2 Mart 2015 Pazartesi

Blog yazmak ya da yazmamak şimdilik mesele bu...

Yine "yazmama dönemi"mdeyim!! Hatta yazmama döneminin bir adım ötesi blogu hatta hatta sosyal medya hesaplarımı kapatsam mı diye düşündüğüm çok zaman oluyor bu ara... Tek nedeni yok! Kendimce birkaç "elle tutulur"makul nedenim var...



Yaşadığım ülkeye, hatta belki dünyaya, belki de zamana karşı güvensizim! Öyle şeyler okuyoruz ve duyuyoruz ki, insanların nereden kötülükle gelecekleri belli olmuyor ve sanki burada yazınca,fotoğraflar ekleyince koruma kalkanlarını çok önemli düzeyde yok ediyormuşum gibi hissediyorum!! Haaaa hayatın içinde aslında birey olarak kendimi önemsememeyi öğreniyorum yaşım büyüdükçe ama işte çocuklar kısmı var ya; çoğumuzun en hassas teli, o noktada kendimi çok çok sorguluyorum....Evet zaman iletişim zamanı, anında paylaşım zamanı, uzakların yakınlaşması zamanı vs vs... Ama içimdeki ses susmuyor...

İkinci bir neden sürekli bir "yas" tutuyoruz sanki ülkece... Ne çok anne- babanın çocuğu, gözlerinin içinde yaş görmeye dayanamadıkları evlatları kaybediliyor sürekli bu ülkede! Bu hüzünle karışık isyan halinde kendi çocuklarımı anlatmak çoğu zaman rahatsız edici geliyor bana! Evet biliyorum hayat böyle bir şey; mutluluk ile üzüntü yan yana kol kola...

Benim için bir başka neden ise yıllar önce "Televole kültürü" ile evlerimize giren x futbolcu hangi arabaya biniyor, y şarkıcı hangi evde oturuyor formatının gelişip serpilerek sosyal medya denilen bağımlılığımızla her saniyeye yayılan özenme / özendirme mekanizmasına dönüşmesi... Tabii ki herkes sosyal medyayı birilerini özendirmek için kullanmıyor ya da "ay bakalım da x'in evi nasılmış?" gibi sorularla bitmrk bilmez bir özentiliğin içine düşmüyor ama ucundan kıyısından sosyal medya kullanıcıysanız bu mekanizmanın parçası insanları hızla fark etmek pek mümkün...

Şimdilik aklıma gelen son neden ise sosyal medya aracılığı ile yapılan (gizli) reklamın ayyuka çıkması! Her ne kadar bu her yanımızı saran reklamları üretenlere sinir oluyor gibi gözüksem de aslında tam tersi.... Ben bu reklamları hiç sorgulamadan,bir üstteki maddede belirttiğim özenme / özendirme mekanizmasının özenme tarafında sonsuz bir merakla ama sorgusuz bir merakla bekleyen kitleye sinir oluyorum... Pardon; düzelteyim- sinir olmuyorum- üzülüyorum! Özellikle de konu çocuklar, bebekler ise... Bizim merak dolu,sorgusuz sualsiz özentiliğimizin sonuçları onlara dokunduğu için!

Neyse... Şimdilik bir iç dökme oldu bu yazım sanırım... Hala bu işin doğrusu yanlışı nedir karar veremiyorum; doğrusu yanlışı var mıdır ondan da emin değilim... Peki neden vazgeçemiyorum?
Yıllarca yazmayı sevdiğimi bilirdim ama blogumla fark ettim ki birkaç kişi bile olsa okunmayı da seviyormuşum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder