hamilelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hamilelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Aralık 2014 Salı

Lohusa Depresyonu ve "Lohusayım Farkındayım" Semineri

Google'ı açın, "Lohusa" yazın, bakalım devamında vereceği ilk öneriler neler olacak? Ben "Lohusa Depresyonu"nu ilk sıralarda görürdüm diye tahmin ediyordum ancak ilk sıralar "Lohusa Şerbeti", "Lohusa Gecelik", "Lohusa Tacı" ve "Lohusa pijama" tarafından çoktan kapılmış!!! Hamilelikte yapılan aramalar çoğunlukta demek ki diye düşünüyorum ve demek ki hamilelik sonrası yaşanma olasılığı her 5 annede 1 olan "Lohusa Depresyonu" bunlar kadar merak edilmemiş!

Oysaki, geçen haftaki "Lohusa Depresyonu Farkındalık Haftası" kapsamında katıldığım seminerden aklımda kalan en temel öneri "Hamileyken çevrenizi lohusalık döneminize hazırlayın!" oldu...

14 Temmuz 2013 Pazar

eveeet 40 haftayı doldurduk... henüz gelen giden yok:))

Daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim, bu hamileliğimde nedense erken bir doğum yapacağım düşüncesi (ya da hissiyatı) vardı içimde... Bugün itibariyle ortalama kabul edilen 40 haftalık hamilelik sürecini henüz doğurmamış bir hamile olarak tamamlıyorum... Mert 39 hafta 4 günde doğmuştu bakalım bu hamilelikte nerede duracağız:)))

Geçen hafta sonu doktorum şehir dışında olacağını söyleyince "kesin onun yokluğuna denk gelir doğumum" diyordum, hafta sonu bitti, ayın 8'i olur belki Mert gibi o da 8'i ve Pazartesi günü doğar diyordum, Kerem ayın 10'u diye tahminde bulunuyordu, babam kendi doğum günü olan 12'sini bekliyordu, Kerem'in küçük ablası ise ayın 14'ünü rüyasında gördüğünü söylüyordu.... Sonuç olarak o, bu,şu hiçbiri tutmadı... İpek Hanım ne zaman isterse o zaman gelecek... Tabii "keyfim yerinde ne çıkacağım dışarı" diyorsa haftaya kadar zamanımız var gibi gözüküyor; yoksa merhaba suni sancılar deme ihtimalimiz var...

Geçen haftadan bu yana gün aşırı hastanedeyiz, bu aralar NST ile yakın bir birliktelik içindeyim. Her kontrolde doktorumdan aynı sözleri duyarak eve yollanıyorum: "suyu var, plesanta iyi durumda, NST iyi"... Kısacası bekliyoruz... İnsan 40 haftasını da doldurunca sanki ilelebet bu durumda kalacakmış gibi hissediyor;dünden beri ha bugün ha yarın doğuracağım modundan da çıktım... Aslında hamileliğin en başından itibaren 40 haftaya programlanıyoruz, sanki hamilelik süresinin 40 hafta +/-2 olduğu gerçeğinin -2'sini kabul ediyoruz da +2 hafta kısmını biraz es geçiyoruz. Yani 38. haftada doğurabiliriz ve erken doğurmuş olmayız da 42. haftada doğurursak gecikmiş bir doğum olur gibi yaşıyoruz... Tabii bunda artık vücudun ağırlaşmasının, annenin hareketlerinin yavaşlamasının, yaz dönemi ise sıcakların bunaltmasının vs vs etkisi büyük gibi geliyor bana...

Aslında en iyisi hamileliğin son günleri olduğunu bilerek tadını çıkarmak ve sabretmek sanırım...

6 Temmuz 2013 Cumartesi

38+6'dan kisaca

Daha sabahin 6'si olmadi;  ben 2 saattir gozune ışık tutulmuş tavşan gibi gözler portlek uyanigim.... vucudum ve psikolojim dogum sonrasina hazirlaniyor sanirim da bi uyusam bi dinlensem daha hazır olmaz mıyım acaba????

30 Mayıs 2013 Perşembe

İlk hamilelikle ikincisi arasında şimdiye kadar olan farklar (2)

Aslında farkları yazmadan önce her iki hamileliğimde de sürecin (en azından şimdiye kadar) normal devam etmesi en büyük şansım onu mutlaka belirtmeliyim... Hamilelik sürecinde pek çok sağlık sorunu ile boğuşanlar, hamileliğinin bir bölümünü ya da neredeyse tamamını yatarak geçirmek durumunda olanlar olduğunu bilince insan bazen günlük rutini içinde yaşadığı sıkıntıları anlatmaya ya da yazmaya çekiniyor gerçekten...

14. haftamda yazdığım ilk yazıda o döneme kadar olan farkları yazmıştım ancak onlar daha durumsal farklardı; ilk hamileliğimde çalışıyor olmam ve şimdi olmamam; uyku saatlerim ve kilo alımı gibi... Şimdi ise yine durumsal farklar olmakla birlikte hamileliğin ilerleyen döneminde evde bir"büyük çocuk" varlığının ciddi farklılık yarattığını söylemem mümkün...


  • Bir önceki hamileliğimde hem işlerin yoğunluğu hem de o dönemki direktörümle çalıştığım dönemleri doğum sonrası izin olarak kullanabileceğim şeklindeki karşılıklı anlaşmamız sonucu 39. haftaya kadar ofisteydim. Hiçbir zorluk da çekmedim, masamın altına konulan puf, insanların sürekli ilgili alakalı (bazen birbirinin aynısı olduğu için toplu bir şekilde yanıtlamayı arzu ettiğim) soruları, öğle yemeğimin her gün aynı saatte yemekhanede hazır olacağını bilmem, akşamları eve geldiğimde kimsenin benden bir beklentisinin olmaması tabii ki süreci inanılmaz kolaylaştırdı. İlk hamileliğimin son dönemlerinde gece uyanmalarımın tek nedeni tuvalet ihtiyacıydı diye hatırlıyorum... Şimdi ise durum epeyce farklı: Bir kere talepleri pek bitmeyen ve 24 saat oyun desem oyun oynayabilecek bir 3yaş "ergeni" ile aynı evi paylaşıyorum (ne mutlu ki:))) sabah erken uyanmaları, kahvaltı edeceğim/ etmeyeceğim krizleri, bitmeyen "anne hadi oynayalım" istekleri, "kitap okumaaaa!", "tuvalete girmeeee!", "yanıma geeeeel!" naraları, gece sebebi olmayan uyanmalar derken ben bayağı yorgun olabiliyorum günün sonunda... Ki bu ergen arkadaş günün 4 saati okulda (çok şükür:)) Dolayısı ile benim bir önceki hamileliğimdeki gece uyanmalarının sebebi olan tuvalet ihtiyacı bu hamileliğimde vuku bulduğunda genellikle "boşver mert uyanmadı sen de uykunu bölme" şeklinde geçiştirilebiliyor.
  • Bence 2. en önemli fark ise şu Mert, Mart ayında doğan bir bebekti; İpek'in Temmuz ayı içinde gelmesini bekliyoruz normal koşullarda... Bu da demek oluyor ki yaz günlerinin Mayıs ayında başladığı 2013 yılında sıcaklığın etkisiyle aynı kiloları almama rağmen daha şiş bir halde dolanıyorum... Hem sıcakların vücudu daha çok şişirmesi, hem de yazın daha ince kıyafetler ve tüm şişliğin meydanda olması ile çevremde "ooo bu seferkinde daha mı çok şiştin ne?" gibi süper harika yorumlar duyabiliyorum:)) Birkaç gün öncesine kadar böyle soranlara bayağı uzun "yok aslında aynı kiloyu aldım da ama yaz da ama su tuttum da ama bıdı bıdı da ..." diye anlatıyordum artık onu da kestim "e hamilelik işte" diyip geçiyorum...
  • Konu kilodan açılmışken 34. haftadayım 12 kilo almış bulunmaktayım, nerede kaç ile sonlanacağımızı artık göreceğiz bakalım. Mert'e hamileyken toplamda 16 kilo almıştım, sanırım aşağı yukarı aynı gidiyorum gibi gözüküyor; bakalım!!! :))
  • Mert'e hamilelik dönemimi hatırlamıyorum ama bu hamileliğimde şunu çok rahat söyleyebilirim: çok sabırsızımve tahammül seviyem normale göre daha aşağılarda... Örneğin dün bizim evin sokağına doğru yürürken normalde Minibüs Caddesi üzerinde gitmesi gereken minibüslerden biri beni görmeyip neredeyse çarpacağı için anında aradım 155'i; şikayet ettim...  Minibüs Caddesi'nde bitmek bilmeyen yol inşaatından  dolayı minibüsler neredeyse bütün ara sokaklarda inanılmaz bir hızla cirit atıyorlar! Bunun bence tolere edilebilir bir tarafı yok zaten ama ben bu aralar böyle bir şey gördüğümde daha hızlı aksiyona geçiyorum.Mesela parkta görüdüğüm bakıcıların tutumlarına, konuşma tarzlarına, bazılarının boşvermişliklerine daha da çok sinirleniyorum. Tabii tahammül sınırımın düşmesi sadece sokak hayatımı etkilemedi evdekiler de bu durumdan nasibini alıyor zaman zaman: her şey düzgün yapılacak, her şey kuralına göre olacak derken zaman zaman bir askeri disiplin modu açılıyor bende...
  • Olmazsa olmaz bir diğer fark da şu tabii: evde bir çocuk halihazırda olunca hamilelik ve doğumla ilgili her konunun onu etkileyecek yönleri de ortaya çıkabiliyor ve sürece evdeki "ergen"i de hazırlamak gibi çok çok önemli bir boyut daha eklenmiş oluyor.
  • İlk hamileliğimde doğumla ilgili çok fazla şey bilmemeyi tercih etmiştim, kimsenin hikayelerini dinlememeyi ve çok da fazla doğum süreci ile ilgili şey okumamayı tercih etmiştim.Amacım, yaşanmış olumlu ya da olumsuz hikayelerden etkilenip doğum sürecini etkilememekti. Doktoruma güvendim (iyi ki de öyle yapmışım) başka da bir şey dinlemedim ve çok rahat bir doğum süreci geçirdim. Ama bu süreçte durum farklı: bir kere daha öncesine ait benim bir hikayem var ve onun rahat bir süreç olması ya bu kez rahat olmazsa endişesi taşımama neden olabiliyor zaman zaman... Ama aklımda hep tutmaya çalıştığım bir şey var: evet ikinci bebeğimi de normal doğumla doğurmak istiyorum ama nasıl doğurduğum değil esas önemli olan; bebeğin ve benim sağlıklı olmam. Böyle düşününce bayağı bir kendime geliyorum.
  • Son olarak aklıma gelen bir diğer fark da bu hamileliğimde yoğun bir iş temposu içinde olmadığımdan ve yoğun ev temposuna zaman zaman 4 saatlik okul araları verebildiğimden :)) İpek'in odası, doğum süsleri vs gibi daha yumuşak konularla ben daha çok ilgilenebiliyorum. Mert'te kapı süsünün siparişini x yere, çikolatanın siparişini y yere verdik bitti derken; bu süreçte ben daha çok işin içinde olayım, süsleri ben hazırlayayım, gidip Eminönü'nde de gezeyim modundayım. (Bu arada Eminönü ile ilgili şunu söyleyebilirim, pek çok dükkan birbirinin aynısı ve çok estetik olmayan bin tane şey barındırıyor; ancak çok sevgili arkadaşım Tuba'nın önermesi ile gittiğim 3aaa diye bir dükkandan çok memnun kaldım; hem içerik hem de müşteriyle sonsuz sabırla ilgilenme anlamında oldukça başarılı buldum) Bakalım ne kadar ilerleyebileceğim? :))

bu aralar aklımdakiler...

Bu ara kafamda yazmak üzere aslında çok konu var ama kafamdaki konu sayısı ile içimdeki bir şeyler yapma isteği ters orantılı...


  • 34. haftası içinde olan 1çocuklu1gebe olarak ilk hamilelik ve ikinci hamilelik kıyaslamasını esas şimdi yapabilirim gibi  mesela...
  • Doğum zamanı yaklaştıkça Mert'i bu sürece nasıl dahil edeceğimi(zi) daha çok düşünür / konuşur olduk Kerem'le mesela... (ki tam bu hafta bu konu bizim önemli gündem maddemiz olmuşken bugün SlingoMOM aynı konuya değinmiş kendi soru işaretleri eşliğinde)
  • Doğumun nasıl (tabii nasıl? sorusuna cevap gerçekleşmeden pek verilemez ama konuşuyoruz işte) ve nerede olacağı bir başka konumuz...
  • Bu ara her şeye normale göre daha aşırı tepkiler veriyorum (mu acaba?) ; bu da bir başka konumuz
  • Ha bu arada Mert'in okulunda yıl sonu ile birlikte keyifli aktiviteler oluyor; geçen hafta büyükanne& büyükbaba günü... Bugün de okulun bahçesindeki sergi mesela... Yılsonu gösterilerinden (özellikle de pekçok blogger annenin yazdıklarından sonra, okul hayatı yılsonu ve bayram gösterileri ile yoğun olarak geçmiş olan biri olmama rağmen) hiç hazzetmediğimi farkeden benim için bu aktiviteler çok şeker:))
Ben en iyisi ilk aklıma gelenle başlayayım, belki yazdıkça yazasım gelir:))

30 Mart 2013 Cumartesi

son bir haftadan kısa kısa...

Mart ayı çok uzuuuun diyordum başında o da bitiyor... Mert'in okula başlama meselesi beni çok germiş; ne katı gıdaya geçmek, ne tuvalet eğitimi ne de emziği bırakmak.. Hiçbiri için bu kadar düşünmemişim içten içe(bu arada düşündüğümüz, içlendiğimiz, sıkıntı yaptığımız konular hayat boyu bunlarla sınırlı olur inşallah, Allah sağlık sorunları göstermesin)... Çocuklar anneyi zor bırakır, 0-3 yaş çocuğu anneyi kendine ait bir parça görür vs vs gibi yaklaşımlar var ya bence onları şöyle de değiştirebiliriz: anneler de çocukları zor bırakabilir, 0-3 yaş çocuğu olan bir anne çocuğu kendine ait bir parça gibi görebilir... Böyle yazınca çok hastalıklı bir şey yazmışım gibi geldi bana ama hemen şöyle düzelteyim: "eğer içlerine sinmeyen, gözlerine fazlasıyla batan bir durum varsa..." Ayın başındaki okul günlerimizle 2 hafta önce başlayan "yeni" okul günlerimiz arasında 180 derece fark olunca ben de bi' rahatladım, sakinleştim, güven duygum yerine geldi... Umarım böyle de devam eder...

Geçen hafta başında "anne ben neden okulda öğlen yemeği yemiyorum?" demesiyle Mert'in yarım güne geçişinin uygun olabileceğine karar verdik:) Salı gününden bu yana yarım gün okulluyuz, mutluyuz, gururluyuz:))

Tabii bu gelişmeyle birlikte ben de yapılmak için sırada bekleyen işlere odaklanmayı kendime görev edindim. Salı günü 24. hafta doktor kontrolüm vardı, merakla gittik, çok şükür her şey yolundaymış... Da ben biraz (!) irileşivermişim son 2 haftada!!! Bir iştah açıklığı, bir tatlı düşkünlüğü anlatamam!!  Ben ki hayat boyu iştahı açık ama öyle ballı tatlıya hiç merakı olmayan bir tiptim! Mert'e hamileyken sütlü tatlı dışında tatlı yiyemiyordum bile, şimdi alakası bile yok... "Ye ekşiyi doğur Ayşe'yi, ye tatlıyı doğur Hakkı'yı" bende tutmadı ey "her davranıştan cinsiyet yorumu yapan teyzeler":)))  Doktorumun tatlı uyarısı ve şeker yükleme sonrası değerlerim yüksek çıkarsa diyete girmek durumunda kalacak olmam beni endişelendirmedi desem yalan olur... Ama neyse ki şeker yüklemesinde normal sınırlarda çıktım ve büyüyerek, ortada dolaşan göbeğimle 25. haftaya geldim:)) Tabii son 2 haftada 2 kilo almamla birlikte vücudum da ağırlaşmaya tepki vermeye başladı, sanki uzun süredir spor yapmayan birinin ağır spor yapması sonucu tüm kaslarının ağrıması gibi bacak ağrıları başladı... Neyse ben de bu haftadan itibaren düzenli yürüyüşlerime başlıyorum ve kendime gelmeyi umuyorum:)) Zaten Kerem'in kilo almamla ilgili yorumu açılan iştahımdan ziyade Mert'le çok hareketli olan günlük hayatımızın son bir aydır okul meselesi nedeniyle daha durağanlaşması (en azından benim açımdan)... Tekrar hareketli hayatıma(!) geri dönüyorum öyleyse:)))

25. hafta oldu bebekle ilgili hiçbir hazırlığa başlamadık. Gerçi Mert'te de bu zamanlarda oda işini planlamaya başlamıştık. İkinci hamilelik olunca daha da sakin oluyor insan... Nasıl olsa uyuyacak bir yeri olacak, nasıl olsa bir şekilde ayarlanacak düşüncesi hakim oluyor... Oda konusu benim için "nasıl olsa hallolur" sınıfında bir konu iken hafta içi (şu anda 35 haftalık hamile olan) çok yakın arkadaşımın bebeği için oda takımı eve gelinceve  evin nasıl düzene girebildiğini görünce ben de konuyu bu hafta ele almaya karar verdim. Oda konusunda çok seçenek varmış gibi duruyor ama bence sadece dükkanların isimleri değişik ve kullandıkları malzemeden dolayı kalite farkı var. Tasarımda ya da kullanımda farklılaşma diye bir şey yok bizim ülkemizde... Bu farklılaşma olmayınca biz de kalite üzerine odaklandık biraz daha.. Mert'in odasını alırken o kadar detaylı incelememiştik, bilgimiz de yoktu zaten... Önemli olan güzel bir görüntü sağlamaktı... Ancak kullandıkça gördük ki yeğenimin 10 yıllık odası bizim 3 yıllık odadan daha sağlam... Bu da bize kullanılan malzemedeki farkı farkettirdi. Biz de şimdi yeğenimin oda takımının değişmesini fırsat bilip (artık büyüdüğü için odasının değişmesini istiyor;yoksa bence bi' 10 yıl daha odası aynı sağlamlıkta kalır:)) onun takımını boyattırarak kendi zevkimize göre kullanmayı planlıyoruz. Bakalım sonuç nasıl olacak; merakla bekliyorum...

1 Şubat 2013 Cuma

Birinciyi İkinciye Hazırlamak

Bu ara en çok düşündüğümüz konuların başında Mert'e kardeşi olacağını nasıl söyleyeceğimiz geliyor. Ben yine açtım kitapları, interneti okuyup duruyorum. İnternetten konuyla ilgili bir şeyler ararken Google'a yazmaya başladım "how to tell your child..." diye... Cümlenin devamını "...about a new baby" yazmadan çıkan o kadar çeşitli dramatik konu başlığı belirdi ki benim aradığım konunun aslında ne kadar basit, ne kadar olağan olduğunu düşünüp rahatladım:)

Kerem'le ortak kararımız Mert'e hamileliğimi çok başlardan söylememek üzerine kurulu, sonuçta henüz 3 yaşında olmayan bir çocuğun beklentisinin, hayallerinin ne olabileceğini kestirmek güç. Ayrıca hamileliğin başındaki 3 aylık süreçte de hamileliğin nasıl devam edeceğini kestirmek güç. Son olarak da şöyle bir karar verdik karnım iyice belirginleşeceği ve detaylı ultrasonda pek çok şeyi öğrenme fırsatımız da olacağı için 20. hafta kontrolünden sonra Mert'le durumu paylaşacağız.Tabii bu arada bir ortama girdiğimizde hemen Mert'in henüz haberinin olmadığını söylüyoruz ki "Mert kardeş geliyormuş sana" türevinden konuşmalara maruz kalmayalım:)

Bu arada okuduğum yerlerden iki tanesindeki- ki genelde hemen hemen her yerde benzer şeyler yazıyor- notları da burada paylaşmak isterim.Notlar sadece bana kalmasın.

İlk kaynağım Mert'e de hamileyken ve bebekliğinden itibaren çok sık kullandığım www.babycenter.com internet sitesi. Burada da şimdi ikinci hamileliğimin takibini meyve / sebze bazında yapmaya devam ediyorum. Örneğin şu an kendileri karnımda bir turp büyüklüğünde:) Neyse gelelim babycenter'da ikincinin geleceğini birinciye nasıl ve ne zaman söylemeli başlığında okuduklarıma:

- Çocuğunuzun yaşına ve mizacına göre söyleyeceğiniz zamanlamayı seçebilirsiniz.

- Babycenter 1,2,3-4 ve 5-8 arası yaşlar için ayrı ayrı önerilerde bulunmuş

- 3 yaş önerilerine baktığımda

o İlk trimesterin bitimi/ yapılacak tüm testlerin sonlanmasını beklemek iyi bir tercih olabilir deniliyor

o Yavaş yavaş karın büyümeye başladığında söylenmesi de diğer iyi bir alternatif. Zira bu yaştaki çocuklar annede henüz hiçbir fiziksel değişiklik yokken bebeğin içerde nasıl varolduğunu anlamakta zorluk çekebiliyor

o Aile ve çevreye söyledikten sonra çocuktan bu durumu gizlemek zorlaşabileceği için etrafa söyledikten hemen sonra da bir tercih olabilir

o Çocuğa annenin hamilelik semptomlarından bahsetmek çocuğun bebeği suçlamasına neden olabileceği için bunlardan bahsetmemek en doğrusu

o Söylemek için sakin olduğu, yeni bir değişiklik (okula başlamak gibi) yaşamadığı, sorularını sorabilecek kadar geniş bir zamanıseçmek sağlıklı olabilir. Mümkünse ebeveynlerin ikisinin de yanında olması.

o Eğer bu konuşmadan sonra bir düşük yaşanırsa ne demek gerekir? – bebeğin doğacak kadar büyüyemediğini daha sonra belki yine karında bir bebek büyütmeyi deneyebileceğinizden bahsedebilirsiniz

o DURUMU ANLATMAYA BAŞLAMADAN birkaç hafta ÖNCE ortamı hazırlamaya başlayabilirsiniz. Kardeşler hakkında hikaye kitapları okunabilir, arkadaşlarınızın çocukları ya da çocuğunuzun arkadaşları ile biraya gelip “senin de bir gün kardeşin olabilir” diyebilirsiniz.

o Çocuklar ebeveynlerinin çocukluklarını dinlemeyi severler. Çocukken kardeşlerinizle olan hikayelerinizi anlatabilir, hissiyatınızı paylaşabilirsiniz.

o Çocuğunuzla hamileliğinizi paylaşmaya karar verdiğinizde pozitif bir tonda ve kısa-net bir konuşma ile bu durumu paylaşın:“şu anda karnımda bir bebek büyüyor ve gelecek yaz bir kız/erkek kardeşin olacak” gibi…

o Sonrasında merak ettiklerini sorması için zaman tanıyın, gereksiz bilgi ve detay ile kafasını karıştırmayın
İkinci kaynağım ise  pekçok konuda başucu kitabım olan Tracy Hogg serisinden:

“ Çocukluğa Geçiş Sorunlarına Mucize Çözümler” kitabından aldığım bazı notlar (325-  329 arası sayfalardan alıntılanmıştır)
-          Çok erken söylemeyin

o   Küçük çocuğun yaşamında 9 ay sonsuzluk gibidir.

o   Basit olarak söylenmeli ve çocuğun sorularını sormasına izin verilmeli. “Sana oyun arkadaşı geliyor” türünden bir açıklama yapmayın

-          Bebek doğmadan 6 ay kadar önce onu bir oyun grubuna sokun.

o   Paylaşma ve işbirliği en iyi arkadaşlardan öğrenilir

-          Diğer çocuklara da sevgi gösterin

o   Çocuğunuz diğer çocuklarla da ilgilendiğinizi görsün

o   Babaya da sevginizi sürekli gösterin ki çocuk kendisinden başka kimseler sevilse de kendisine olan sevginin azalmayacağını bilsin.

-          Çocuğunuza bebekler gösterin

o   Ona bebek kardeşler ile ilgili hikayeler okuyun

o   Kendi bebeklik fotoğraflarını gösterin

o   Bebeklerin ne kadar hassas oldukları anlatılabilir: “şu yeni doğmuş bebeğe bak. Parmakları ne kadar küçük. Çok dikkatli olmalıyız ki kırılmasınlar.”

o   Ona ait olan şeyler için şu ifadeleri kullanmayın: “bu senindi ama artık bebek giyecek” Yeni doğan bebek giysileri satan dükkana çocuğunuzla birlikte gidip birlikte seçim yapın ama giysilerin güzelliğini fazla abartmayın. Bir bebek oyuncağına dokunmak/oynamak isterse izin verin ama “bu bebek için sen artık büyüdün” demeyin.

-          Geceyi çocuk yanınızda olmadan dışarıda geçirmeyi planlayın. Doğuma gittiğinizde yanında olmadığınızda bu süreyi daha kolay geçirebilir.

-          Sağduyunuza ve içgüdünüze güvenin

o   Çocuğunuzun bebeğe hazırlanması konusunda birçok tavsiye alacaksınız ama duyduğunuz her şey kural değildir.

o   Ör: hazırlık sınıflarından birinde büyük çocuğa aşırı hoşgörülü davranılması öneriliyordu. Maya şöyle dedi: “Yeni çocuk, yaşamımızı zenginleştirmek için geliyor- yalnız kalsın ve büyük çocuk aileyi yönetsin diye değil. Bu böyle olursa sorun çıkar.”
Aslında en başta belirttiğim gibi hemen hemen her yerde benzer şeyler okudum ve en çok da sağduyu ve içgüdünüze güvenin başlığını kendimce benimsedim. Çünkü ne olursa olsun her ailenin ve her çocuğun düzeni, beklentisi, iletişimi birbirinden farklı olabilir ve en iyi nasıl/ ne zaman söylerim konusunu yine belirleyen ailelerin kendisi olacaktır.

Biz bu sürecin iletişimi öncesi biraz da çevresel etkenler gereği pek çok bebek ziyareti yapmak , hatta yeni doğmuş bebeklerle oldukça zaman geçirmiş bulunmaktayız ve bu durum devam edecek gibi gözüküyor. Yazdan bu yana yaptığımız bebek ziyaretleri oldukça yoğundu Mert'le birlikte:) 2.5 ay kadar önce de ailecek görüştüğümüz ve Mert'ten biraz büyük çocukları olan arkadaşlarımızın ikinci bebekleri oldu. Bu süreçte Mert bir anne ve babanın birden fazla çocuğun anne ve babası olabileceğini biraz kafası karışarak da olsa anladı:) Ayrıca sadece bu hafta biri 20 günlük biri 1.5 aylık bebekleri ziyaret etmeye evlerine gittik... Tabii bir de lise arkadaşım Tuba'nın Nisan sonu Mayıs başı gibi gelmesini beklediğimiz bebeği var... Mert onun da anne karnındaki sürecini yakından takip ediyor. Geçen gün arabada Tuba ile çok hoş bir sohbetleri vardı. Ben Mert'e Tuba'nın karnındaki bebeğin hareket ettiğini ve benim bunu farkettiğimi söyleyince o da klasik "neden?" sorusu ile başladı. Biz de "acıkmış olabilir" dedik.
Mert: o nasıl yemek yiyor?
Tuba: Ben ne yersem onu yiyor Mert'cim.
Mert: Nasıl yani? mesela sen makarna yersen o da makarna mı yiyor?
Tuba: Evet Mert'cim.
Mert: köfte yersen?
Tuba: O da köfte yiyor
.... Mert bir milyon tane yemek saydıktan ve Tuba'dan onay aldıktan sonra bana dönüp "anne biz başka ne yiyoruz?" diye sordu. Bu konu bayağı kafasında yer etmiş ki akşam da babasına anlatıyordu :))

Umarım tüm süreç yukarıdaki gibi eğlenceli hikayelerle devam eder. Tabii şunu da çok iyi biliyoruz ki hamilelik sürecinde ne konuşursak konuşalım gerçek, doğumdan sonra yaşanacak:))

25 Ocak 2013 Cuma

16. hafta doktor kontrolünün ardından...

Bilenler bilir Mert'e hamileyken inanılmaz rahat ve her tarafa koşturan bir hamileydim. Çalışıyor olmanın da getirdiği bir durum olarak pek durup kendimi dinlemeye zamanım olmuyordu; 39. haftasına kadar çalışmayı tercih eden bir hamile olarak tek hatırladığım zorluk sunum vs yaparken nefes alışımdaki garipleşmeler ve karşımdaki insanların bana her an doğuracakmışım gibi korkuyla bakmasıydı:))

Bu hamileliğimde de şimdiye kadar çok şükür ki bir sorun yaşamadım, bu sefer de 1çocuklu1gebe olarak kendimi dinlemeye yine zamanım yok. 16. haftamı doldurmak üzereyim ama 16 hafta nasıl geçti pek anlamış değilim. Ama bu kez biliyorum ki ilk hamileliğimden çok major farklı bir durumum var: nedense daha endişeliyim!! Bu normal günlük hayatımı etkilemiyor, sadece doktor kontrolüne gideceğim zaman kötü bir şey duyar mıyım endişesini çok yüksek bir şekilde hissediyorum. Biliyorum bunun bir sebebi birinci hamileliğimde dünyadan bi'haber olmam. Diğeri de bir önceki hamileliğimde düşük yapmış olmam.

Neyse, dün de doktor kontrolüm öncesinde farkettim ki kendimce stres yapmışım. Hatta sabahtan Mert'in oyun grubu için bir arkadaşımızda toplandık,orada sohbet ederken arkadaşlarım "bugün cinsiyeti öğrenirsin" dediklerinde de aynı şeyi söyledim: "cinsiyeti öğrenebiliriz ama ben onun merakında değilim; yaşıyor mu yaşamıyor mu onu merak ediyorum" dedim. Doktorum muayeneye başlarken de yine ilk sözüm "bakalım orada mı?"oldu.

Evet kendimce stres yapmışım ama şimdilik her şeyin yolunda olduğunu öğrenmek beni hemen rahatlattı,o stresli halim hemen uçup gitti. Doktorum ultrasonla bebeğin durumunu kontrol ederken "cinsiyeti söylemiştim değil mi?" deyince Kerem de ben de bir saniyelik bir es sonrası aynı anda merak dolu bir "yoooo??" çıkardık ağzımızdan. "Kız bu kız" dedi Senai  Bey, arkasından yine ben "net mi değişir mi?" diye gereksiz bir soru sorunca doktorum bir daha baktı baktı baktı... Sırtı bize dönük olması ve kendini %100 göstermemesi nedeniyle doktorum "%80-90 kız" dedi.

Bakalım 20. haftada detaylı ultrasonlu muayenemiz olacak o zaman netleşiriz sanırım. Gerçekten de şu "sağlığı yerinde olsun da cinsiyeti farketmez" lafı var ya çok çok doğru... İnsan bir çocuğu varken ikincisinin farklı bir cinste olmasını bir de onu deneyimlemeyi istiyor tabii ki ama aynı cinsten iki kardeşin arkadaşlığı da güzel bir deneyim olsa gerek:)) Ben mesela iki kız kardeş olarak büyümüş biri olarak hep halimden memnun oldum kesinlikle:))

Yavaş yavaş hamileliği beliren/belirecek 1çocuklu1gebe olarak yavaş yavaş yapılacak işleri belirlemek ve planlamak gerekiyor sanırım. Şu an kafamdaki en öncelikli konu Mert'le yeni durumu ne zaman ve nasıl paylaşmalıyız konusu... Şimdiye kadar okuduklarımdan aklımda kalanlar:

- evdeki çocukla paylaşmak için çocuğun yaşı çok önemli. Küçük yaştaysa çok da erken paylaşmanın bir anlamı yok. Zira küçük yaştaki çocukta zaman kavramı olmadığı için uzun süre beklenti yaratmanın anlamı yok
- Karnım belirmeye başladıktan sonra etraftan duyma ihtimali de artacak; örneğin bir gün parkta karnımı gören bir teyze Mert'e "aaa ne güzel ağbi mi olacaksın sen?" sorusuyla gerçekleri Mert'in yüzüne çarpabilir:) bu nedenle dışarıdan durum belirginleşmeye başladığında durumu tabii ki benden ve babasından duyması daha sağlıklı olacaktır.
Dolayısıyla sanki 20. hafta civarlarında Mert'le yeni durumu paylaşabiliriz gibi gözüküyor. Ne zaman konuşacağımız konusunda aşağı yukarı netiz ama nasıl konuşacağımız konusunda da aynı derecede net olabilmeyi umuyorum:))

Haaa bir de bebek için isim bulmak gibi önemli bir konumuz var tabii:))

15 Ocak 2013 Salı

İlk hamilelikle ikincisi arasında şimdiye kadar olan farklar

Kerem'le (eşim) benim için çocuk konusu olunca en çekindiğimiz konu kıyas oldu her zaman: bir çocuğun ne etrafındaki benzer yaştaki çocuklarla ne de kardeşleriyle kıyaslanmaması gerektiğine inanıyoruz. Şimdi iki hamilelik arasındaki farklılıklar yazmaya kalkınca "iki kardeşin hamilelik süreçlerini kıyaslıyor muyum acaba?" diye kendimi sorgulayıverdim  ama amacım iki farklı süreçte geçirdiğim hamilelikleri anlatmaya ve hatırlamaya çalışmak.

Temelde iki hamileliğim arasında çok net bir  fark var: birinci hamileliğimde yoğun bir şekilde çalışıyordum ve evde benden ilgi bekleyen minik biri yoktu; şimdi ise evdeyim ve evde oldukça talepkar bir bıdık var:) Gün içinde yapılan aktiviteler tabii ki iki süreçte birbirinden çok farklı ama dinlenme süreçleri daha da farklı. İster çalışan ister çalışmayan olsun 1çocuklu1gebe iseniz dinlenme imkanı kesinlikle çok çok daha kısıtlı... İlk trimesterin özellikle son bir iki haftası kar kışa da denk gelince evde durmayı hiç sevmeyen ben evden çıkmak istemeyen bir ben haline dönüştü, bu da 1çocuklu1gebe için bir kabus bence... Dışarı çıkmak hem beni hem de Mert'i çok daha rahatlatıyor bu nedenle yine ev dışı aktivite arayışlarım tavan yaptı bu ara...

İlk hamileliğim herhangi bir risk içeren veya öncesinde bir düşük tecrübesi yaşadığımız bir hamilelik değildi. Dolayısıyla bizim için her şey yeni, her şey ilk ve her şey rahattı. Bu hamileliğim için de şimdiye kadar (çok şükür) bir sıkıntı yaşamadık ancak geçen yaz öncesi 2. bebek kararı alıp hamile kalmış ve 10. haftasında bebeğin kalbinin durması sonucu bir düşük yaşamıştık. Bu durum 2. hamilelikte "kendimizi kaptırmayalım, her şey olabilir" modumuzun daha güçlü bir şekilde açılmasına neden oldu. 12. haftaya kadar ailemize ve çevremize "her an her şey olabilir" diyerek yeni durumumuzdan bahsetmedik. Belki de bu nedenle ben kendimi hala "hamile hamile" hissetmiyorum... Tabii bunda daha 14. haftada olmamın, evde bir çocuğun olmasının da etkisi vardır.

İlk hamileliğimle ilgili pek çok detayı unutmuş olmama rağmen çok net hatırladığım şey ilk trimesterdeki sürekli uyku durumumdu. Bu hamilelikte de pek farklı bir istek içinde olmadım. İstekte fark olmasa da yaşananlar birebir aynı olmadı tabii. İlk hamileliğimde işten eve gelip akşam neredeyse 19:00- 20:00 gibi uyuyor sabah 07:00'de uyanıp işe gidiyordum. Bu kez ise beni bıraksalar haftalar boyu uyuyabilirim gibi geliyor ama Akşam Mert 20:30 gibi uyuduktan sonra kendime ve Kerem'e kalan zamanı uyuyarak yok etmek istemedim. Tabii beni bekleyen işlerin yapılması, okunacak  bir iki sayfanın okunması da akşama kalınca uykuyu bastırmayı tercih ettim. Tabii Mert'i uyuturken onun yanında uyuyakalmadığım akşamlarda:)) Dolayısıyla benim uyku normal bir uyku zamanını çok da aşamadı bu seferki 1. trimesterde. Bu arada ilk hamilelikte büyüklerin "hamilelikte uyu ki bebek doğunca bu zamanları çok arayacaksın" türevi söylemler evde bir çocuk varken pek söylenmiyor bile... Sanırım herkes bunun pek mümkün olamadığının farkında:)

Son olarak aklıma geldi de ilk hamileliğimdeki notlarıma baktım.Acaba ilk hamileliğimde 14- 15 haftada kaç kilo almışım diye baktım, yaklaşık 2- 2.5 kilo almışım. Şu ana kadar henüz 1 kilo almışım gibi gözüküyor ama karnım ilk hamileliğe göre daha belirgin. Sanırım ilk hamilelikten yer hazır genişleme de hemen başlayabiliyor diye kendimce bir mantık kurdum. Tabii bu ileriye dönük dikkat edilmesi gereken önemli bir konu olarak listemde baş sırada bulunuyor.

Bakalım daha yaşadıkça ne gibi benzerlikler ve farklılıklar çıkacak ben de merakla bekliyorum...

13 Ocak 2013 Pazar

ilk yazının bir anlamı olsun istedim...

Bir süredir aklımdaydı... Yeni bir blog açmak ve sürekli bu blogu beslemek... "Tembellik yok, süreklilik var" dedim sürekli kendime. Ne için blog yazmak istiyordum? Ortaokul ve lise, hatta üniversite hayatım boyunca, sonrasında da daha aralıklı dönemlerde günlükler tuttum, şimdi dönüp onları okuduğumda pek çok  unuttuğum detayı hatırlama fırsatı buluyorum ve bu bana iyi geliyor. İnsan çok kolay unutan bir varlık ve ben yaşadığım günleri, anları unutmak istemiyorum...

Bugünü de kendime bahane ettim bloga  başlamak için: uzun zamandır çalıştığım şirketimden ayrılmaya ve oğlumu kendim büyütmeye Ekim 2011'de karar verdim ve ayrılışımın gerçekleşmesi 13 Ocak 2012 oldu. Tam bir yıldır Mert'le evdeyim. Evde derken sokaklarda, oyun gruplarında, gezilerde, arabada, parklarda, çocuklarla kaynaşmalarda... kısacası pek çok yeni denemeyle, eğlenceyle, bazen kavgalarla, bazen kahkahalarla geçti 1 yıllık 'ev' serüvenimiz. Hayat toz pembe değil neticede ama siyahla beyaz arasındaki skalada biz pek çok rengi yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz...

Hem de büyüyerek, çoğalarak:)

Bugünün anlamı olacak ya ilk blog yazısını yayınlamak için: ayrıca bugün 1çocuklu1gebe olarak birinci trimesteri bitirip ikinci trimestere geçişimizin de ilk günü :) evet her şey yolunda giderse büyüyoruz, çoğalıyoruz:))

Bu süreçte farkettim ki ilk hamileliğimdeki pek çok şeyi eğer yazmamışsam unutmuşum çoktan... Bu blogla amacım işte en azından bir çocuklu hayatımı, hamileliğimi ve sonrasındaki iki çocuklu hayatımı yazmak, paylaşmak, hatırlamak... Paylaşmak dedim çünkü Mert'i bugüne kadar büyütürken pek çok kitaptan yararlanmanın yanı sıra çeşit çeşit anne bloglarından da çok fayda gördüm, farkındalığımın artmasına neden oldu bu bloglar. Ben bu blogu kendim ve çocuklarım için tutarken ayrıca fayda sağlayacağım birileri olursa daha başka ne isterim :)