Birkaç haftadır yazmak isteyip de araya başka işlerin,sonra üzücü pek çok konunun girmesi sonucu yazmaya elimin gitmediği bir başlığım daha var, onu da bugün paylaşayım daha da geciktirmeyeyim istedim.
25 Mart günü,2 anne, biri 8 aylık, biri 11 aylık 2 bebekle sinemaya gittik. Nasıl mı gittik, hemen paylaşayım:
Başka Sinema, Sinebebe adı ile sadece bebekli annelere özel film seansları sunuyor. Salonda bebek arabası serbest, bebeklerin ağlaması, uyuması, oyuncakları serbest:) Biz,Başka Sinema'nın bu uygulamasını duyunca hemen kendimizi Kadıköy Rexx'e attık,arkadaşım Tuba ve benim için izleyeceğimizfilmin ne olduğunun galiba bir önemi yoktu, önemli olan bebeklerle birlikte sinemaya gidebilme lüksünü yaşaycak olmaktı."Şarkı Söyleyen Kadınlar" isimli filme gittik, biletlerimizi aldık,salona girdik, sanki daha önceden tanışıyormuşuzcasına film başlayana kadar salondaki annelerle sohbet ettik.Eh ortak noktamız bebekler ve bebeklerle sinemaya gelme isteği olunca sohbet etmemek mümkün olmazdı sanırım...
Film başlamadan önce görevliler bize filmi, ışıklar açık mı kapalı mı izlemek istediğimizi sordu, bebekleri için bir ses ayarı yapıldı, filme 10 dakika ara vermek isteyip istemeyeceğimiz soruldu ve tüm yorumlarımız sonrasında salon karanlık, filmin sesi ortalamada ve 10 dakika aranın olmasına karar vererek film başlatıldı.
Karanlıkla birlikte hafif mızıldamalar oldu, bir süre sonra ise sessizlik... Sonra ara ara minik mızıldanmalar ya da ağlamalar, derken film araya girdi... film başladı, ara verildi vs derken bence esas ilginç olan şu oldu: filme kaç kişi başladıysak o kadar kişi filmi bitirdik. Kimse, yaygarayı koparan bebeği nedeniyle stres olup salondan kaçmadı yani:)
Benim bu uygulama ile ilgili yorumum şöyle oldu:
Normal bir zamanda, normal bir seansa bebekle gitmeye kalkışsak ne olur? Bebek mızıldadığında biz etrafı rahatsız ettiğimiz düşüncesiyle gerilmeye başlarız, bir mızıldama, iki mızıldama, arada bir çığlık derken kendimizi bebeğimiz kucağımızda saloonun dışında buluruz... Sinebebe'de ise durum daha farklı, bir kere anne olarak ben çok rahatım, çünkü İpek istedği kadar mızıldayabilir, ağlayabilir; çünkü birazdan arka sıradaki bebek de aynı gürültüyü çıkartma potansiyeline sahip:) Ben rahat olunca ne oluyor peki? Bebek de rahat oluyor, iki mızıldanıyor, sonra sütünü emmeye başlıyor, zaten salon karanlık, e film de aksiyon içerikli, gürültülü bir film değil; bebekler mışıl mışıl bir uykuya dalıyor. Sonra bir bakıyorsun salonda çıt çıkmıyor,çünkü hepsi uyumuş:) Biz de keyifle filmimizi izliyoruz...
Sinemaya girerken Tuba, "biz çocuklara TV izletmiyoruz, burada maruz kalacakları ışık, görüntü acaba onları rahatsız etmez mi?" diye o an aklına gelen soruyu sordu;sonra da rahatsız olacaklarını düşünürsek çıkarız diye konuyu neticelendirdik. Ancak Sinebebe'yi tecrübe edince gördük ki çocukları rahatsız eden bir görüntü, ışık vs olmuyor çünkü bebekler uykuya dalıveriyorlar annelerinin kucaklarında ya da pusetlerinde...
Sinebebe, 12 aylığa kadar olan bebekli anneler için. 12 aya kadar olan bir bebeğiniz varsa ve yolunuzu Kadıköy ya da Beyoğlu'na düşürmeniz mümkünse mutlaka deneyimlemenizi öneririm, keyifli ve düşünceli bir uygulama olmuş. Ben kendi adıma çok teşekkür ederim Başka Sinema ekibine:)
Bu arada gösterimler devam ediyor, buradan Başka Sinema'nın takvimini takip etmek mümkün...
E, keyifli seyirler o zaman... Bebeklere de iyi uykular... :)))
11 Nisan 2014 Cuma
10 Nisan 2014 Perşembe
Kidzania'da bir Cumartesi
Mart ayının son Cumartesisi hava pek bir soğuktu, Uykusuz Anneler Kulubu'nün davetlisi olarak Mert'e, yeni açılan Akasya Alışveriş Merkezi içindeki Kidzania'da eşlik ettik.
Nedir Kidzania?
4-14 yaş arası çocuklara eğlenerek öğrenme deneyimi sunmak için, gerçek bir şehir mantığıyla, çocuk ölçeklerinde inşa edilmiş temalı bir park. Çocuklar burada çalışarak para (Kidzania parası) kazanabiliyor, kazandıklarını alışveriş yaparak ya da bir aktiviteye katılarak harcayabiliyor,nerede para kazanıp, nerede para harcamak istediğine kendisi karar veriyor; kısacası bir yetişkin gibi yaşamayı deneyimlemeye çalışıyor. 90'a yakın meslek alternatifi var, çocuklar bu mesleklerden tercihlerine ve yaşlarına uygun olanları seçip deneyimleyebiliyorlar. İsteyen doktor olup bir ameliyata katılıyor, isteyen itfaiyeci olup yangın söndürüyor, kimisi süpermarkette kasiyer oluyor, kimisi ise benzin istasyonunda arabalara benzin dolduruyor... Bir tararfta araba tamir eden var, diğer yanda polis olan... Kimisi hamburger yapıyor, kimisi biskuvi ya da çikolata...
Bazı meslekleri deneyimlemek istedi ancak yaşı tutmadığı için katılamadı, bazılarında da sıra olduğu için o anda başka bir mesleğe katılmak istedi, sonra da unutup sıra olana girmedi. Biz, Kidzania'ya hazırlıksız gitmiş olduk, aslında girmeden önce harita üzerinden çocuğun katılmak isteyeceği meslekleri seçmesi ve seçtiklerinin yaşına uygun olup olmadığının kontrol edilmesi içeride zaman kaybetmemek adına yararlı olabilir. Zira,içeride sürekli bir ses ve etrafta koşuşturan çocuklar nedeniyle biz "büyükler"in kafaları, bir süre sonra rölantiye alıyor kendilerini...
Biz anne-baba kimliklerimizle Kidzania'yı şöyle değerlendirdik eşimle:
* pek çok mesleği deneyimleyebilme imkanını
* özellikle arkadaşlarıyla birlikte gidildiğinde keyifli paylaşımlar yapabilmelerini
sevdik...
* parkın kapalı alan olması ve içerinin sürekli bir ses ile yankılanması sonucu 2. saatten sonra (ara ara Truman Show'da gibi hissedebiliyor insan kendini) özellikle "büyükler" için yorucu olmasını
* evet gerçek hayatın bir yansımasını yaşatıyor Kidzania ancak bir çocuk parkı için markaların çok önplanda olmasını
sevmedik...
Mert'in değerlendirmesi ise "çok eğlendim" olarak hafızalarımızda yerini aldı.
Uykusuz Anneler Kulubu'ne davetleri için tekrar teşekkür ediyoruz ailecek:)
Nedir Kidzania?
4-14 yaş arası çocuklara eğlenerek öğrenme deneyimi sunmak için, gerçek bir şehir mantığıyla, çocuk ölçeklerinde inşa edilmiş temalı bir park. Çocuklar burada çalışarak para (Kidzania parası) kazanabiliyor, kazandıklarını alışveriş yaparak ya da bir aktiviteye katılarak harcayabiliyor,nerede para kazanıp, nerede para harcamak istediğine kendisi karar veriyor; kısacası bir yetişkin gibi yaşamayı deneyimlemeye çalışıyor. 90'a yakın meslek alternatifi var, çocuklar bu mesleklerden tercihlerine ve yaşlarına uygun olanları seçip deneyimleyebiliyorlar. İsteyen doktor olup bir ameliyata katılıyor, isteyen itfaiyeci olup yangın söndürüyor, kimisi süpermarkette kasiyer oluyor, kimisi ise benzin istasyonunda arabalara benzin dolduruyor... Bir tararfta araba tamir eden var, diğer yanda polis olan... Kimisi hamburger yapıyor, kimisi biskuvi ya da çikolata...
Park, 4 saatlik zaman dilimlerinde misafirlerini ağırlıyor. Biz saat 11:00- 15:00 aralığında parkı ziyaret ettik, gerçi 1 saat gecikerek gidince Mert, 3 saatlik bir deneyim yaşadı... İtfaiyeci oldu, Benzin istasyonunda benzin doldurdu, lastik şişirdi, cam sildi (benzin istasyonunda çalışmayı o kadar sevdi ki iki kez burada çalıştı), biskuvi yaptı, çikolata yaptı... Okuldan da pek çok arkadaşı olduğu için oradan oraya birlikte koşturdular, birlikte sıra beklediler, çoğu aktiviteye birlikte katıldılar, birlikte yemek yediler...
Bazı meslekleri deneyimlemek istedi ancak yaşı tutmadığı için katılamadı, bazılarında da sıra olduğu için o anda başka bir mesleğe katılmak istedi, sonra da unutup sıra olana girmedi. Biz, Kidzania'ya hazırlıksız gitmiş olduk, aslında girmeden önce harita üzerinden çocuğun katılmak isteyeceği meslekleri seçmesi ve seçtiklerinin yaşına uygun olup olmadığının kontrol edilmesi içeride zaman kaybetmemek adına yararlı olabilir. Zira,içeride sürekli bir ses ve etrafta koşuşturan çocuklar nedeniyle biz "büyükler"in kafaları, bir süre sonra rölantiye alıyor kendilerini...
Biz anne-baba kimliklerimizle Kidzania'yı şöyle değerlendirdik eşimle:
* pek çok mesleği deneyimleyebilme imkanını
* özellikle arkadaşlarıyla birlikte gidildiğinde keyifli paylaşımlar yapabilmelerini
sevdik...
* parkın kapalı alan olması ve içerinin sürekli bir ses ile yankılanması sonucu 2. saatten sonra (ara ara Truman Show'da gibi hissedebiliyor insan kendini) özellikle "büyükler" için yorucu olmasını
* evet gerçek hayatın bir yansımasını yaşatıyor Kidzania ancak bir çocuk parkı için markaların çok önplanda olmasını
sevmedik...
Mert'in değerlendirmesi ise "çok eğlendim" olarak hafızalarımızda yerini aldı.
Uykusuz Anneler Kulubu'ne davetleri için tekrar teşekkür ediyoruz ailecek:)
5 Nisan 2014 Cumartesi
hep mi kötüydük sonradan mı kötü olduk?!!!
Yaşadığım ülkede...
... bir park yıkılmak ve yerine bir AVM yapılmak istendi; bir grup kocaman bir gruba dönüştü, parkı korumak için can siperane direndi. Kimileri çıktı bu kocaman gruba "terörist" dedi!
... özgürlüklere müdahale edildi. Kimileri çıktı yapılan müdahalelere direnen insanlara "provakatör" dedi!
... yaşanan protestolar sırasında öldürülen gencecik çocuklar oldu. Kimileri çıktı "ama elinde sapan vardı." dedi!
... yaşanan protestolar sırasında öldürülen ve yaralanan insanlar için üzülürken kimileri çıktı "buna üzülüyorsun da bilmem ne zaman bilmem ne olduğunda neredeydin?!" dedi! (belirttiği olaya üzülüp üzülmediğimizi/ kızıp kızmadığımızı/ tepki verip vermediğimizi bilmeden!)
... 2 hafta kadar önce daha önce hiç tanımadığım, ne yazık ki minik kızının hiç beklenmedik ölümü nedeniyle sosyal medya üzerinden tanıdığım bir blogger anne için kimileri çıktı annenin acısını hiçe sayarcasına "neden öldü?" diye yargılayıcı tavırla sorular sorabildi!
... Bugün sabahtan beri kayıp bir minik çocuk var, hala aramalar devam ediyor. Kimileri çıkıp sorumlulukla ilgili ahkam kesiyor!
Hayatta bildiklerimiz gibi bilmediklerimiz, gördüklerimiz gibi görmediklerimiz var! Ahkam kesmek, hatta hatta kötü imalarda bulunmak bizi hiçbir zaman daha akıllı, daha zeki yapmayacak! Ölüm, hastalık, üzüntülü anlarda destek olamıyorsak, içimizden iyi bir dilek geçiremiyorsak susalım bari! Susalım da o üzüntüyü yaşayan anne babanın, ailenin üzüntüsünü daha da derinleştirmeyelim. İyilik, vicdan sahibi olmak, merhamet duymak... Biz bunları unuttuk da ne zaman bu kadar 'kötü' olduk! :(
... bir park yıkılmak ve yerine bir AVM yapılmak istendi; bir grup kocaman bir gruba dönüştü, parkı korumak için can siperane direndi. Kimileri çıktı bu kocaman gruba "terörist" dedi!
... özgürlüklere müdahale edildi. Kimileri çıktı yapılan müdahalelere direnen insanlara "provakatör" dedi!
... yaşanan protestolar sırasında öldürülen gencecik çocuklar oldu. Kimileri çıktı "ama elinde sapan vardı." dedi!
... yaşanan protestolar sırasında öldürülen ve yaralanan insanlar için üzülürken kimileri çıktı "buna üzülüyorsun da bilmem ne zaman bilmem ne olduğunda neredeydin?!" dedi! (belirttiği olaya üzülüp üzülmediğimizi/ kızıp kızmadığımızı/ tepki verip vermediğimizi bilmeden!)
... 2 hafta kadar önce daha önce hiç tanımadığım, ne yazık ki minik kızının hiç beklenmedik ölümü nedeniyle sosyal medya üzerinden tanıdığım bir blogger anne için kimileri çıktı annenin acısını hiçe sayarcasına "neden öldü?" diye yargılayıcı tavırla sorular sorabildi!
... Bugün sabahtan beri kayıp bir minik çocuk var, hala aramalar devam ediyor. Kimileri çıkıp sorumlulukla ilgili ahkam kesiyor!
Hayatta bildiklerimiz gibi bilmediklerimiz, gördüklerimiz gibi görmediklerimiz var! Ahkam kesmek, hatta hatta kötü imalarda bulunmak bizi hiçbir zaman daha akıllı, daha zeki yapmayacak! Ölüm, hastalık, üzüntülü anlarda destek olamıyorsak, içimizden iyi bir dilek geçiremiyorsak susalım bari! Susalım da o üzüntüyü yaşayan anne babanın, ailenin üzüntüsünü daha da derinleştirmeyelim. İyilik, vicdan sahibi olmak, merhamet duymak... Biz bunları unuttuk da ne zaman bu kadar 'kötü' olduk! :(
26 Mart 2014 Çarşamba
2 aylik kati gida deneyimimiz ve baby led weaning uzerine
Ipek 6. Ayini doldurunca kati gida deneyimlerimize baslayacagimizi burada ve burada paylasmistim. Evde bir boy buyuk bir cocugun da olmasi ve okudugum "o tabak bitecek! Mi?" Isimli kitapta yazanlarin aklima bayagi yatmasi sonucu Ipek'le baby led weaning/ bebeklerin kendi kendine yemesi yolunu tercih ettik. 2 aydir da bu tercihle yolumuza devam ediyoruz... metodla ilgili burada yazdiklarim var ama metodun anne ya da bebeğe bakan kişi/ler tarafından kesinlikle sindirilmesi ve cok iyi anlasilmasi gerektigine inaniyorum... Hem annenin/ bebeğe bakan kişinin sureci saglikli surdurebilmesi icin hem de bu süreçte annenin etrafinda olabilecek mahalle baskisini bertaraf edebilmesi icin...
Biz bu sürece once benim kitabi okumam ve yontemi sindirmem ile basladik. Ipek, 6 aylik olup doktorumuz kati gidaya ufak ufak gecebilecegimizi soyleyince denemeler basladi.
Doktorumuz tarafından önerilen ilk yiyeceklerimiz havuc, patates ve kabakti. Mevsimi olmadigi icin kabagi simdilik liste disi biraktim. Firinda havuc ve patates ile konuya giris yaptik. Kitabin onerisi bebegin (tabii icinde bulundugu aya da gore) ne cok sert olarak bu sebzelerle tanismasi ne de iyice haslanmis ve eline aldiginda eliyle pure yapacagi kivamda olmasi. Buharda hafif pisebilir ya da firinlanabilir. Firinlanma fikri bana daha yakin geldi. Parmak boyutunda kestigim havuc ve Patatesleri firinda 7-8 dakika tuttum, sonra da sogutup Ipek'in mama sandalyesinin tepsisine koydum.
Ve bekledim:)
Ilk is aldi agzina soktu, etrafinda buldugu her sey gibi... sonra sanirim bir tat aldi, arada yere firlatip atsa da ara ara emmeye çalıştı. Bu durum boyle 3-4 gun devam etti. Arada elmayi da denedim, sanirim tadi nedeniyle onun elde tutulma, emilme suresi daha uzun oldu...
Sonra bir gun yutabildigini gordum, nasil mutlu oldugumu anlatamam... Ayni kitapta yazdigi gibi isliyor oldugunu gormek umut verdi:)
Yutma sureciyle birlikte alt değiştirme surecleri de senlikli (!) Olmaya basladi: "bakalim ne kadar yutmus, bakalim ne cikacak" gibi insanogluna has merakli (!!!) sorularla alt değiştirmeye basladim...
2 ayin sonunda simdilerde Ipek masaya oturunca onune yiyecek bir şey vermemişsek kizmaya baslar oldu!
Peki simdiye kadar neleri yemeyi deneyimledi, aklima gelenleri şöyle bi'listeleyeyim:
* patates
* havuc
* elma
* armut
* muz
* balkabagi
* karnibahar koftesi
* brokoli
* haslanmis et
* tam bugday ekmegi
* yumurta sarisi (bunu elle yemesi icin yontem bulmaya calismak da ayri bir yaraticilik geliştirdi)
* çökelek peynirli yumurta sarili omlet- yumurta sarısının elle yenilememe sürecinde yumurtayı güçlendirip elle yenilebilir konuma getirmek için bulduğum çözüm bol çökelek peyniri kullanarak omlet yapmak oldu:)
* pazi sarma (sonrasinda pazidan cok emin olamadim, acaba yaprakli urin vermek guvenlik acisindan sakincali olabilir mi diye dusundum)
* tam bugday unundan makarna
* kereviz
* çiğ pirasa
* taze soğan
* sulu köftenin köfteleri
* yoğurt - şimdiye dek kendi kendine yemesi için bir yol bulamadım. Ancak yoğurda batırdığım kaşığı elimden alıp ağzına götürmeye çalışıyor:)
Şimdilik aklima gelenler bunlar, unuttuklarim varsa hatirladikca eklerim mutlaka...
Kısaca özetlemek gerekirse: baby led weaning/ bebeğin kendi kendine yemeye çalışması ve hatta yemesi müthiş bir şey! Zaman içinde elleri ve parmakları ile tutma becerisinin nasıl geliştiğini görmek de inanılmaz! Ancak sürekli gözünüzün üstünde olması gerekiyor... Bir de günde kaç öğün yemek var ise evinizde o kadar yer temizliği var olacaktır anlamı taşıyor baby led weaning!!!
24 Mart 2014 Pazartesi
Goztepe Ozgurluk Parki icinde bir Cocuk Kutuphanesi...
Türkiye’nin ilk İnteraktif Çocuk Kütüphanesi açıldı…
Sanırım geçtiğimiz yılın son aylarıydı, takip ettiğim anne
gruplarından birinde Kadıköy ilçesi içerisinde bir çocuk kütüphanesi açabilmek
için bir annenin –Esra Akçay Duff- insiyatifi ile başlatılan bir imza
kampanyasından haberdar oldum… Konu kitap olunca, kitlesi de çocuk olunca…
Benim için bir araya gelmesi en keyifli ikililerden… Önce imzamı attım internet
üzerinden, sonra da imzalamaları için konuyu arkadaşlarımla paylaştım… Konu sadece
beni heyecanlandırmamış ne güzel ki; 10.000’i aşkın kişi Kadıköy’de interaktif
bir çocuk kütüphanesi açılması için imza atmış… Birkaç gün önce, kütüphanenin
bugün (19Mart) açılacağı duyurusunu görünce hem heyecanlandım hem de mutlu
oldum: “Demek ki verdiğimiz imzalar dikkate alınabiliyormuş” dedim kendi kendime… “Demek bu ülkede kitapla
ve çocukla ilgili güzel şeyler de olabiliyormuş” diye geçirdim içimden… ve
tabii ki bu insiyatifi başlatan anneye gıpta ettim: “ne güzel bir şeydir
çocuklarına ‘ben sizler ve sizin gibi pek çok çocuk için iyi bir şeyler yapmaya
çalıştım ve yaptım’ diyebilmek” diye düşündüm…
Bugün de kütüphanenin açılışına gittim, hem nasıl bir yer
olduğunu merak ettiğim için hem de “o” anne ile tanışmak istediğim için…
Sıcacık, güzel bir bahar havası… Özellikle hafta içi en
sevdiğim parkların başında gelen Özgürlük Parkı… Bisikletler, scooterlar,
kumda, salıncakta, kaydırakta çocuklar, banklarda insanlar, anneanne, babaanne,
dedelerin torun keyfi vs derken kalabalığa ulaştım. Selamiçeşme Özgürlük
Parkı’nın kuzey yönü girişinden girince hemen sağda… Ya da kumlu park alanının
hemen yanında… Tek katlı, aydınlık,
şirin bir bina… İçinde kitaplar var, öyle kıyıda köşede kalmış, sadece kitap
olsun diye konulmuş kitaplar değil… Çoğu Mert’le bizim çok büyük keyifle
okuduğumuz kitaplardan… Arada ebeveyn kitapları da var dikkatimi çeken,
Montessori kitabı algıda seçicilikle ilk gözüme gözüken belki de… Tahta oyunlar, oyuncaklar var raflarda ve
aktivite masalarında… Kısacası Mert’i gözümün önüne getirdiğimde keyifle zaman
geçirebileceği bir yer…
Geçtiğimiz aylarda gittiğimiz Almanya tatilinde orada
yaşayan arkadaşımızın evinin hemen karşısındaki çocuk kütüphanesini çok
beğenmiştik… Orada şu yorumu yapmıştım: “ne yazık ki bizler Türkiye’de, kendimiz
ya da çocuklarımızın bir aktiviteye katılması için para ödemeye alıştık!” Halka
açık, hele hele çocuklar için bu şekilde var edilen alanların çok çok çok
değerli olduğuna inanıyorum bundan dolayı…
Biz ortamın keşfini İpek’le yaptık bugün, sonra da Mert’i
okuldan alıp tekrar parka uğradık. Saat 5’te kapanacak olan kütüphaneye
giremedik ancak Mert’e nasıl bir yer olduğunu anlattım, ilk fırsatta Mert’le
gelmeyi arzu ediyorum. Evet ben park, bahçe,kum, sahil, deniz, Açıkhava seven
bir anne olarak parkın ortasında kitap okuma, aktivitelere katılma fikri beni
çok mutlu ediyor… Belki bir umut diyorum,
ne kadar çok çocuk alışveriş merkezleri dışında da hayat olduğunu
bilirse büyüdüklerinde daha da çok sahip çıkarlar toprağa, ağaca, doğaya…
Peki nedir bu “Türkiye’nin ilk interaktif çocuk
kütüphanesi” ?
Amacı nedir?
-
Özellikle 0-6
yaş arası okul öncesi çocukların sosyalleşerek, deneyerek, gözlemleyerek,
hissederek ve keşfederek öğrenmeleri, küçük yaşta kitap okuma kültürü
kazanmalarını amaçlıyor.
-
Ailelerin çocuklarıyla kütüphaneye gelip
okumalar yapıp aktif okuma kültürünü oluşturmalarını sağlamak.
-
Ailelere çocuklarıyla nasıl kaliteli vakit
geçirebileceklerini ve çocuklarına pedagojik açıdan nasıl davranmaları
gerektiği konusunda yol göstermek.
-
Aileleri; aile içi şiddet, çocuk hakları, çocuk
bakımı gibi konularda belediyenin pedagogu ve uzmanlar liderliğinde eğitim
seminerleri düzenleyerek bilgilendirmek.
-
Çocukların sosyalleşerek, deneyerek,
gözlemleyerek, hissederek, keşfederek öğrenmelerini sağlamak.
-
Özellikle büyükşehirlerde yaşayan ailelerin bir
araya gelerek çocuk yetiştirmenin yüklerini paylaşarak bu yükün azalmasına
yardımcı olmak.
-
Neler yapılacak
burada?
-
Çocuklara yönelik gönüllü veliler tarafından
düzenli kitap okuma saatleri düzenlenecek
-
Deneyler yapılacak
-
Hayaller kurulacak
-
Un ve su gibi yenilebilir malzemelerden oyun
hamuru, parmak boyası yapılacak
-
Ahşap bloklarla oyunlar oynanacak
-
Çocuk eğitimi, çocuk gelişimi, çocuk-aile
ilişkisi gibi konularda eğitimler, seminerler düzenlenecek
Çocuklarımızın
İnteraktif Kütüphanesi nasıl işleyecek?
-
Kış aylarında 10.00- 17.00, yaz aylarında ise
09.00- 18.00 saatleri arası kütüphane açık olacak.
-
Pazartesi günleri dışında her gün açık olacak.
-
Her gün saat 11.00 ve 15.30’da okuma saati
düzenlenecek.
-
Okuma saatleri haricinde, aileler diledikleri
kadar kütüphanede kalıp, kitapları okuyup çocuklarıyla vakit geçirebilecekler.
-
İlk dönemlerde kitap ödünç verme sistemi
bulunmayacak.
-
Kitapların sayısını arttırmak yapacağımız kitap
bağışları ile bizlerin elinde
Bakın başka neler
düşünülmüş?
-
Bebekli anneler için emzirme koltuğu
-
Çocuk tuvaleti
-
Alt açma ünitesi
Kütüphane içerisinde mevcut.
Daha
detaylı bilgi istersek:
Bugün açılışı yapılan küçük bir kütüphane
bana umut verdi, çocuklar, kitaplar, oyunlar ve hayal gücü… Ne güzel ki bunları
çıkarsız olarak düşünen insanlar hala var; sadece düşünmekle kalmayıp aksiyona
geçmeleri, bizlerden imza desteği, yerel yönetimlerden de yönetim desteği
bulmaları “galiba hala ümit var!” dedirtti bana bugün…
* Bu yazı 24 Mart 2014 tarihinde www.internetanneleri.com adresinde de yayınlanmıştır.
21 Mart 2014 Cuma
Özgürlüğümüz kısıtlanamaz!
Dün gece Twitter'in engellemesi ile günü sonlandırdım. Üzüntüyle... Bir sonraki adımda azaba hangi özgürlüğümüzün kısıtlanacağını düşünerek sonlandırdım günü... Ve sabah uyandığımda bu konuda pekçok yazı, mesaj okudum. Blogcu Anne 'nin sitesinde de bu ortak bildiriyi görüp buradan da paylaşmak istedim... Bu bir ortak yayın yazısıdır.
"insanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır." J.J. Rousseau
"insanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır." J.J. Rousseau
Özgürlüğümüz kısıtlanamaz
#TwitterisBlockedinTurkey
T.C. Anayasası
VIII. DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA VE YAYMA HÜRRİYETİ
Madde 26
Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma haklarına sahiptir.
Dün gece yarısı ülkemizde anayasa ihlal edilmiştir. Uluslararası bir sosyal paylaşım ağı olan Twitter’a erişim farklı mahkeme kararları ile engellenmiş, halkın kendisini ifade etme ve haber alma özgürlüğü kısıtlanmıştır.
T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan dün Bursa’da düzenlediği seçim mitinginde “Twitter mwitter, hepsinin kökünü kazıyacağız Uluslararası camia şöyle der, böyle der hiç umurumda değil. Herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin gücünü görecek.” dedikten ve Başbakanlık Basın Müşavirliği’nin “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bazı linklerin kaldırılmasına ilişkin mahkemelerden çıkarmış oldukları kararların uygulanması konusunda Twitter yetkililerinin duyarsız kaldıkları bir süreç söz konusudur. Mahkeme kararlarını umursamama, hukukun gereğini yerine getirmeme biçimindeki bu tutumda bir değişiklik gözlenmemesi halinde, vatandaşlarımızın mağduriyetini gidermek için teknik olarak, Twitter’e erişimin engellenmesinden başka çare kalmayabileceği belirtilmektedir” açıklamasından sadece bir kaç saat sonra gece yarısı Twitter’a Türkiye’den erişim yasaklanmıştır. Internet servis sağlayıcılarına ulaşan mahkeme kararları ile Twitter’a ülke sınırları içinden erişim kapatılmış, mobil cihazlarda kullanılan 3G erişimi de aynı şekilde engellenmiştir.
Yasakların ve sansürün bir çözüm olmadığını, sosyal medyanın susturulamayacağını, özgürlüklerin sansür yoluyla kısıtlanamayacağını herkesin görmesi, bilmesi gerekir. Bunu dün gece Twitter yasaklandıktan kısa bir süre sonra DNS ayarlarında değişiklik yaparak veya VPN, Hotspot Shield gibi bazı programlar üzerinden mecraya giren milyonlarca Türk kullanıcısı da göstermiştir.
Sayıları 12 milyona yaklaşan Türkiyeli Twitter kullanıcıları #TwitterisBlockedinTurkey etiketiyle konuyu bir saat içinde Twitter’da dünya çapında en çok konuşulan etikete taşımış,farklı etiketlerle gece boyunca TT listesinde kalarak, dünya kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Yasaklamadan sonraki ilk 4 saat içinde 2,5 milyondan fazla Türkçe tweet gönderildiği hesaplanmaktadır. Şu anda dünya basını Türkiye’deki Twitter yasağını öncelikli haber olarak vermekte, bunun özgürlükleri baltalama yönünde bir girişim olduğunu söylemektedir.
Biz, ülkemizin geleceğini oluşturacak çocukları yetiştiren anne babalar olarak Gezi Parkı direnişi ile tırmanan ve 17 Aralık süreciyle hızlanan şiddet ve sansür uygulamalarını esefle izlemekteyiz. Türkiye’nin gerçek demokrasiden gün be gün uzaklaşmasından, meclisinden medyasına, emniyet güçlerinden yargısına kadar her türlü sistemin çivisinin çıkmış olmasından derin bir endişe duymaktayız.
Dün geceki yasak kararıyla Türkiye dünya üzerinde Twitter’a erişimin engellendiği Çin dışındaki tek ülke olmuştur. Bunun utancı ve ayıbı bu yasağı getirmeye cesaret edenlere ait olmakla birlikte, ağırlığını omuzlarımızda taşımaktayız.
Bu ülkenin gelecek nesillerinin özgür bireyler olarak büyümesini en çok isteyen ve bunun için emek veren anne babalar olarak hükümetin son aylarda giderek artan baskıcı tavırlarını kabul etmiyor ve bu sansürü şiddetle kınıyoruz.
Herkesi gerek internet üzerinden, gerekse etrafımıza bu durumu anlatarak konuyu protesto etmeye ve nihai olarak da 30 Mart 2014 Pazar günü yapılacak olan yerel seçimlerde vatandaşlık hak ve sorumluluğu olan oy kullanma görevini mutlaka yerine getirmeye davet ediyoruz.
Blogger Anne ve Babalar
13 Mart 2014 Perşembe
umutsuz!!!
Bir suru soz var aklimda... yazsam dedigim... sonra "yazsan ne olacak ki, kendini tatmin etmekten baska!!!" Dedigim bir suru soz! Ve yazmaktan vazgectigim!
Çünkü ne yazik ki umudum kalmadi! Bu ulkede vicdanin sesinin duyulacagina dair artik hic umudum kalmadi!!!
Çünkü ne yazik ki umudum kalmadi! Bu ulkede vicdanin sesinin duyulacagina dair artik hic umudum kalmadi!!!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)