iç dökme seansı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iç dökme seansı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Mart 2015 Pazartesi

Blog yazmak ya da yazmamak şimdilik mesele bu...

Yine "yazmama dönemi"mdeyim!! Hatta yazmama döneminin bir adım ötesi blogu hatta hatta sosyal medya hesaplarımı kapatsam mı diye düşündüğüm çok zaman oluyor bu ara... Tek nedeni yok! Kendimce birkaç "elle tutulur"makul nedenim var...

29 Mayıs 2014 Perşembe

yazmak ya da yazmamak...hisler ve düşünceler...

Bu ara aklıma bir konu geliyor, "bunu yazmalıyım" diyorum, sonra "şimdi sırası değil!" diyorum... Bir şeye üzülüyorum, "paylaşayım" diyorum, "insanların geri dönülemez acıları varken sen buna mı üzülüyorsun?!" diyorum... Bir şeyi çok beğeniyorum, bir şeye seviniyorum "hadi yazayım!" diyorum "saçmalama insanlar bu kadar gerginken/ üzgünken beğenmeye/sevinmeye hakkımız mı kaldı?!!" diyorum... Arada Instagram'da çocuklarla yaşadıklarımızdan bazı anlar paylaşıyorum, sonra paylaştığımdan rahatsız oluyorum, galiba utanıyorum! Buraya, bu aralar neden yazamadığımı yazarken bile utanıyorum!

İnsanların acılarını, üzüntülerini görüp, duyup, hissedip çok üzülüyor, çoğunlukla öfkeleniyor, belki elimden ne gelir diye sorguluyor, belki elimden geleni hayata geçiriyorum ama sonunda  kendi yaşantıma dönüyorum... ve utanıyorum... Normal, sıradan, öylesine bir hayat yaşamaktan utanabiliyorken; hırsları içinde, kibirleri içinde, dünyaya hükmedebileceklerine olan yüksek inançlarıyla insanların nasıl utanmayı unutabildiklerine de şaşkınlıkla bakıyorum; anlayamıyorum!

Başka bir yazı yazmak için açmıştım bilgisayarı oysakı! Çocuklarla harala gürele yaşadığımız bir anı yazacaktım... Yazmak istemedim; çünkü utandım!!!

28 Şubat 2014 Cuma

Yazıp içimi dökesim var...

Eskiden kafamı boşaltmak istediğimde açardım televizyonu eğlenecek, gülecek ya da kafamı boşaltmama yarayacak bir şey bulur boş boş otururdum, iyi de gelirdi... Artık onu da yapamıyorum, artık televizyonda ne seyrediyorduk onu da unuttum! Televizyon oyalanma, kafa dağıtma aracı değil sinirlerimi iyice oynatma aracı oldu... Ben de kafamı boşaltmak için daha çok yazıya sarmaya başladım...

Dün gece İpek, uykuya pek bir direnç gösterip beni de ayakta tutunca, 2-3 saatlik bir uykuyla bugünü biraz zor akşam ettim! Dün gece tam olarak uyku sürecine geçtiğimde saat 4'e geliyordu, sonra 6 civarı Mert beni yanına çağırdı 7'ye kadar da onun yanında uyumuşum... 7'de sırtım tutlmuş olarak kalkıp kendi yatağıma yattım, hayalimde bir yarım saat sıcacık, geniş yatakta uyumak vardı. 5 dakika sonra yine Mert seslendi, sonra İpek uyandı vs vs vs... Gün başlayıverdi...

Mert'in yoğun burun akıntısı olduğunu görünce hadi bugün okula gitmesin, evde dinlensin dedim kendimce... Biraz da okula götürmeye üşendim sanırım... Sabah kahvaltısı, biraz oyun, Mert'in çizgi film süreci, İpek'in ara uykusu derken neredeyse öğlen oldu, ben yapmam gereken hiçbir işimi tamamlayamadım! Ardından telefonda konuştuğum bir sırada Mert'in huysuzluğu tutup bana "telefonu kapa" diye bağırmaya başlaması, bacaklarımdan beni çekiştirmesi derken ben telefonu kapadım ama ben benlikten de çıktım! Mert'e bayağı bir söylendim, kızdım, insanlara saygı duyması gerektiği ile ilgili uzun bir seminer de verdim! Kızdım, çünkü biz kendisini birey olarak sayıp düşüncelerine, hareketlerine saygı gösterirken benim telefon konuşmamın bitirilmesi gerektiğini belirleyecek olanın kendisi olmadığını söyledim! Bendeki uykusuzluk ve bu aralar aklımı çok meşgul edip canımı sıkan bir konu ile ilgili telefonda konuşmamın üzerine Mert'in sabırsızlığı ekleniverince ben benlikten çıkıverdim ama akşamın bu saati oldu hala bağırışım aklıma geldikçe üzülüyorum! Ha arada bir de olan telefonuma oldu, arada sinirimden nasibini aldı, ekran siyah ekran oldu! Eskiden annelerimiz sinirlenince terlik fırlatırdı, valla daha ekonomik oluyormuş! Ben sinirle telefonu yere vurunca ekran error verdi!

Akşam, Kerem de geç kalacağını söyleyince akşam yemeği faslını hızlıca sonlandırıp saat 7 buçuk itibariyle İpek'i ve Mert'i aynı anda uyutuverdim... Mert'te de bugün yediği zılgıtların etkisi ile ne bir itiraz ne bir direniş! valla sabır gösteren anne, alttan alan anne, makul konuşan anne, saygı gösteren anne karakterinden bugün sıyrılıp "bi çeki düzen ver evladım kendine" tonunda anne, "ben senin arkadaşın değil annenim" cümlesini kullanan anne, "sen saygı göstermezsen kimden saygı bekleyeceksin" didakliğinde anne, arada küçük dili ağzından fırlama durumuna gelen anne oldum... Evet ben de insanım canım, benim de duygularım var, "aa üstüme gelmeyin canım" modum da olabilir... dedim bütün gün kendime... Dedim de hala bu saatte neden içim rahat edemedi, hala içimde "bağrışmadan da halledebilir miydik?" sorusu dönüp dolaşıyor? Pofffff pofffff... Yazmadan,içimdeki irini akıtmadan rahat edemedim işte...

Böyle, çocukların annelerini (özellikle annelerini diyorum, çünkü babalarını bile daha az kaprisle sınadıklarını düşünüyorum) sınadıkları, sınırlarını nereye kadar zorlayabileceklerini merak ettikleri anların sonunda kendime kızıyorum da: çok şükür sağlıkları yerinde, şükretmek gerek diyorum... Diyorum ama sınırların ekstra zorlandığı anlarda, düdüklü tencere misali tepemden duman püskürmeye başlamışsa o duman tepemden pıssssslayarak boşalmadıkça rahatlayamıyorum!

Bu yazıyı tamamen bugün yaşadıklarımı yazarken "üfff ne eften püften konuymuş"diyebilmek ve rahatlayabilmek için yazmaya koyuldum ve yazarken de gerçekten ne gereksiz yere bir sinir harbi yaşamışız onu çok daha iyi farkettim. İçimi boşalttım, şimdi çekilebilirim... Yani daha çekilebilir bir tip haline dönüşebilirim...

Mutlu (bol uykulu) geceler ve tabii ki sağlık...