken sokaklarda, oyun gruplarında, gezilerde, arabada, parklarda, çocuklarla kaynaşmalarda... kısacası pek çok yeni denemeyle, eğlenceyle, bazen kavgalarla, bazen kahkahalarla geçti 1 yıllık 'ev' serüvenimiz. Hayat toz pembe değil neticede ama siyahla beyaz arasındaki skalada biz pek çok rengi yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz...

Hem de büyüyerek, çoğalarak:)

Bugünün anlamı olacak ya ilk blog yazısını yayınlamak için: ayrıca bugün 1çocuklu1gebe olarak birinci trimesteri bitirip ikinci trimestere geçişimizin de ilk günü :) evet her şey yolunda giderse büyüyoruz, çoğalıyoruz:))

Bu süreçte farkettim ki ilk hamileliğimdeki pek çok şeyi eğer yazmamışsam unutmuşum çoktan... Bu blogla amacım işte en azından bir çocuklu hayatımı, hamileliğimi ve sonrasındaki iki çocuklu hayatımı yazmak, paylaşmak, hatırlamak... Paylaşmak dedim çünkü Mert'i bugüne kadar büyütürken pek çok kitaptan yararlanmanın yanı sıra çeşit çeşit anne bloglarından da çok fayda gördüm, farkındalığımın artmasına neden oldu bu bloglar. Ben bu blogu kendim ve çocuklarım için tutarken ayrıca fayda sağlayacağım birileri olursa daha başka ne isterim :)