sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Nisan 2014 Cuma

Sinebebe ile bebekli sinema keyfi :)

Birkaç haftadır yazmak isteyip de araya başka işlerin,sonra üzücü pek çok konunun girmesi sonucu yazmaya elimin gitmediği bir başlığım daha var, onu da bugün paylaşayım daha da geciktirmeyeyim istedim.

25 Mart günü,2 anne, biri 8 aylık, biri 11 aylık 2 bebekle sinemaya gittik. Nasıl mı gittik, hemen paylaşayım:

Başka Sinema, Sinebebe adı ile sadece bebekli annelere özel film seansları sunuyor. Salonda bebek arabası serbest, bebeklerin ağlaması, uyuması, oyuncakları serbest:) Biz,Başka Sinema'nın bu uygulamasını duyunca hemen kendimizi Kadıköy Rexx'e attık,arkadaşım Tuba ve benim için izleyeceğimizfilmin ne olduğunun galiba bir önemi yoktu, önemli olan bebeklerle birlikte sinemaya gidebilme lüksünü yaşaycak olmaktı."Şarkı Söyleyen Kadınlar" isimli filme gittik, biletlerimizi aldık,salona girdik, sanki daha önceden tanışıyormuşuzcasına film başlayana kadar salondaki annelerle sohbet ettik.Eh ortak noktamız bebekler ve bebeklerle sinemaya gelme isteği olunca sohbet etmemek mümkün olmazdı sanırım...

Film başlamadan önce görevliler bize filmi, ışıklar açık mı kapalı mı izlemek istediğimizi sordu, bebekleri için bir ses ayarı yapıldı, filme 10 dakika ara vermek isteyip istemeyeceğimiz soruldu ve tüm yorumlarımız sonrasında salon karanlık, filmin sesi ortalamada ve 10 dakika aranın olmasına karar vererek film başlatıldı.

Karanlıkla birlikte hafif mızıldamalar oldu, bir süre sonra ise sessizlik... Sonra ara ara minik mızıldanmalar ya da ağlamalar, derken film araya girdi... film başladı, ara verildi vs derken bence esas ilginç olan şu oldu: filme kaç kişi başladıysak o kadar kişi filmi bitirdik. Kimse, yaygarayı koparan bebeği nedeniyle stres olup salondan kaçmadı yani:)

Benim bu uygulama ile ilgili yorumum şöyle oldu:

Normal bir zamanda, normal bir seansa bebekle gitmeye kalkışsak ne olur? Bebek mızıldadığında biz etrafı rahatsız ettiğimiz düşüncesiyle gerilmeye başlarız, bir mızıldama, iki mızıldama, arada bir çığlık derken kendimizi bebeğimiz kucağımızda saloonun dışında buluruz... Sinebebe'de ise durum daha farklı,  bir kere anne olarak ben çok rahatım, çünkü İpek istedği kadar mızıldayabilir, ağlayabilir; çünkü birazdan arka sıradaki bebek de aynı gürültüyü çıkartma potansiyeline sahip:) Ben rahat olunca ne oluyor peki? Bebek de rahat oluyor, iki mızıldanıyor, sonra sütünü emmeye başlıyor, zaten salon karanlık, e film de aksiyon içerikli, gürültülü bir film değil; bebekler mışıl mışıl bir uykuya dalıyor. Sonra bir bakıyorsun salonda çıt çıkmıyor,çünkü hepsi uyumuş:) Biz de keyifle filmimizi izliyoruz...

Sinemaya girerken Tuba, "biz çocuklara TV izletmiyoruz, burada maruz kalacakları ışık, görüntü acaba onları rahatsız etmez mi?" diye o an aklına gelen soruyu sordu;sonra da rahatsız olacaklarını düşünürsek çıkarız diye konuyu neticelendirdik. Ancak Sinebebe'yi tecrübe edince gördük ki çocukları rahatsız eden bir görüntü, ışık vs olmuyor çünkü bebekler uykuya dalıveriyorlar annelerinin kucaklarında ya da pusetlerinde...

Sinebebe, 12 aylığa kadar olan bebekli anneler için. 12 aya kadar olan bir bebeğiniz varsa ve yolunuzu Kadıköy ya da Beyoğlu'na düşürmeniz mümkünse mutlaka deneyimlemenizi öneririm, keyifli ve düşünceli bir uygulama olmuş. Ben kendi adıma çok teşekkür ederim Başka Sinema ekibine:)

Bu arada gösterimler devam ediyor, buradan Başka Sinema'nın takvimini takip etmek mümkün...

E, keyifli seyirler o zaman... Bebeklere de iyi uykular... :)))



2 Şubat 2014 Pazar

Mert'le bir sinema deneyimi: Köfte Yağmuru 2

Son zamanlarda bloga bir şeyler yazmayı geçtim bilgisayarı açamıyorum bile! Tatile gitme hazırlığı, tatil, dönüş, bu arada İpek'in bana tamamen yapışık yaşamaya başlaması derken gün nasıl akşam oluyor, akşam gelince beni İpek'i nasıl uyutma telaşı basıyor belli değil! Aşağıdaki yazıyı da 2 hafta önce kadar yazmaya başlamıştım yarım kalmış, şimdi tamamlayayayım dedim:) Halen sömestr tatili devam ederken çocuklarla sinemaya gidelim derseniz buyrun burada bir "Köfte Yağmuru 2" yazısı mevcut:

Geçenlerde bir Cumartesi günü Mert'le kısa bir "anne oğul günü" yaptık... Bir gün önce, okulun veli grubundaki yazışmalardan Cumartesi günü Feriye'de "Köfte Yağmuru 2" filminin ön gösteriminin yapılacağı paylaşılınca Mert'le başbaşa zaman geçirmek için güzel bir şans diye düşündüm... Malum İpek'in emmesi, uyuması, altının değişmesi, e diğer taraftan Mert'in okulda olması derken Mert'le benim başbaşa geçirebildiğimiz zamanlar iyiden iyiye azaldı... Film, bir anda aklıma giriverdi, İpek'i Kerem'le başbaşa bırakıp hem onların baba-kız zaman geçirmesine imkan tanıyıp biz de Mert'le anne - oğul başbaşa zaman geçirebiliriz diye düşündüm.

Gerçi "Köfte Yağmuru"nun ilk filmini izlememiştik, nasıl bir film olduğuna dair bir fikrim de yoktu ama ilkinin gayet güzel olduğunu yazışmalarda okuyunca gitmek konusunda pek tereddüt yaşamadım.

Cumartesi sabahı Kerem'le İpek'i organize edip, Mert'le birlikte arabaya atlayıp çıktık yola... Feriye'ye geldiğimizde filmin başlamasına az kalmıştı... Ben karşılaştığım diğer velilerle sohbete koyulmuşken Mert ikram edilen Pinkberry'leri fark etmişti bile... Neyse sıraya girdik dondurma yoğurtlarımızı aldık, sohbetleri bitirdik ve filmi izlemek üzere sinema salonuna geçiverdik. Mert sinema gonglarından ilkini duyduğunda sanırım önce irkildi, sonrasında bu sesin filmin başlamak üzere olduğu anlamına geldiğini ve 3.'yü duyduktan sonra filmin başlayacağını söyleyince gongları saymaya başladı.

Bu Mert'le ikinci sinema filmi deneyimimiz oldu. 3 ay kadar önce okul çıkışı, eski oyun grubundan iki arkadaşı ve anneleri ile birlikte "Uçaklar" filmine gitmiş ve filmde Mert'i üzen baş karakterin mutsuzluk algısı nedeniyle yarıda sinemadan çıkmıştık. Mert, uzun süre izlediği tek çizgi film olan Mickey Mouse Clubhouse'da bile bir karakterin üzüldüğü bir sahne olduğunda hemen üzülebilen bir çocuk. Bile diyorum çünkü Mickey Mouse Clubhouse genel olarak her türlü soruna olumlu yaklaşılan bir çizgi film anlayışına sahip bana göre...



Neyse gelelim "Köfte Yağmuru 2"ye... Film başladı, hikaye şöyle: Dünya için çok iyi fikirleri olan ve icatlar yapmak isteyen Flint ilk filmde yarattığı makinesinin hayvan-yiyecek karışımı mutant yaratıklar yarattığını öğrenir ve dünyayı bu yaratıklardan kurtarması gerekmektedir. Flint'in bu süreçte yanında arkadaşları ve babası da ona destek olmak için vardır. Diğer yandan Flint'i bu sürece sürükleyen Flint'in hayran olduğu bir "süper" mucit vardır... Neyse konuyu burada uzun uzun anlatmayayım ama filmin sonunda "arkadaşlık", "güven", "inanç", "düşünme" gibi kavramlarla ilgili pek çok mesaj beynimde dolanıyordu... Ben filmi sevdim, gelelim Mert'e...

Mert filmin ilk yarım saat- 40 dakikalık bölümünde kaç kez "anne çıkalım!" dedi sayamadım. Filmden çıkmak bir çözümdü evet ama ben çıkmak istemedim. Filmden çıkmak istemesinin nedeni öncelikli olarak bazı karakterlerden korkması, ikinci nedeni ise üzülen karakterlerin olmasıydı. Filmden çıkarsak sanki her kötü durumdan, üzücü hikayeden vs kaçabiliriz mesajı verecekmişim gibi geldi bana... Daha önceki filmden de çıktığımız için bu filmde farklı bir yol denemek istedim ve Mert'e isterse kucağıma oturabileceğini ve filmi izlerken ona filmle ilgili bazı şeyler anlatabileceğimi söyledim. Kabul etti. Filmde onun için "korkunç" sahneler çıkınca Mert'e sarılıp aslında birazdan bu durumun nasıl değişebileceğini, aslında bu sahnenin komik olduğunu düşünebileceğimizi vs söyledim. Arada filmde kaçırdığı ya da henüz Mert'in yaşına göre daha ileride olabilecek mesajları ona uygun olarak anlattım. Filmin ilk bölümünde daha gergin olan Mert filmin bitmesine yakın bayağı gevşemiş haldeydi. Film bitti, sonunda neyse ki iyilik 'kazandı', filmdeki mesajları, neyin iyi, neyin kötü olduğunu, filmden ne anladığını Mert'le bayağı uzun konuşabildik. Kendime de şöyle bir çıkarımda bulundum: çocukların bir şeyden ürkmüşse/korkmuşsa, sıkılmışsa hemen kaçmayı ilk çözüm olarak kendine de onlara da sunma... O korkuyu, sıkıntıyı yönetebilmeleri için fırsat ver, ortam hazırla...

Dün de kuzeni bizde kaldı, tatilin ilk haftasında Köfte Yağmuru 2'ye gittiğini anlatıyordu, bizimki de sohbete atladı... O da gitmişti ya, onun da fikri vardı... O kadar hoşuma gitti ki... Biri 11 diğeri 4 yaşında iki çocuk ve tabii ki ben bir filmi konuştuk, filmden neler anladığımızı paylaştık...



* Köfte Yağmuru 2 filminin ön gösterimindeki misafirperverliklerinden dolayı Stratejiparkı'na teşekkür ederim:)