2 yaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2 yaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Haziran 2015 Cuma

Bir Dönemin Sonu: Emzirmeyi nasıl bıraktık?

İpek'e hamileyken ya da doğduğunda onu ne kadar emzireceğimle ilgili bir zaman belirlememiştim kafamda... Sadece Mert'te olduğu gibi sağlık koşulları uygun olduğu sürece ilk 6 ay sadece anne sütü vermek istiyordum. Mert'te çalışıyor olmamın da etkisi ile 10 ay verebildiğim anne sütünü İpek'le birlikteyken daha uzun verebileceğini tahmin ediyordum ama 2 yaşa uzanacağını pek de düşünmüyordum nedense...

10 Haziran 2015 Çarşamba

2 yaşa doğru emzirme sürecinin sonlanması...

Bu yazıyı dileyen bir uyku düzeni sağlama yazısı olarak okuyabilir, isteyense emzirmenin sonlandırılmasına giriş ya da benim tabirimle uyku ve emmenin birbirinden ayrılması...

İpek, neredeyse 23 aylık... bu yazıyı yaklaşık 2 hafta kadar önce yazmaya başladım ve taslak olarak kaydettim... Emzirme sürecimizin sonlanmasının başlangıcı idi yazmaya başladığım gün :) Başlangıç olarak emme ve uykuya geçişi ayırmayı hedeflemiştim... O aşamayı artık geçtik, bugünlerde emzirmeyi tamamen bitirmek üzere İpek'le karşılıklı anlaşma sürecindeyiz... Ancak başlangıçta neler yaptık 2 hafta öncesinde yazdıklarımı burada bulmak mümkün...

13 Aralık 2013 Cuma

Çocuk Gelişiminde Anne Baba Etkisi *

Pazar günü bu sefer yanıma evin baba kişisini de katıp vurdum kendimi yine bir seminere… “Aman ne çok seminer, eğitime gidiyorsun” diyenler (ya da diye düşünenler) olabiliyor çevremde… Okuyanlardan da bu şekilde aklından geçiren varsa hemen sabit yanıtımı vereyim: Araba kullanmak için bile ehliyetimizin olması gerekiyor, çocuk sahibi olmanın ise böyle bir ön koşulu yok, ben illa ki böyle bir ön koşul olsun ve öyle çocuk doğuralım demiyorum (zaten ne haddime) ama kendimce çocuk yetiştirmeyi önemsiyorum ve bu nedenle de çocuklarla ilgili okuyorum, dinliyorum, eğitimlere katılıyorum… 3.5 senelik annelik tecrübemden edindiğim en temel çıkarım ise duyduğumu, öğrendiğimi, okuduğumu öyle pat diye uygulamaya geçmemek… Bi’ süzmem gerekiyor, bana uygun mu, bize uygun mu, çok mu keskin, çok mu belirsiz, vs vs… Haa süzgeçten geçtikten sonrası mükemmel uygulama mı, tabii ki değil… Hatta doğruyu bile bile yanlış yaptığım da çok oluyor.  Ama “suçluluk duygusuna ihtiyacımız yok; ihtiyacımız olan pişmanlık duygusu… Telafi edemeyeceğimiz hiçbir şey yok.” Diyerek Pazar günkü eğitimden en temel aklımda kalan cümleyi yazarak başlayayım notlarıma…

Pazar günü Montessori ve Kaynaştırma Eğitimini Geliştirme Derneği’nin Küçük Karabalık Çocukevi’nde düzenlediği #BilinçliEbeveynlik seminerinde “Çocuk Gelişiminde Anne Baba Etkisi”ni Fatma Tosuntaş Karakuş’tan dinledik. İlk olarak çocukların yaşlara göre gelişimlerini anlattı Fatma Hanım bizlere: 

0-2 yaş Gelişimi

  • ·         Temel GÜVENe karşı güvensizlik dönemi. Bu dönemde anneyle sağlıklı ilişkinin kurulması gerekir. Yani bebek “korunaklı bir dünyada yaşadığına” inanmaya ihtiyaç duyar.
  • ·         Bebeğin “zihinde tutulmaya” “regüle edilmeye” “ihtiyaçların karşılanması”na ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacın karşılanması ya da karşılanmaması yetişkinlik hayatını etkiler. 


Burada Fatma Hanım, doğrunun “mükemmel anne babalık yerine yeterli anne babalık” olduğunu vurguladı. Bu cümle günümüz anne babaları olarak bizlerin aklından hiç çıkmaması gereken cümlelerin başında geliyor bence. Temeli sağlam attığımız takdirde çocuğun bu dönemden gelen eksikliklerini kapatabilmesi daha kolay olabiliyormuş.

  • ·         “Zihinde tutulmak” ne demek?- Bebeğin zihnini bulmak çok zordur. Anne, bebeğin zihnini sürekli arar. Anne ile bebeğin zihni ara ara eşleşir, işte bu zamanlar çok kıymetli. Çünkü bebek kendini güvende, “anlaşılmış” hisseder.
  • ·         0-2 yaş döneminde sağ beyin devrededir. Sol beyin (bilinç ve mantığın adresi) ise 2 yaşında gelişmeye başlar 25 yaşında gelişimini tamamlar. 0-2 yaş dönemini hatırlamamamızın nedeni de bu dönemde sadece sağ beynin devrede olması.
  • ·         0-2 yaş döneminde yaşananlar bilinç hafızasında bulunmaz; ”beden hafızası”nda bulunur ve beden hafızası da aslında hiçbir şeyi unutmaz. Bu dönemde yalnız bırakılan ve ağlayan bebeğin bu yaşanmışlığı beden hafızasında kayıtlı kalır. Yetişkinlik döneminde yalnız kaldığında ya da eşine, çocuğuna telefonla ulaşamadığında normalden fazla panik yaşayabilir.
  • ·         0-2 yaş döneminde bilinç ve muhakeme yeteneği yokken bebek annenin desteğine ve anneye sağlıklı bağlanmaya muhtaçtır. Sağlıklı bağlanan bebek, yeterli ebeveyn desteği gören bebek bu dönem için travmatik bir olay yaşasa da (örneğin bir operasyon geçirmek zorunda kalması) ebeveynlerinin desteği ile bu travmayı atlatır.
2-3 yaş Gelişimi
  • ·         Özerkliğe karşı utanç ve şüphe evresi
  • ·         Bireyselleşme ihtiyacı ortaya çıkar.
  • ·         Çocuğun anneden ayrı bir varlık olduğunu anlamasıyla başlayan süreç, özerkleşme ihtiyacı annenin güven veren ve koruyan işlevi olmadan çocuk özerkleşemez.
  • ·         İnatlaşma problemi, bu evredeki çözülememiş meselelerden ileri gelir.
  • ·         Çocukları 3 gruba ayırmak mümkün:  “Asi çocuk” da “uyumlu çocuk” da aslında anneye bağımlı çocuktur. Her ikisi de sağlıklı değildir aslında. Sağlıklı olan “normal çocuk”tur.

Bir örnek vermek gerekirse anne-çocuk ilişkisinin problemli olup olmadığı kakadan anlaşılabilir. Kaka, çocuğun bedeninden çıkan bir üründür. Çocuk kendi iktidarını kuramadığında, bireyselleşmesinde sorun yaşadığında bunu kakalı bezini anneye vermeyerek yansıtabilir. Anneyle çocuk araasındaki sıkıntı giderildiğinde kaka sorununun da çözüldüğü görülecektir.

ÖNEMLİ!!! Yeni nesil ebeveynlerde suçluluk ve yetersizlik  duyguları görülmekte. Bizlerin anne baba olarak suçluluk duygusuna ihtiyacımız yok. Suçluluk duygusu sabote etme özelliği taşır. Suçluluk yerine pişmanlık is onarmayı getirir. Ebeveyn olarak çocuğu ne kadar kısa sürede onarabilirsek yaşanan negatif olayın hafızada kalmasını engellemiş oluyoruz. Bu nedenle “onaran ebeveyn” olmak çok önemli.

ÖNEMLİ!!! Çocuklarımızın sağlıklı büyüyen çocuklar olabilmeleri için öncelikle anne babanın kendine iyi bakması gerekir.

3-6 yaş Gelişimi

  • ·         Girişimciliğe karşı suçluluk evresi
  • ·         Çocuk hep bir şey yapmak, bir şeyler üretmek ister.
  • ·         Bu dönemde girişimcilik isteği bastırılırsa suçluluk duygusu gelişir. Suçluluk duygusu sabote eden bir duygu, sürekli aynı konuda hata yapmayı getiriyor.
  • ·         Bu dönem aynı zamanda Odipal Dönem – çocuk bu dönemde bir cinsiyet olarak kendini geliştiriyor, karşı cinsle olan ilişkiyi öğreniyor. Bu dönemin sonunda “ensest yasağı” konulmuş olmalıdır. Bu dönemin sonunda örneğin erkek çocuğu “annenle evlenemezsin ama annen gibi güzel, iyi vs bir kadınla evlenebilirsin.”i öğrenmeli. Bu dönemde birlikte uyumak doğru değildir.
  • ·         Bu dönemde erkek çocuk babayı, kız çocuk ise anneyi rakip olarak görür. Örneğin erkek çocuk anneyle uyuduğu zaman babayı –yani rakibini- alt ettiğini düşünür, bu durum ileride suçluluk duygusunu ortaya çıkarır. Babayla hem rekabete girmek ister, hem de kazanmak istemez.
  • ·         Bu dönem, çocukla ebeveynler arasında çatışmaların çok yoğun yaşandığı bir dönemdir.
  • ·         Kendini ifade etme yetisi henüz çocukta gelişmediği için mastürbasyon, parmak emme, altına kaçırma gibi semptomlar ortaya çıkar.
  • ·         Bu dönemde çözülememiş sorunlar ergenlik döneminde katlanarak ortaya çıkar.

Normal Olanı Bilmek
·         
      Çocuklardaki sorunların büyümesinin nedeni çoğu zaman soruna ailenin panikle ve çok yoğun bir kaygıyla yaklaşmasıdır, yaşanan sorunun kalıcı olacağını zannetmesidir. Anne baba, panik olursa bu panik çocuğa da geçer, sorun kemikleşir.
·         Çocuğun anneyle geçirdiği keyifli zamanının azalması semptomun ortaya çıkmasına neden olur.
·         Çocuk yalan söyleyebilir. İlk yalanı çok kıymetlidir. Çünkü ilk yalanla çocuk annesinin onun zihnini okuyamadığını keşfeder:
Anne: Çatalı gördün mü?
Çocuk: Hayır!
Anne: Peki.
Çocuk: (aaa annem benim aklımdan geçeni okuyamıyormuş!)
·         Yalan, ayıp gibi kavramlar çocuk için soyuttur.
·         Çocuk, öfke krizleri yaşayabilir, ancak kendi başına regüle olamaz. Anne babanın önemli rolü çocuğu teskin etmek.
·         Bu dönemde çocuk cinsellikle ilgili konuları merak edebilir. Arkadaşının cinsel organına bakabilir, kendi cinsel organını gösterebilir. Bu dönemde çocuk sordukça çocuğa bilgi vermek gerekir.
·         Anneyle babayla inatlaşır. Otorite kurulamazsa korkan anne baba duygusu çocuğa verilmiş olur!

GELİŞİMSEL MESAJLAR*  

Gelişimsel mesajlar hepimizin duymaya ihtiyacı olduğu, çoğumuzun da bu yaş dönemlerinde ebeveynlerimizden duyamadığımız mesajlardır. Bu mesajlara uygun tutum,  davranış ve sözle çocuklarımıza bunları iletebiliriz. Bu mesajları çocuğumuzla ilişki halindeyken, onun hayal gücünü destekleyerek, sorularına cevap vererek, sebep sonuç ilişkisine yardımcı olarak, sosyal açıdan davranışlarını ödüllendirip anlaşılır ve uygun sınırlandırmalar koyarak verebilirmişiz.

0-18 ay
  • ·         İyi ki doğdun, iyi ki yaşıyorsun.
  • ·         Sen buraya aitsin.
  • ·         Senin ihtiyaçların benim için önemli. (TV’de duydum > 15 dakika emzirin diyor> bebeğimi 15 dakika emziriyorum à bu bebeğimin ihtiyacı olmayabilir!)
  • ·         İyi ki sen sensin.
  • ·         Kendi hızında büyüyebilirsin.
  • ·         Seni seviyorum ve sana isteyerek bakıyorum
  • ·         Araştırır ve deneyebilirsin. Seni destekler ve korurum.
  • ·         İhtiyacın olduğu kadar tekrarlayabilirsin.
  • ·         Her şeye ilgi duyabilirsin.
  • ·         Bir hareketi başlatmanı, büyümeni ve öğrenmeni izlemek bana zevk veriyor.
  • ·         Hareketli olduğunda da sessiz sakin olduğunda da seni seviyorum.

18 ay- 3 yaş
  • ·         Kendi başına düşünmeye başladığın için memnunum.
  • ·         Öfke duyabilirsin. Ben senin kendine ve başkasına zarar vermene izin vermem.
  • ·         Hayır diyebilirsin ve sınırları ihtiyacın olduğu kadar zorlayıp test edebilirsin.
  • ·         Sen kendin için düşünmeyi öğrenebilirsin, ben de kendim için düşünebilirim.
  • ·         Aynı anda hem düşünebilir hem hissedebilirsin.
  • ·         İhtiyacının ne olduğunu bilebilir ve yardım isteyebilirsin.
  • ·         Benden ayrışımını yapabilirsin ve ben yine seni sevmeye devam ederim.

3-6 yaş
  • ·         Kim olduğunu araştırabilir, başkalarının da kim olduğunu keşfedebilirsin.
  • ·         Güçlü olup aynı zamanda yardım da isteyebilirsin.
  • ·         Güçlü olmak için değişik roller ve yollar deneyebilirsin.
  • ·         Davranışlarının sonuçlarını keşfedebilirsin.
  • ·         Bütün duygularını kabul ediyorum.
  • ·         Neyin gerçek, neyin hayal olduğunu öğrenebilirsin.
  • ·         Seni sen olduğun için seviyorum.

Çocuklar Neye İhtiyaç Duyar

Çocuklar onaylanmaya, beğenilmeye, önemsenmeye, takdire, teskin edilmeye, rahat hareket edebilmeye, kendine ait alan oluşturmaya, saygıya, koşulsuz sevilmeye, geribildirime, sınırlara, başarmaya ihtiyaç duyarlar.

ÖNEMLİ!!! Çocuk örneğin heyecan duyduğu bir şeyi anne babasına anlattığında aynı heyecanı anne babasının yüzünde görebiliyorsa bu çok çok değerli…
·        
      İhtiyaçların az verilmesi de çok verilmesi de aynı etkiyi yapar. İhtiyaçlar doyurulmamış olarak kalır ve yetişkinlik yaşamında doyum aramaya devam eder.

Duygular  ne işe yarar
·            
     Öfke, korku, merak, şehvet, üzüntü, bağlanma, sevgi
         
  •      Öfke ve korku sakinleşmesi zor duygular; bebekte daha da zor. Annenin bebeği izleyip onu teskin etmesi çok değerli.
  • ·         Duygularımız bizi korur.
  • ·         Duygular önemli olan şeye dikkatimizi çeker ve öğrenmeyi hızlandırır.

o   Örneğin ilişkilerde korku kanalı işlemediği zaman karşı taraf bir imada bulunarak bizi rahatsız ettiğinde kişi cevap veremez. Haftalarca kendi içinde büyütür ve kişiye sorun daha da çözülemez görünür.
ÖNEMLİ!!! Ne kadar çok duygu ile karşılaşmış çocuk> o kadar dirayetli bir yetişkin

UNUTMAMAK GEREK:
·         Duygular yargılanamaz
·         Sınır duygulara değil yöntemlere konulabilir. à Öfkelenebilirsin ama bana vuramazsın!

ÇOCUKLARLA İLETİŞİM KURARKEN KULLANACAĞIMIZ DİL
Neden? Sorusu yerine Nasıl?
Eğer… yerine Ne zaman?
Yapma! yerine Yap! (beyin –me, -ma ekini algılamaz)
Başka??
Nasıl başardın?

AİLE SİSTEMLERİ
·         
  •       Aileler içinde anne, baba ve çocuk ilişkisi aileden aileye değişebilmektedir.  Ancak sağlıklı olan anne ve babanın birlikte hiyerarşik olarak üstte, çocuğun altta olmasıdır. Bunun dışındaki diğer tüm yapılarda bir semptom çıkacaktır. Günümüz aile yapısında çocuğa verilen aşırı güç ile aşağıdaki ikinci şema sıklıkla görülmektedir, bu aile yapısında çocuğa sınır koyulamadığı görülür ve bu çocuğa yapılmış bir kötülüktür.
  • ·         Sistem içinde öncelik çocuk değildir; eştir!
  • ·         Çocuğa otoriter anne baba olurken rencide edici otorite ile rencide edici olmayan otorite birbirine karıştırılmamalıdır. 

  • ·         Sınır çocuğa ızdırap vermek için konmaz. Kendisine ve başkasına zarar verdiğinde / vereceği durumlarda sınır konulur.
  • ·         Bir çocuğa anne babasından gelmesi gereken mesaj şudur: “Her şeyi isteyebilirsin, ancak ben senin kendine ve/ya başkasına zarar vermene izin vermem.”
  • ·         Çocuğun kendisine ve başkalarına saygı gösterme zorunluluğundan taviz verilemez.
  • ·         Çocuk daha güçlü ve daha sorumlu olmak için dürtüleri sınırlayan yasakları kabul etmek zorundadır.

Temel Ebeveyn İşlevleri
  • ·         Çocukların güven veren ebeveynlere ihtiyacı vardır.
  • ·         Çocuğa uygun ve çocuğu geliştiren sınırlar konulmalıdır. (Örneğin “oyun oynayabilirsin ancak misafir gelecek odanda oynayabilirsin, salonda değil.)
  • ·         Erken dönemden bir travma yoksa ve köklenmiş bir sorun değilse semptom fark edildikten sonra  doğru anne baba davranışıyla sorun kısa zamanda çözülür.
  • ·         Sınır konulmamış çocuk okulda engellerle karşılaşıyor, ne yapacağını bilemiyor!
  • ·         Sınır konmayan çocuklar başkalarının sınırlarını zorlayan manipulatif yetişkinlere dönüşürler.

·         Teskin etmek ne demek?
o   çocuğun üzülmemesini sağlamak değil
o   Anne babanın çocuğun duygularını ve bedenini düzenleyici işlevi
·         Regüle etmek ne demek?
o   Beynin kendisini güvende hissetmesi
o   Yüzümüzü (yumuşak bir yüz), sesimizi (ninni söyler tonda bir ses) ve bedenimizi kullanarak çocuğumuzu regüle edebiliriz.

ÖNEMLİ!!! 0-6 yaş döneminde çocuğu ağlarken yalnız bırakmamamız gerekiyor.

AKTARIMLARIMIZ
  • ·         Amaç geçmişi deşmek değil. Yetişkin muhakememizle çocuk değerlendirmelerimizden çıkmamız gerekiyor.
  • ·         3 nesil önce büyükannemizin yaşadığı sorun bizde devam ediyor olabilir. Bunu engellemek için kendimizi çok iyi tanımamız gerekli.
  • ·         Nesiller arası aktarım ne demek? 25 yaşında ölen bir babanın oğlunun 25 yaşında depresyona girmesi.
  • ·         Çözemediklerimizde koruma mekanizmaları devreye giriyor. Çözümlenememiş sorunlarda 5 yaşında kullandığımız savunma mekanizması ile 35 yaşındaki aynı olmamalıdır, değişmelidir.
  • ·         Çocuğa “özne çocuk” yerine “nesne çocuk” olarak davranmamız da aktarımlarımızın bir sonucu. Örneğin, kendime iyi anne baba olduğumu kanıtlamak için çocuğu kurstan kursa sürüklüyorum ancak bunu o istiyor mu farkında bile değilim!! Çocuğa nesne olarak davranıldığında çocuk bunu her koşulda anlayacaktır.
  • ·         Anne kendisi üşüdüğü için çocuğu kat kat giydirmesi bile çocuğa nesne olarak yaklaşmasının bir göstergesi.


AYNALAMAK
·         Çocuk, kaynak duygu ve düşüncelerinin farkında değildir. Ona davranışı ve kaynağını aynalamak, kendisini görmesini sağlar:
o   “Seni anlıyorum.”
o   Empati kurmak
o   Görülen davranışı söze dökmek.
·         Duyguları anne babası tarafından aynalanan çocuk anlaşıldığı için güven duyacaktır ve sakinleşecektir.
·         Duygularını regüleetmeyi öğrenmiş olan çocuk hayatta zorlanmaz.

ÖNEMLİ!!! Ateşte eriyen tereyağ gibi eriyen değil, suda haşlanıp sertleşen çocuk yetiştirmek gerek!

Günümüzde Çocuk Yetiştirirken Takıldığımız Noktalar

Fatma Hanım seminerin sonlarına doğru benim çok hoşuma giden bir konuya değindi:
  • ·         Çocuk,gün içinde yemesi gereken 10 gram fındığı yemediğinde hastalanmaz, bitap düşmez!
  • ·         “Çocuk travmatize oldu, öldük bittik” diye bir şey yoktur
  • ·         “Aman çocuk acı çekmesin!” demek çözüm değil çözümsüzlük getirir. Duyguları engellememek gerekir.
  • ·         Anne ve babalarda eksiklik ve yetersizlik duyguları hakim!
  • ·         “piyano kursuna gitmezse hayatı kayar” düşüncesi ne yazık ki hakim
  • ·         Cam gibi kırılgan değildir çocuklar; bunu aklımızda tuttuğumuzda daha makul davranmamız daha mümkün gibi gözüküyor.

Ben bu eğitimden ne öğrendim?
  • ·         Çocuklarımızdan korkmamamız gerektiğini
  • ·         Tabii ki sınırlar koymamız gerektiğini
  • ·         Duyguları bastırmamamız gerektiğini
  • ·         Çocuğumuzla olan ilişkimizde sözlü mesajları verirken davranışlarımızın ve bizim içinde bulunduğumuz duyguların ne kadar önemli olduğunu
  • ·         Suçluluk duygusunun kötü pişmanlık duygusunun onarıcı olduğunu kendi adıma öncelikli olarak aldım.

Her eğitimde olduğu gibi bu eğitimden de bazı kitap tavsiyeleri ile ayrıldık:

-Freud’a ne yaptık da çocuklarımız böyle oldu. Catherine Mathelin Kitap Yayınevi
-Ailede iyileştirici sevgi Harville Henderix – Helen Hunt Kaknüs Yayınevleri
-Geçmiş şimdi olduğunda -David Richo, Kuraldışı yayınevi
-Hakettiğiniz Aşkı Yaşayın Harville Hendrix sistem yayınevi
-Öfke Dansı Harriet Lerner Varlık yayınları

(*) Uzman Psikolog Fatma T. Karakuş’un makalelerinden alıntıdır.
Karakuş’un alıntısının kaynağı: Unutkan Erkekler ‘Hadi’leyen Anneler, Fatma Torun Reid, Remzi Kitabevi

* 12 Aralık 2013 tarihinde www.internetanneleri.com'da yayınlanmıştır.




12 Şubat 2013 Salı

2-3 yaş aralığında bıraktığımız alışkanlıklar...

Mert ile birlikte yaşadığımız şu 3 yılı düşününce sanki 2 ile 3 yaş arasındaki değişim/ gelişim dönemini "bırakmalar/ vazgeçmeler dönemi" diye adlandırabilirim gibi geldi... Şöyle ki son bir yıl içinde doğduğundan beri önemli parçası olan o kadar çok şeyi bırakmış ya da bırakmak zorunda kalmış ki! İlk aklıma gelenler: bebek bezi, emzik, bebek yatağı, (şimdilerde) öğle uykusu... Eminim zorlasam bu listeye ekleyecek üç beş madde daha bulabilirim.

Bugün, biz nasıl bu bezi bıraktık diye düşünürken bu "bırakma" mevzusu oluşuverdi kafamda. Bazılarını bir anda bıraktık bazılarını kademeli... Mesela emzik bir günde bıraktığımız bir nesne oluverdi. Eylül'de 2.5 yaş doktor kontrolüne gittiğimizde doktorumuz dişlerde hafif bir bozulma eğilimi görünce emziği hemen bırakın dedi. Tabii ben o panikle sanki bir gün daha emzik takarsa dişleri yamulacakmış hissiyatıyla Mert'e emziğin dişlerine zarar verdiğini ve artık kullanmamamız gerektiğini anlattım ve tüm emzikleri yok ettim. Mert de bunu kabul etti (göründü) ancak birkaç gün her uykudan uyandığında emziği için ağladı, ben tüm sakinliğimle ona emziğin neden zarar vermeye başladığını en baştan bir kez daha anlattım. Taaa ki bir öğlen uykusundan uyanıp emziği olmasa bir daha uyuyamayacakmış gibi hissettiğim güne kadar: "al emziğini veriyorum bir daha da kullanma demeyeceğim. İstediğin kadar kullan"dedim bütün çaresizliğimle... Sanırım bazı çocuklar (ya da hepsi) kararları kendilerinin aldığını bilmek, kendilerine dikte ettirilmediğine inanmak istiyorlar. Benim bu geri adım atan (ve aslında Mert'in pek alışık olmadığı) tepkim sonrasında Mert emziği bir kez ağzına aldı ve geri çıkardı: "Artık emziği istemiyorum." dedi ve bir daha da emzik konusu açılmadı. Bu durum bana ders oldu mu; hem de nasıl:))

Bez ise tamamen kademeli bir süreçti tüm ev halkı için:) Yazın Mert'in tuvalet alışkanlığı kazanıp  kazanmayacağını gözlemlerken Mert'in bu değişime aslında hazır olduğunu farkettim. Ama ben hazır mıydım onu bilemiyordum. Sonuçta bezi bırakmak çocuk için büyük bir değişiklik olduğu kadar ebeveynler için de oldukça büyük bir değişiklik. Ağustos ayının tamamını Mert'le Erikli'de yazlıkçı modunda geçirince bu süreç kendiliğinden başladı. Zaten günün çoğu mayoylaydı, yani altı bağlı değildi. Bu da sürekli tuvalete taşınmamızı kolaylaştırıyordu ve Mert kısa bir zaman içinde (arada tabii ki kazalar olarak) bezi bıraktı. Bez olduğunda sıcak havada popsunun çok kaşınabileceğini, eğer külot giyerse poposunun hava alıp kızarmayacağını ve kaşınmayacağını söylememizin de etkisi vardır diye tahmin ediyorum. Neyse biz Eylül başı İstanbul'a döndüğümüzde Mert hemen hemen bu tuvalet mevzusunu oturtmuştu kafasında; ama sadece gündüzleri...

Diyorum ya anne babanın da tuvalet alışkanlığı sürecine hazır olması gerekiyor. Ben gece kısmına daha hazır olmadığımı düşündüğüm için her ne kadar kitaplar bezi bırakırken geceli gündüzlü tamamen bırakın dese de ben buna cesaret edemedim ya da kendime güvenemedim. Bir iki ay akşam bezli, gündüz bezsiz hayatımıza devam ettik. Ettik ama ben bir yerden sonra rahatsızlanmaya başladım. Gündüz tuvaletini tutan çocuk zamanla gece de tutmayı öğrenir ve sabahları yavaş yavaş daha kuru kalkmaya başlar tezi bizim evde çöktü. Mert, hiçbir sabah kuru kalkmadı. Ve bu tezin bizde çökmesi ile birlikte son paket bezimizin bittiği Kasım ayı gibi ben Mert'e yeni paket almayacağımızı ve (ne işe yaradığını anlattıktan sonra) alıştırma külotlarını kullanacağımızı anlattım.1 aya yakın alıştırma külodu denememizin ardından bazı sabahlar kuru kalkmaya başladı. Böylece alıştırma külotlarına da "hoşçakal" dedik. Bu arada her gece ben yatarken Mert'i de tuvalete kaldırmaya başladım. Böylelikle (tabii ki arada kazalar olmakla birlikte) tuvalet alışkanlığı kazanma sürecimiz de daha rayına oturmuş oldu. Yani umarım:)) Her bırakılan alışkanlığın geri dönüşü olabileceğini aklın bir köşesinde tutmak lazım sanırım...

Şimdi düşünüyorum da bu değişimler hemen bir çırpıda gerçekleşsin istiyoruz da aslında 2-3 yaş aralığında bir çocuk için ne kadar da büyük... Her çocuğun karakteri, düzeni farklı; her aile de kendi doğrusunu bulmaya,uygulamaya çalışıyor... Kimi zaman kitaplar, yazılanlar, önerilerle; kimi zaman da belki sadece iç sesini dinleyerek...