11 Mart 2014 Salı

Bir doğum gününün ardından...

Cumartesi günü Mert'in doğum günüydü... Benim minik oğlum, bebeklik zamandında konuştuğum anneler kendi çocuklarının 4-5 yaşında olduğunu söylediklerinde "ooo kocaman olmuşlar" dediğim yaşa geldi! Doğumuydu, emmesiydi, uykusuydu, katı gıdasıydı, yürümesiydi, konuşmasıydı, 2 yaş krizleriydi, emzik bırakmasıydı, tuvalete alışmasıydı, 3 yaş çılgınlıklarıydı, anaokuluna başlamasıydı derken 4 yaşına geldi bizim evin delidolusu! Bir yandan her bir gelişiminden mutluluk duyarken bir yandan "günler, yıllar hızlı mı geçiyor ne?" telaşına ve hatta hüznüne kapılıyorum... Neyse annelik duygusallığına verin artık!

Son bir haftadır resmen doğum günü için gün sayıyordu Mert! hatta hatta daha da geriye gidersek yazın bana doğum gününe ne kadar kaldığını sormuştu ben de ona yaz bitecek,  sonbahar bitecek, kışın önce Manne'nin (yani teyzesi), sonra kuzeninin, sonra benim, sonra Aba'nın (büyük halası) doğum günlerini kutlayacağımızı ve kış bittikten sonra da baharla birlikte onun doğum günün geleceğini anlatmıştım. Hatta ablamın doğum gününde Mert'i okuldan alıp "Manne'nin doğum gününü kutlamaya gidiyoruz" dediğimde çok mutlu olmuştu. "Noldu?" diye sorunca da "Manne'nin doğum günü geldiyse benimki de yaklaşıyor demektir!" demişti heyecanla...

Neyse... Ben geçen sene de bu yorumu yapmıştım kendimce, yineliyorum: "Çocukların doğum günü heyecanlarını görünce biz kendi doğum günlerimizi kutlamıyoruz, alışkanlıkla kutluyormuş gibi yapıyoruz galiba"...

Birkaç hafta önce Mert'e nasıl bir pasta istediğini sordum, 2 yaşındaki doğum günü resimlerinden gördüğü ve çok beğendiği Mickey Mouse'lu pastasından istediğini söyledi. Bu işin kolay kısmı oldu... Peki kimleri davet edecektik? Ben, konunun ne kadar komplike hale gelebileceğini düşünmeden okul listesini açtım, başladım isimleri okumaya... Her isimden sonra Mert "evet onu da çağıralım" dedikçe neredeyse okul nüfusuna yaklaşan bir listemiz oluverdi. Ne yapsak, ne etsek, bu işin doğrusu nedir diye düşünürken Kerem mantıklı bir öneride bulundu. Salon masasını ve etrafındaki sandalyeleri çizdim ve Mert'ten bu sandalyelere davet edeceği arkadaşlarını oturtmasını istedim. Yerimiz bu kadardı ve yerimiz kadar arkadaşını davet etmemiz mümkün olabilirdi. Sanırım Mert de bu açıklamamı mantıklı buldu, arkadaşlarını kağıt üzerinde sandalyelere oturttu, sonra kendisine yer kalmadığını farketti,onun için de mutfaktan bir sandalye ilave edebileceğimiz konusunda anlaştık. Bu liste hazırlama evresinde "keşke" dedim "bizim de dünyamız onlar kadar 'ayıp olur'lardan,mecburiyetlerden uzak olsa...." "Ayşe'yi çağırırsam Fatma'ya ayıp olur!", "Ahmet beni doğumgününe çağırmıştı, şimdi ben de onu çğırmalıyım!" düzeni yok... Her şey basit... Bu ara kiminle daha çok oynuyorsa, kiminle bu aralar daha çok eğlendiğine inanıyorsa onuçağırıyor. Bu kadar basit, net...

Neyse...  Mert'in yeni listesi üzerinden ben anneler ile iletişime geçtim. Geçen hafta içinde evi süslemek için gerekli malzemeleri aldık. Menümüzü oluşturduk. Kısacası tamamen organize olmaya çalıştık...Geçtiğimiz hafta benim babaannemin bir sağlık sorunu nedeniyle koşuşturmalı bir hafta geçirmemiz nedeniyle ara ara acaba doğum gününü ertelesek mi diye düşündüm, Mert'in hevesle cumartesi gününü beklediğini her görüşümde bu düşüncemden vazgeçtim...

Sonunda Cumartesi günü geldi çattı, Mert sabahın 6'sında büyük bir heyecanla uyandı ve tabii ki bizi de bir şekilde zorla uyandırdı! Bütün sabah "arkadaşlarım ne zaman gelecek?" diye sordu. Biz sürekli saat 2 diye yanıt verdik, Mert sürekli "hadi şimdi gelsinler!" dedi... Saat 2 olup da küçük misafirlerimiz anneleri, bazıları anneleri ve babaları ile gelmeye başladıkça Mert'in öncesindeki mızmız hali keyifli bir hale dönüşmeye başladı...

Dün hiç saymadım kaç kişiydik ama bugün şöyle kabataslak saydım: 10 çocuk, 1 büyük çocuk, 3 bebek, 20 büyük olmak üzere toplam 34 kişiymişiz:) Herkesin gelmeye başladığı saat 2 ile pasta kesme faslı arasındaki sürede çocuklar henüz ısınma turlarında olduklarından herkes ayrı telden çaldığı için ben içimden "eyvah yoksa pek eğlenemeyecekler mi!" diye geçirdim açıkçası... Ama çocuklar karınlarını doyurup, yavaş yavaş aralarında 2'li 3'lü gruplar halinde oyun oynamaya başladıklarını görünce "oh" dedim:) Yemek sürecinin ardından araya Kerem'in animasyon saati girdi, çocuklara bir sticker oyunu oynattı, arada pinyata çılgınlığı yaşandı ve çocuklar maça hazır sporcular gibi ısınmalarını tamamlayarak günün anlam ve önemine uygun olarak kendilerini oyun ve eğlencenin kollarına bıraktılar.

Arada ben ne yaptım? Başlayan her sohbetim yarım kaldı tabii ki:)) Günün hatırladığım anahtar sözcükleri: çocuk sesleri, sonsuz hareket, koridorda 3 tekerlekli bisiklet ve scooter gezintileri, boyama çalışmaları, oyun hamuru çılgınlığı, oyuncaklar ve oyuncaklar, keyifli anne sohbetleri ...

Akşam olduğunda birer birer arkadaşları evden ayrılmaya başladı Mert'in... Arada "bugün eğlendiniz mi?" diye sorabildiklerim oldu, ağız dolusu kocaman "ben çok eğlendim" ya da annelerine dönüp "anne daha gitmeyeliiiiim!" demeleri benim için harika birer hediye oldu... Akşam olduğunda Mert bu kez halaları ile oyuna devam etti, arada "bugün istediğim saatte yatabilirim di mi anne?" diye sorararak... Ben de her seferinde gayet emin "tabii oğlum dedim" ve Mert o yorgunlukla ancak 10 civarına kadar dayanabildi..

Günün sonunda belki dağınık bir evdi bize kalan ama ben daha çok günü keyfiyle yaşayan Mert tarafından baktım ve iyi ki Mert'in doğum gününü evde arkadaşlarıyla kutlamasına imkan sağladık dedim... Gönlünce azıtmasına, bazen mızıldanmasına, coşkuyla doğum gününü kutlamasına iyi ki ortam sağladık...Çünkü kendimden biliyorum, insan büyüdüğünde çocukluğundan bu anları bir şekilde anımsıyor:) Cumartesi günkü telaşın hemen üzerine bile biri gelip de bana "gelecek sene yine bu şekilde bir doğum günü organize eder misin?" diye sorsa cevabım hiç tereddütsüz "evet!" olurdu. Biliyorum ki bu anıların hiçbirini gidip bir yerden satın alamayız... Bu dönemde çocukların, ya da genellemeyeyim en azından bizim çocuğumuzun kalesi kendi evi, kendini en güvende hissettiği, "benim" diyebildiği, her deliğine hakim olduğu yeri arkadaşlarına açtı, bundan daha keyifli bir parti/ eğlence mekanı olamazdı sanırım Mert için... En azından bu yaşta...

Umarım küçük & büyük tüm misafirlerimiz de keyif almışlardır...

İyi ki doğdun oğlum, iyi ki:)))

Mert'in günün sonunda deterjan reklamları için süper uygun olan beyaz gömleği!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder