ebeveynlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ebeveynlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ağustos 2016 Perşembe

Anne Oldum ve Hayatım Değişti! Mi?




“Anne oldum ve hayatım değişti! Çocuklarıma kendimi adadım ve tüm hayatım onlar oldu! Onlar benim her şeyim!” gibi cümleler kursam bu toplumda hatta hatta bu dünyada hiç de yadırganacağımı sanmıyorum, hatta “iyi anne” etiketini pek hızlıca yapıştıranlar bol olabilir! Gerçek ise aslında şöyle benim için: “Anne oldum ve hayatım değişti! Çocuklarım büyürken kendi çocukluğuma, kendi büyüme sürecime, kendi yetişkinliğimle yüzleşmeye, hadi yüzleşme keskin bir kelime oldu, farkındalık ilişkisi kurmaya başlamanın keyfini fark ettim!” Keyif derken, içinde acının bol olduğu ama o acıyı aşabilirsen sonucunda bir iç huzur ihtimali taşıyan bir ihtimal…

Bu yukarıdaki bir paragrafçığı yazdım diye iç huzurunu bulmuş, yaşadığı anda kalmayı becerebilen, sonsuz keyifte bir insan olmadım pek tabii! Okuyorum, düşünüyorum, konuşuyorum: kendimce bir yoldayım- pek doğrusu, yanlışı olduğunu düşünmediğim… Kerem’le birlikte, çocuklarımızın bize, büyüme süreçlerinde ışık tutmalarına izin vermeye çalışıyoruz gücümüz el verdikçe… Kimi zaman ışık tutmalarına izin ver(e)mediğimiz de oluyor, o içimizdeki alışkanlıklardan, yaşadığımız kültürün bizdeki yansımalarından veya sadece ve sadece yüzleşme korkumuzdan dolayı…

Neyse… Bu yolculuk sonuçta bir yaşam boyu devam edecek diye zannediyorum… Kendimce bu süreçteki çıkarımımı paylaşmak istiyorum: Biz insanlar/ ebeveynler, ne kadar iyi çocuklar yetiştirirsek bu dünya o kadar güzel olacak diye düşünmüyorum ben! Bizler, ne kadar iyi (ya da ruhen sağlıklı ya da dengeli ya da farkındalığı yüksek) olursak bu dünya o kadar iyi olacak… Çünkü çocuklarımız bize, bizim onlardaki yansımalarımızı sunarak kendimize bir dönüp bakma imkanı sağlıyorlar ve biz ne kadar “iyileşirsek” onlar da zaten doğal olarak “iyi” oluyorlar! Bu, benim titrlerden, sıfatlardan, uzmanlıklardan, mesleklerden bağımsız sadece bir insan olarak görüşüm…

Ebeveynlik sürecimin başından beri ebeveynlikle ilgili “reçetevari” olan ya da okuyucuya farkındalık katmayı hedefleyen pek çok kitapla yolumu kesiştirdim…  Yaz başlamadan önce de bir kitap kulübü vesilesi ile elime geçen ve son bölümü hariç okuyabildiğim Brene Brown’ın “Cesur Yanınızı Kucaklayın” adlı kitabı benim için bir “kişisel farkındalık” yolunda çok anlamlı bir kitaptı… “İçten Ebeveynlik” adlı son bölümü ile aslında kişisel farkındalık ile ebeveynliği nasıl birbirinden ayıramayacağımı, ebeveynliğin kişisel farkındalık yolunda ne büyük bir anlamı olduğunu fark ettirdi bana. (bu arada kitapla ve içten ebeveynlikle ilgili sevgili arkadaşım Perihan Gürer de kendi yorumunu kendi blogunda paylaşmıştı, okumak isteyenler buyursun:))

Kitabın son bölümünden çok sevdiğim birkaç yeri alıntılamak istiyorum: 

 “Çocuk yetiştirmek gibi belirsiz bir çaba içindeyken kesinliğe duyduğumuz ihtiyaç, kesin ve açık “nasıl ebeveynlik yapılır” stratejilerini hem baştan çıkarıcı, hem de tehlikeli kılar. Tehlikeli deme nedenim, kesinliğin çoğunlukla mutlaklık, müsamahasızlık ve yargılamayı beraberinde getirmesidir. 

Ebeveynlerin birbirlerine karşı bu kadar eleştirel olma nedenleri de budur; bir yöntem tuttururu ve bizim yöntemimiz, kısa süre içinde genel yöntem haline gelir. Kendi ebeveynlik seçimlerimizi çoğumuzun yaptığı şekilde saplantılı hale getirdiğimizde ve başkalarının farklı seçimler yaptığını gördüğümüzde , bu farklılığı sıklıkla kendi ebeveynliğimiz hakkında doğrudan eleştiri olarak algılarız.

İronik olarak , ebeveynlik bir utanç ve yargılama mayın tarlasıdır, çünkü çoğumuz çocuk yetiştirmek söz konusu olunca belirsizlik ve kendinden kuşku içinde zorlukla ilerleriz. Dahası kendi kararlarımızdan emin olduğumuzda, ender olarak kendimizi üstün gördüğümüz yargılamalarda bulunuruz… (sayfa 267-8)

… Doğum sancısı, sünnet, aşılar, beraber uyuma ve beslenme gibi ebeveynlik hakkında ayrılık yaratan ve/veya ihtilaflı meseleler hakkındaki sohbetleri dinlerken ya da blogları veya kitapları okurken duyduğunuz şey utanç, gördüğünüz şey ise acıdır… Yaptıkları seçimler yüzünden diğer insanları utandırıyorsanız, çocukların selametini önemsediğinizi ileri süremezsiniz. Bunlar devasa değer boşlukları yaratan karşılıklı dışlayıcı davranışlardır… (sayfa 285)

… Bir yılını Çocuk Koruma Hizmetleri’nde staj yaparak geçirmiş bir sosyal hizmet görevlisi olarak , sırf yanlış, farklı ya da kötü olarak yargıladığımız ebeveynleri korkutmak ya da küçümsemek için kötü muamele veya ihmal kavramlarını gelişigüzel biçimde kullanan tartışmalara çok da müsamaha gösteremiyorum… (sayfa 286)”

Bunu alıntılamak istememin en büyük nedeni, anne/ baba olduğumuz andan itibaren hepimiz çevremizden pek çok farklı konuda eleştirilere maruz kalıp bunaldık  değil mi? Ama, hadi itiraf edelim (mi?), çevremizde kendi ebeveynlik tarzımıza uymayan anne/baba davranışları gördüğümüzde onları eleştirdik mi?!!! 

Burada alıntıladığım kısım ebeveynliğimizin nasıl eleştirildiği ya da bizlerin ebeveynleri nasıl eleştirdiğimiz kısmı gibi gözüküyor belki ama kitabın taaa başından bir alıntılama yapmam gerekse seçeceğim yer tam da şu olurdu:

“Yetersizliğin 3 bileşeni ve bunların kültürü nasıl etkilediği üzerine düşünmenin bir  yöntemi de, aşağıdaki sorular üzerine kafa yormaktır:

  1. Utanç: İnsanları yönetmek ve/ya onları hizaya getirmek için alay konusu olma/ küçümsenme korkusu kullanılıyor mu? … Suçlamak veya kınamak norm haline gelmiş mi? … 
  2. Kıyaslama: … sürekli açık ya da gizli bir kıyaslama/ sıralama mevcut mu? Yaratıcılık bastırılmış mı? … Kendi yeteneklerinin ve katkılarının kabul edilmesinden ziyade, insanlar dar standartlara mı bağlı kalıyor?…
  3. Kopukluk: İnsanlar risk almaktan veya yeni şeyler söylemekten korkuyor mu?… Sessiz kalmak, hikayeleri, deneyimleri ve fikirleri paylaşmaktan daha kolay geliyor mu?…  (sayfa 42)“

Kısacası, ebeveyn olduktan sonra sıklıkla, günlük rutinde karşılaştığımız eleştiriler ve/ya istenmeden verilen tavsiyeler aslında sadece ebeveyn olmamızla/ olunmasıyla alakalı ve sınırlı değil sanırım! Yetersilik hissini utanç, kıyaslama ve kopukluğun bol olduğu topluluklarda her alanda yaşamamız pek bir olası bu kitaba göre!!! Peki ne yapacağız? Pek tabii bu kitapta bunun reçetesi yok! Kim bilir belki her birimiz için çözüm/ yanıt her ne ise kendi içimizde?!


Kitaptan "İçten Ebeveynlik Manifestosu"



12 Nisan 2016 Salı

Psk Nilüfer Devecigil ile Akran Zorbalığı

Psk. Nilüfer Devecigil'i ile ilk defa 2013 yılında verdiği bir seminerde dinlemiştim ve çok da etkilenip  burada seminer notlarını paylaşmıştım "Oyunumu İstiyorum" seminerinin notlarını; bu notları bugün okuduğumda hala çok etkileyici bir seminer dinlediğimi hatırlıyorum... Sonra başka konularda da dinleme fırsatı yakaladım kendisini... Hatta bir sohbetinde katılımcılara tek tek "bugün neden buradasınız, ne bekliyorsunuz bugünden?" gibi bir şey sorduğunda ben "siz ne anlatırsanız gelirim!" gibi bir şey söylemiştim! :)


Geçtiğimiz Cumartesi günü de canımız derneğimizin (Montessori ve Kaynaştırma Eğitimini Geliştirme Derneği) organizasyonu ile Nilüfer Devecigil ile "Akran Zorbalığı" konusunda oldukça derin bir konuşma dinledik...

7 Mart 2016 Pazartesi

Bir Doğum Günü, Annelik ve Çocukluk yazısı...

Yine bir mart ayı, yeni bir doğum günü heyecanı derken; daha 8 Mart gelmeden, bundan 6 yıl önce bu zamanlarda Mert halen daha karnımdayken biz cumartesi ve pazara 2'si Mert'in  dogum günü kutlaması olmak üzere 3 kutlamayı ve bir "anne-baba" seminerini sığdırdık! Pazar gecesi itibariyle şu anki durumum duygusal olarak yo(rg/ğ)un!

Bir dogum gunu pastasi tabii ki cocuklarla yapilir!😂

23 Mart 2015 Pazartesi

mutlu ebeveyn=mutlu çocuk

Her sene Mart ayı böyle oluyor: uzun ve hızlı... Bir önceki ayın kısalığından mıdır yoksa havalar soğuk olsa da günlerin uzamaya başlaması ile baharın geldiğine inanılması mıdır bilmem... İçinde bir de çok merakla beklenen, 6 ay öncesinden gün sayılmaya başlanan bir 5 yaş doğum günü olunca çok da hareketli başladı! Bir de araya bir haftalık güzel bir aile tatili sıkıştırılınca çok da keyifli başladı... Ama bu yazıda bunlardan bahsetmeyeceğim, arada derede yetişmek için çaba harcadığım keyifli bir seminerden bahsedeceğim.3 saat boyunca bir sürü şey yazmışım not defterime ancak öyle uzun uzadıya da bahsetmek değil istediğim; kısaca bende bıraktığı tadı aktarmaya çalışacağım...

HT Hayat'ın 6 Mart'ta düzenlediği ve Amerikalı ilişki terapisti Stan Tatkin'in konuşmacı olduğu "Wired For Love" / "Aşk ve İlişkiler Semineri"ne katılmak için koşuşturmalı bir haftanın içinde gerçek anlamda çaba gösterdim. İyi ki de göstermişim de katılmışım dedim seminerin sonunda... Kerem, o gün şehir dışında olmasaydı birlikte katılacaktık; gerçekten çift katılımı da ayrı bir güzel olurmuş...

30 Aralık 2014 Salı

Bebeklerde Uyku ve Harvey Karp

Geçen hafta Gün Yayıncılık ve Philips Avent'in ortaklığında keyifli bir tanıtıma katıldım. Tanıtılan/ anlatılan kitap olunca bir şekilde yetişmeye, dinlemeye çalışıyorum... Dr. Harvey Karp'ın "Mahallenin En Mutlu Bebeğinin Uyku Kitabı" ve DVD'sinin tanıtım toplantısına iki arada bir derede yetiştim; iyi ki de yetişmişim dedim toplantının sonunda... Toplantı sırasında DVD'den izlediğim pek çok görüntü beni oldukça etkiledi diyebilirim...

24 Haziran 2014 Salı

Çocukla yaz tatili

Geçen yıl bu zamanları hatırlıyorum da yaz başlamış, İpek'in karnımdaki 37. haftası dolmuş, ellerim ve ayaklarım içine hava basılmış balon şekline girmiş, Mert ise ilk anaokulu denememizin olduğu okulda yaz günlerini yaşıyordu... Benim içimde bir yandan doğuma yaklaşmanın telaşı (ne hikmetse 38. haftada doğum yapacağıma inanıyordum, oysaki İpek kendi rahatını hiç bozmayarak 41. haftayı tamamladıktan sonra geldi!) diğer yandan koskoca yaz mevsimini tatilsiz geçirecek olmanın verdiği garip bir huzursuzluk vuku buluyordu. Kendimin tatil yapamaması dert değildi de Mert'in 3 yaş döneminde deniz, kum ve güneşin tadını tam anlamıyla çıkaramayacak olması beni rahatsız ediyordu. Bu nedenle İpek biraz ele gelir gelmez, ki bunun için 40'ını beklemiş olduk, 2 haftalık bir tatile attık kendimizi Eylül ayında...

Geçen senenin tersine bu yıl (belki de geçen senenin eksiğini kapatmak amacıyla) sezonu erken açtık ailecek. Kerem'in Mayıs sonu Kemer'de olan bir toplantısına biz de eklendik; 4 gün boyunca Kerem toplantılarına katılırken ben iki çocukla daha kaynar noktaya gelmemiş ancak yazın geldiğini çok net belirten Antalya güneşi altında tatil(!) yaptığımı sandım! Mert, bir deniz bir havuz derken çok eğlendi; İpek, denizle yakından tanıştı; bendeniz Zeynep ise zavallı bir Sebastian edasında otelin çeşitli alanları arasında bir tır şoförü gibidolaştı! Tır şoförü diyorum,çünkü plaj çantası, puset, şişme bot, şişme simitler, kolluklar derken yollara sığamayan bir vasıta haline geliverdim!!!

Bol kardeş kıskançlığı, annenin huniyi kafasına taktığı anlar, gözyaşı ve yüksek volümün ağırlık kazandığı tatil görünümlü köleliğin ardından geçen hafta full kadro gerçek bir tatile çıkınca kendimi neredeyse kraliçe gibi hissettim desem pek de yalan olmaz:)

Geçen hafta, Mert'in okulunun bir haftalık tatili ile çok yakın arkadaşımın Marmaris'te gerçekleşecek düğünü aynı zamana denk gelince düğünün devamını bir tatil imkanına çevirdik. İstanbul'dan Marmaris'e araba yolculuğu ile vardık. Önce 2 gün Hisarönü'de, düğünün gerçekleşeceği yerde konakladık. Golden Key Hisarönü Otel çocuklu bir tatil için, benim açımdan mükemmel bir tesis olmasına karşın yeni yerler görmek amacıyla otelden ayrıldık ve önce Rodos'a sonrasında da Marmaris'e 30 km mesafedeki Akyaka'ya gittik. Tatil boyunca bulunduğumuz her yer deniz açısından harika idi...

Çocuklar sürekli deniz, kum ve güneş ile iç içeydiler... İpek'i denizden alamadık, Mert, İstanbul'a dönmek istemedi! Ara ara Kerem'le çocukları paylaştık; ben İpek'i uyuturken Kerem, Mert'e yüzme dersi verdi mesela... Ya da dördümüz birlikte kumlarla oynadık...Hatta kimi zaman Mert ve İpek birlikte kumda oynadılar bile diyebilirim ve biz o sırada şezlonglarımızda oturduk... Kısacası tatil gibi bir tatil yaptık; sonrasında kendim için bir tatile çıkmaya ihtiyaç duymayacak kadar keyifli bir tatildi!Bu sefer bir önceki tatilimsideki gibi kardeş kıskançlıkları da yüksek değildi,tutturma ve istekler de... Sanırım çocuklar için anne babalarının yanında olması ve bir de tabii ki su oyunları yeterli oluyor...

Gezdiğimiz yerleri, kaldığımız otelleri ve tatilimize ait detayları anlatacağım mutlaka, ancak şimdilik bu kadar... Detaylar bir sonraki yazıyaaaaaa...

13 Aralık 2013 Cuma

Çocuk Gelişiminde Anne Baba Etkisi *

Pazar günü bu sefer yanıma evin baba kişisini de katıp vurdum kendimi yine bir seminere… “Aman ne çok seminer, eğitime gidiyorsun” diyenler (ya da diye düşünenler) olabiliyor çevremde… Okuyanlardan da bu şekilde aklından geçiren varsa hemen sabit yanıtımı vereyim: Araba kullanmak için bile ehliyetimizin olması gerekiyor, çocuk sahibi olmanın ise böyle bir ön koşulu yok, ben illa ki böyle bir ön koşul olsun ve öyle çocuk doğuralım demiyorum (zaten ne haddime) ama kendimce çocuk yetiştirmeyi önemsiyorum ve bu nedenle de çocuklarla ilgili okuyorum, dinliyorum, eğitimlere katılıyorum… 3.5 senelik annelik tecrübemden edindiğim en temel çıkarım ise duyduğumu, öğrendiğimi, okuduğumu öyle pat diye uygulamaya geçmemek… Bi’ süzmem gerekiyor, bana uygun mu, bize uygun mu, çok mu keskin, çok mu belirsiz, vs vs… Haa süzgeçten geçtikten sonrası mükemmel uygulama mı, tabii ki değil… Hatta doğruyu bile bile yanlış yaptığım da çok oluyor.  Ama “suçluluk duygusuna ihtiyacımız yok; ihtiyacımız olan pişmanlık duygusu… Telafi edemeyeceğimiz hiçbir şey yok.” Diyerek Pazar günkü eğitimden en temel aklımda kalan cümleyi yazarak başlayayım notlarıma…

Pazar günü Montessori ve Kaynaştırma Eğitimini Geliştirme Derneği’nin Küçük Karabalık Çocukevi’nde düzenlediği #BilinçliEbeveynlik seminerinde “Çocuk Gelişiminde Anne Baba Etkisi”ni Fatma Tosuntaş Karakuş’tan dinledik. İlk olarak çocukların yaşlara göre gelişimlerini anlattı Fatma Hanım bizlere: 

0-2 yaş Gelişimi

  • ·         Temel GÜVENe karşı güvensizlik dönemi. Bu dönemde anneyle sağlıklı ilişkinin kurulması gerekir. Yani bebek “korunaklı bir dünyada yaşadığına” inanmaya ihtiyaç duyar.
  • ·         Bebeğin “zihinde tutulmaya” “regüle edilmeye” “ihtiyaçların karşılanması”na ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacın karşılanması ya da karşılanmaması yetişkinlik hayatını etkiler. 


Burada Fatma Hanım, doğrunun “mükemmel anne babalık yerine yeterli anne babalık” olduğunu vurguladı. Bu cümle günümüz anne babaları olarak bizlerin aklından hiç çıkmaması gereken cümlelerin başında geliyor bence. Temeli sağlam attığımız takdirde çocuğun bu dönemden gelen eksikliklerini kapatabilmesi daha kolay olabiliyormuş.

  • ·         “Zihinde tutulmak” ne demek?- Bebeğin zihnini bulmak çok zordur. Anne, bebeğin zihnini sürekli arar. Anne ile bebeğin zihni ara ara eşleşir, işte bu zamanlar çok kıymetli. Çünkü bebek kendini güvende, “anlaşılmış” hisseder.
  • ·         0-2 yaş döneminde sağ beyin devrededir. Sol beyin (bilinç ve mantığın adresi) ise 2 yaşında gelişmeye başlar 25 yaşında gelişimini tamamlar. 0-2 yaş dönemini hatırlamamamızın nedeni de bu dönemde sadece sağ beynin devrede olması.
  • ·         0-2 yaş döneminde yaşananlar bilinç hafızasında bulunmaz; ”beden hafızası”nda bulunur ve beden hafızası da aslında hiçbir şeyi unutmaz. Bu dönemde yalnız bırakılan ve ağlayan bebeğin bu yaşanmışlığı beden hafızasında kayıtlı kalır. Yetişkinlik döneminde yalnız kaldığında ya da eşine, çocuğuna telefonla ulaşamadığında normalden fazla panik yaşayabilir.
  • ·         0-2 yaş döneminde bilinç ve muhakeme yeteneği yokken bebek annenin desteğine ve anneye sağlıklı bağlanmaya muhtaçtır. Sağlıklı bağlanan bebek, yeterli ebeveyn desteği gören bebek bu dönem için travmatik bir olay yaşasa da (örneğin bir operasyon geçirmek zorunda kalması) ebeveynlerinin desteği ile bu travmayı atlatır.
2-3 yaş Gelişimi
  • ·         Özerkliğe karşı utanç ve şüphe evresi
  • ·         Bireyselleşme ihtiyacı ortaya çıkar.
  • ·         Çocuğun anneden ayrı bir varlık olduğunu anlamasıyla başlayan süreç, özerkleşme ihtiyacı annenin güven veren ve koruyan işlevi olmadan çocuk özerkleşemez.
  • ·         İnatlaşma problemi, bu evredeki çözülememiş meselelerden ileri gelir.
  • ·         Çocukları 3 gruba ayırmak mümkün:  “Asi çocuk” da “uyumlu çocuk” da aslında anneye bağımlı çocuktur. Her ikisi de sağlıklı değildir aslında. Sağlıklı olan “normal çocuk”tur.

Bir örnek vermek gerekirse anne-çocuk ilişkisinin problemli olup olmadığı kakadan anlaşılabilir. Kaka, çocuğun bedeninden çıkan bir üründür. Çocuk kendi iktidarını kuramadığında, bireyselleşmesinde sorun yaşadığında bunu kakalı bezini anneye vermeyerek yansıtabilir. Anneyle çocuk araasındaki sıkıntı giderildiğinde kaka sorununun da çözüldüğü görülecektir.

ÖNEMLİ!!! Yeni nesil ebeveynlerde suçluluk ve yetersizlik  duyguları görülmekte. Bizlerin anne baba olarak suçluluk duygusuna ihtiyacımız yok. Suçluluk duygusu sabote etme özelliği taşır. Suçluluk yerine pişmanlık is onarmayı getirir. Ebeveyn olarak çocuğu ne kadar kısa sürede onarabilirsek yaşanan negatif olayın hafızada kalmasını engellemiş oluyoruz. Bu nedenle “onaran ebeveyn” olmak çok önemli.

ÖNEMLİ!!! Çocuklarımızın sağlıklı büyüyen çocuklar olabilmeleri için öncelikle anne babanın kendine iyi bakması gerekir.

3-6 yaş Gelişimi

  • ·         Girişimciliğe karşı suçluluk evresi
  • ·         Çocuk hep bir şey yapmak, bir şeyler üretmek ister.
  • ·         Bu dönemde girişimcilik isteği bastırılırsa suçluluk duygusu gelişir. Suçluluk duygusu sabote eden bir duygu, sürekli aynı konuda hata yapmayı getiriyor.
  • ·         Bu dönem aynı zamanda Odipal Dönem – çocuk bu dönemde bir cinsiyet olarak kendini geliştiriyor, karşı cinsle olan ilişkiyi öğreniyor. Bu dönemin sonunda “ensest yasağı” konulmuş olmalıdır. Bu dönemin sonunda örneğin erkek çocuğu “annenle evlenemezsin ama annen gibi güzel, iyi vs bir kadınla evlenebilirsin.”i öğrenmeli. Bu dönemde birlikte uyumak doğru değildir.
  • ·         Bu dönemde erkek çocuk babayı, kız çocuk ise anneyi rakip olarak görür. Örneğin erkek çocuk anneyle uyuduğu zaman babayı –yani rakibini- alt ettiğini düşünür, bu durum ileride suçluluk duygusunu ortaya çıkarır. Babayla hem rekabete girmek ister, hem de kazanmak istemez.
  • ·         Bu dönem, çocukla ebeveynler arasında çatışmaların çok yoğun yaşandığı bir dönemdir.
  • ·         Kendini ifade etme yetisi henüz çocukta gelişmediği için mastürbasyon, parmak emme, altına kaçırma gibi semptomlar ortaya çıkar.
  • ·         Bu dönemde çözülememiş sorunlar ergenlik döneminde katlanarak ortaya çıkar.

Normal Olanı Bilmek
·         
      Çocuklardaki sorunların büyümesinin nedeni çoğu zaman soruna ailenin panikle ve çok yoğun bir kaygıyla yaklaşmasıdır, yaşanan sorunun kalıcı olacağını zannetmesidir. Anne baba, panik olursa bu panik çocuğa da geçer, sorun kemikleşir.
·         Çocuğun anneyle geçirdiği keyifli zamanının azalması semptomun ortaya çıkmasına neden olur.
·         Çocuk yalan söyleyebilir. İlk yalanı çok kıymetlidir. Çünkü ilk yalanla çocuk annesinin onun zihnini okuyamadığını keşfeder:
Anne: Çatalı gördün mü?
Çocuk: Hayır!
Anne: Peki.
Çocuk: (aaa annem benim aklımdan geçeni okuyamıyormuş!)
·         Yalan, ayıp gibi kavramlar çocuk için soyuttur.
·         Çocuk, öfke krizleri yaşayabilir, ancak kendi başına regüle olamaz. Anne babanın önemli rolü çocuğu teskin etmek.
·         Bu dönemde çocuk cinsellikle ilgili konuları merak edebilir. Arkadaşının cinsel organına bakabilir, kendi cinsel organını gösterebilir. Bu dönemde çocuk sordukça çocuğa bilgi vermek gerekir.
·         Anneyle babayla inatlaşır. Otorite kurulamazsa korkan anne baba duygusu çocuğa verilmiş olur!

GELİŞİMSEL MESAJLAR*  

Gelişimsel mesajlar hepimizin duymaya ihtiyacı olduğu, çoğumuzun da bu yaş dönemlerinde ebeveynlerimizden duyamadığımız mesajlardır. Bu mesajlara uygun tutum,  davranış ve sözle çocuklarımıza bunları iletebiliriz. Bu mesajları çocuğumuzla ilişki halindeyken, onun hayal gücünü destekleyerek, sorularına cevap vererek, sebep sonuç ilişkisine yardımcı olarak, sosyal açıdan davranışlarını ödüllendirip anlaşılır ve uygun sınırlandırmalar koyarak verebilirmişiz.

0-18 ay
  • ·         İyi ki doğdun, iyi ki yaşıyorsun.
  • ·         Sen buraya aitsin.
  • ·         Senin ihtiyaçların benim için önemli. (TV’de duydum > 15 dakika emzirin diyor> bebeğimi 15 dakika emziriyorum à bu bebeğimin ihtiyacı olmayabilir!)
  • ·         İyi ki sen sensin.
  • ·         Kendi hızında büyüyebilirsin.
  • ·         Seni seviyorum ve sana isteyerek bakıyorum
  • ·         Araştırır ve deneyebilirsin. Seni destekler ve korurum.
  • ·         İhtiyacın olduğu kadar tekrarlayabilirsin.
  • ·         Her şeye ilgi duyabilirsin.
  • ·         Bir hareketi başlatmanı, büyümeni ve öğrenmeni izlemek bana zevk veriyor.
  • ·         Hareketli olduğunda da sessiz sakin olduğunda da seni seviyorum.

18 ay- 3 yaş
  • ·         Kendi başına düşünmeye başladığın için memnunum.
  • ·         Öfke duyabilirsin. Ben senin kendine ve başkasına zarar vermene izin vermem.
  • ·         Hayır diyebilirsin ve sınırları ihtiyacın olduğu kadar zorlayıp test edebilirsin.
  • ·         Sen kendin için düşünmeyi öğrenebilirsin, ben de kendim için düşünebilirim.
  • ·         Aynı anda hem düşünebilir hem hissedebilirsin.
  • ·         İhtiyacının ne olduğunu bilebilir ve yardım isteyebilirsin.
  • ·         Benden ayrışımını yapabilirsin ve ben yine seni sevmeye devam ederim.

3-6 yaş
  • ·         Kim olduğunu araştırabilir, başkalarının da kim olduğunu keşfedebilirsin.
  • ·         Güçlü olup aynı zamanda yardım da isteyebilirsin.
  • ·         Güçlü olmak için değişik roller ve yollar deneyebilirsin.
  • ·         Davranışlarının sonuçlarını keşfedebilirsin.
  • ·         Bütün duygularını kabul ediyorum.
  • ·         Neyin gerçek, neyin hayal olduğunu öğrenebilirsin.
  • ·         Seni sen olduğun için seviyorum.

Çocuklar Neye İhtiyaç Duyar

Çocuklar onaylanmaya, beğenilmeye, önemsenmeye, takdire, teskin edilmeye, rahat hareket edebilmeye, kendine ait alan oluşturmaya, saygıya, koşulsuz sevilmeye, geribildirime, sınırlara, başarmaya ihtiyaç duyarlar.

ÖNEMLİ!!! Çocuk örneğin heyecan duyduğu bir şeyi anne babasına anlattığında aynı heyecanı anne babasının yüzünde görebiliyorsa bu çok çok değerli…
·        
      İhtiyaçların az verilmesi de çok verilmesi de aynı etkiyi yapar. İhtiyaçlar doyurulmamış olarak kalır ve yetişkinlik yaşamında doyum aramaya devam eder.

Duygular  ne işe yarar
·            
     Öfke, korku, merak, şehvet, üzüntü, bağlanma, sevgi
         
  •      Öfke ve korku sakinleşmesi zor duygular; bebekte daha da zor. Annenin bebeği izleyip onu teskin etmesi çok değerli.
  • ·         Duygularımız bizi korur.
  • ·         Duygular önemli olan şeye dikkatimizi çeker ve öğrenmeyi hızlandırır.

o   Örneğin ilişkilerde korku kanalı işlemediği zaman karşı taraf bir imada bulunarak bizi rahatsız ettiğinde kişi cevap veremez. Haftalarca kendi içinde büyütür ve kişiye sorun daha da çözülemez görünür.
ÖNEMLİ!!! Ne kadar çok duygu ile karşılaşmış çocuk> o kadar dirayetli bir yetişkin

UNUTMAMAK GEREK:
·         Duygular yargılanamaz
·         Sınır duygulara değil yöntemlere konulabilir. à Öfkelenebilirsin ama bana vuramazsın!

ÇOCUKLARLA İLETİŞİM KURARKEN KULLANACAĞIMIZ DİL
Neden? Sorusu yerine Nasıl?
Eğer… yerine Ne zaman?
Yapma! yerine Yap! (beyin –me, -ma ekini algılamaz)
Başka??
Nasıl başardın?

AİLE SİSTEMLERİ
·         
  •       Aileler içinde anne, baba ve çocuk ilişkisi aileden aileye değişebilmektedir.  Ancak sağlıklı olan anne ve babanın birlikte hiyerarşik olarak üstte, çocuğun altta olmasıdır. Bunun dışındaki diğer tüm yapılarda bir semptom çıkacaktır. Günümüz aile yapısında çocuğa verilen aşırı güç ile aşağıdaki ikinci şema sıklıkla görülmektedir, bu aile yapısında çocuğa sınır koyulamadığı görülür ve bu çocuğa yapılmış bir kötülüktür.
  • ·         Sistem içinde öncelik çocuk değildir; eştir!
  • ·         Çocuğa otoriter anne baba olurken rencide edici otorite ile rencide edici olmayan otorite birbirine karıştırılmamalıdır. 

  • ·         Sınır çocuğa ızdırap vermek için konmaz. Kendisine ve başkasına zarar verdiğinde / vereceği durumlarda sınır konulur.
  • ·         Bir çocuğa anne babasından gelmesi gereken mesaj şudur: “Her şeyi isteyebilirsin, ancak ben senin kendine ve/ya başkasına zarar vermene izin vermem.”
  • ·         Çocuğun kendisine ve başkalarına saygı gösterme zorunluluğundan taviz verilemez.
  • ·         Çocuk daha güçlü ve daha sorumlu olmak için dürtüleri sınırlayan yasakları kabul etmek zorundadır.

Temel Ebeveyn İşlevleri
  • ·         Çocukların güven veren ebeveynlere ihtiyacı vardır.
  • ·         Çocuğa uygun ve çocuğu geliştiren sınırlar konulmalıdır. (Örneğin “oyun oynayabilirsin ancak misafir gelecek odanda oynayabilirsin, salonda değil.)
  • ·         Erken dönemden bir travma yoksa ve köklenmiş bir sorun değilse semptom fark edildikten sonra  doğru anne baba davranışıyla sorun kısa zamanda çözülür.
  • ·         Sınır konulmamış çocuk okulda engellerle karşılaşıyor, ne yapacağını bilemiyor!
  • ·         Sınır konmayan çocuklar başkalarının sınırlarını zorlayan manipulatif yetişkinlere dönüşürler.

·         Teskin etmek ne demek?
o   çocuğun üzülmemesini sağlamak değil
o   Anne babanın çocuğun duygularını ve bedenini düzenleyici işlevi
·         Regüle etmek ne demek?
o   Beynin kendisini güvende hissetmesi
o   Yüzümüzü (yumuşak bir yüz), sesimizi (ninni söyler tonda bir ses) ve bedenimizi kullanarak çocuğumuzu regüle edebiliriz.

ÖNEMLİ!!! 0-6 yaş döneminde çocuğu ağlarken yalnız bırakmamamız gerekiyor.

AKTARIMLARIMIZ
  • ·         Amaç geçmişi deşmek değil. Yetişkin muhakememizle çocuk değerlendirmelerimizden çıkmamız gerekiyor.
  • ·         3 nesil önce büyükannemizin yaşadığı sorun bizde devam ediyor olabilir. Bunu engellemek için kendimizi çok iyi tanımamız gerekli.
  • ·         Nesiller arası aktarım ne demek? 25 yaşında ölen bir babanın oğlunun 25 yaşında depresyona girmesi.
  • ·         Çözemediklerimizde koruma mekanizmaları devreye giriyor. Çözümlenememiş sorunlarda 5 yaşında kullandığımız savunma mekanizması ile 35 yaşındaki aynı olmamalıdır, değişmelidir.
  • ·         Çocuğa “özne çocuk” yerine “nesne çocuk” olarak davranmamız da aktarımlarımızın bir sonucu. Örneğin, kendime iyi anne baba olduğumu kanıtlamak için çocuğu kurstan kursa sürüklüyorum ancak bunu o istiyor mu farkında bile değilim!! Çocuğa nesne olarak davranıldığında çocuk bunu her koşulda anlayacaktır.
  • ·         Anne kendisi üşüdüğü için çocuğu kat kat giydirmesi bile çocuğa nesne olarak yaklaşmasının bir göstergesi.


AYNALAMAK
·         Çocuk, kaynak duygu ve düşüncelerinin farkında değildir. Ona davranışı ve kaynağını aynalamak, kendisini görmesini sağlar:
o   “Seni anlıyorum.”
o   Empati kurmak
o   Görülen davranışı söze dökmek.
·         Duyguları anne babası tarafından aynalanan çocuk anlaşıldığı için güven duyacaktır ve sakinleşecektir.
·         Duygularını regüleetmeyi öğrenmiş olan çocuk hayatta zorlanmaz.

ÖNEMLİ!!! Ateşte eriyen tereyağ gibi eriyen değil, suda haşlanıp sertleşen çocuk yetiştirmek gerek!

Günümüzde Çocuk Yetiştirirken Takıldığımız Noktalar

Fatma Hanım seminerin sonlarına doğru benim çok hoşuma giden bir konuya değindi:
  • ·         Çocuk,gün içinde yemesi gereken 10 gram fındığı yemediğinde hastalanmaz, bitap düşmez!
  • ·         “Çocuk travmatize oldu, öldük bittik” diye bir şey yoktur
  • ·         “Aman çocuk acı çekmesin!” demek çözüm değil çözümsüzlük getirir. Duyguları engellememek gerekir.
  • ·         Anne ve babalarda eksiklik ve yetersizlik duyguları hakim!
  • ·         “piyano kursuna gitmezse hayatı kayar” düşüncesi ne yazık ki hakim
  • ·         Cam gibi kırılgan değildir çocuklar; bunu aklımızda tuttuğumuzda daha makul davranmamız daha mümkün gibi gözüküyor.

Ben bu eğitimden ne öğrendim?
  • ·         Çocuklarımızdan korkmamamız gerektiğini
  • ·         Tabii ki sınırlar koymamız gerektiğini
  • ·         Duyguları bastırmamamız gerektiğini
  • ·         Çocuğumuzla olan ilişkimizde sözlü mesajları verirken davranışlarımızın ve bizim içinde bulunduğumuz duyguların ne kadar önemli olduğunu
  • ·         Suçluluk duygusunun kötü pişmanlık duygusunun onarıcı olduğunu kendi adıma öncelikli olarak aldım.

Her eğitimde olduğu gibi bu eğitimden de bazı kitap tavsiyeleri ile ayrıldık:

-Freud’a ne yaptık da çocuklarımız böyle oldu. Catherine Mathelin Kitap Yayınevi
-Ailede iyileştirici sevgi Harville Henderix – Helen Hunt Kaknüs Yayınevleri
-Geçmiş şimdi olduğunda -David Richo, Kuraldışı yayınevi
-Hakettiğiniz Aşkı Yaşayın Harville Hendrix sistem yayınevi
-Öfke Dansı Harriet Lerner Varlık yayınları

(*) Uzman Psikolog Fatma T. Karakuş’un makalelerinden alıntıdır.
Karakuş’un alıntısının kaynağı: Unutkan Erkekler ‘Hadi’leyen Anneler, Fatma Torun Reid, Remzi Kitabevi

* 12 Aralık 2013 tarihinde www.internetanneleri.com'da yayınlanmıştır.