Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Mart 2016 Cuma

"Güzel günler göreceğiz güneşli günler..." değil mi??

Yazmayacaktım...

Bu konuda yazmak içimden gelmiyordu, konuşmak da... Kimseye inandığım şeyleri anlatmaya takatim kalmadı gibi geliyordu, hele hele internet üzerinde insanların birbirlerine nasıl kin ve nefretle yazdıklarını gördükçe ne ağzımı açasım ne elime kalem/ bilgisayar alasım vardı!

Onca insan hayatı hiçe sayıldı/ sayılıyor ve sayılacak ya! Umudumuz kalmadı diyoruz ya! Sonra çocuklarımıza sarılıp, içimizdeki çocuğa sarılıp yaşamaya devam ediyoruz ya! Bazen "utanıyorum" diyoruz, bazen sövüyoruz ya... Yazmak istemiyordum!!! 

Bir korku imparatorluğunda yaşıyoruz!!! Yediğimizden içtiğimizden korkuyoruz, ya hasta olursak diye! Çocuklarımızı okula göndermeye korkuyoruz, ya travmatize edilirlerse diye! Trafikte üstümüze süren bir arabaya söylenmekten korkuyoruz, ya içinden bir silahlı özgüven inerse diye! Çocuklarımızı sokakta seven insanlardan ürküyoruz, ya amacı başkaysa diye! Yazı yazmaktan korkuyoruz, fikirlerimizi açık açık konuşmaktan korkuyoruz, ya adalet mülkün temeli olmaktan çok uzaklaşmışsa diye! Şimdi bir de sokağa çıkmaya korkar olduk; acaba bu sefer hangi otobüs durağında, hangi parkta ya da meydanda bir bomba patlar diye!

Sonra sabah uyanıyorum, pek de iyi uyumamışım gece! Ne o güneş mi parlamaya başlamış, "evet ya bahar gelmişti sahi" diyorum kendi kendime! Oğlumu okula gönderiyorum, kızımı alıp sahile iniyorum bisikletimle! Evde oturup sürekli okuduğum haberlere, yazılara, olacaklara kulağımı tıkayıp bisikletime atlıyorum, düşersek bizi koruyacak kasklarımız kafamızda! Çünkü bizi dışarılarda bekleyen tek tehlike bisikletten düşmek ya! Sonra parka gidiyoruz sahil kenarında kızımla, bir arkadaşımla buluşuyorum, kızımla onun oğlu parkta koşturuyorlar, oyun oynuyorlar, parkta onlara ikram edilen bir bisküviyi alır gibi oluyorlar; o an bi' gerçek dünyaya döner gibi oluyoruz! "Yok teşekkürler, birazdan yemek yiyecekler!" diyoruz, sonra çocuklara dönüp "tanımadığınız hiç kimseden bir şey almayın kesinlikle!" diyoruz... 

Neyin kenarındayız, nereye doğru gidiyoruz, biz hayatlarımızda bir şeylere tutunurken, tutunacaklarını kaybetmiş/ kaybetmeye başlamış insanları düşünüp umutsuzluğum canlanıyor! içimdeki çocuk hüngür hüngür ağlamaya başlıyor! Ne kadar yaşayacağız, 3 gün mü 5 gün mü, yoksa "bir ömür" diyebileceğimiz kadar uzun mu bilmiyorum! İşte bu karanlık ruh halim içinde bugün bahar havasında çevremizdeki korku imparatorluğundan biraz kaçıyoruz sanki! Sonra oğlumun okulundan çocukların fotoğrafları geliyor, umut dolu, pırıl pırıl gülen, ağaçlara tırmanan... İçimdeki çocuğu okşuyor, çocuklarımın bugün yaşadıkları anlar...Arka fonda bir müzik çalıyor: 




Kim bilir belki de...

6 Nisan 2015 Pazartesi

Çocuklarla Bir Kış Tatili: Sarıkamış

Ben kayak yapmayı öğrendiğimde 8-9 yaşındaydım... Annemle babam kaymıyorlardı ama benim ve ablamın kayması için hemen hemen her kış bizi Uludağ'a götürdüler ve her sene kendi çapımızda ilerlememize fırsat verdiler. Üniversite yıllarımızda ve evlendikten sonra da Kerem'le her sene kısa da olsa mutlaka dağa gidip kayağa zaman ayırdık hep... Taa ki Mert doğana, büyüyene ardından İpek gelene kadar...

Bu sene artık Mert'e de kaymayı öğretmeyi planlıyorduk. Geçen ilkbahardan bu kış için yurt dışı kayak planı yapan arkadaşlarımıza katılmayı istesek de geçen sene henüz 8-9 aylık olan İpek ile 1 sene sonrasının kayak tatilini planlama cesareti gösteremedik. Bu kış gelince de nereye gitsek, ne yapsak diye bakınırken ben de Kerem de Uludağ'dan bile isteye kaçındığımızı gördük... Son birkaç gidişimizde olan kalabalık, kimi zaman olan düzensizlik ve aslında başka yerleri duydukça/ okudukça daha çok fark ettiğimiz pistlerin aslında hiç uzun olmaması gibi nedenlerle Uludağ seçeneklerimiz arasına girmedi. Aklımızda Bulgaristan, Bansko vardı ama orayı da az zamanımız olması nedeniyle vize işleri ile uğraşmak istemediğimizden eledik. Tam gitsek ama nereye gitsek dediğimiz bir zamanda farklı iki kaynaktan arkadaşlarımın Sarıkamış tatiline denk geldim.

Biraz sorgu sual, biraz araştırma derken aynı gün uçak biletlerimizi rezerve ettirmiş bulduk kendimizi... Sonra bir baktık bizimle aynı tarihte gelebilecek Mert'in okul arkadaşının ailesi de var; otelimizi seçtik, planımızı yaptık ve Mart'ın ikinci haftası kendimizi Sarıkamış'ta bulduk...