Tam yoğun bir şekilde "Burcu ile Berk" serisini okuduğumuz zamanlardı, "mahallemizin çocuk kitapçısı" İyi Cüceler'de bu kitapların yazarı Defne Ongun Müminoğlu'nun bir okuma saati yapacağını haber aldık ve tabii ki bu okuma satine katıldık:) Sürekli okuduğu kitapları yazan insanı görüyor olmak Mert'i oldukça şaşırttı, önce benim kucağımda kitabı dinlerken sayfalar ilerledikçe Mert de kendini ön sıraya atıverdi, günün sonunda Mert kitaplarından birini imzalatırken ben de Defne Hanımile sohbet etme imkanı buldum. O sohbet sırasında kendisi ricamı kırmadı ve Anne Baaaak!'ta yayınlanmak üzere sorularımı yanıtlamayı memnuniyetle kabul etti.
Buyrun, karşınızda "Burcu ile Berk" serisinin yazarı, kızının doğumunun ardından profesyonel hayattan başka bir hayata yelken açan bir anne, http://sifirkilometrebizdiklar.com/ blogunun bloggerı, benimergenlik dönemimde keyifle kitaplarını okuduğum yazar İpek Ongun'un kızı Defne Ongun Müminoğlu...
Kimdir Defne Ongun Müminoğlu?
Bu çok zor bir soru. Özgür ruhlu, seyahate bayılan,
çalışmadan duramayan ama hayatında denge ve huzur isteyen bir kişi. Pek çok işe
el atmaktan çekinmeyip, sonra kendini tüketebilen de bir varlık! Hayatta
dengeyi bulmaya çalışan, yaptığı işlerin fayda sağlaması için uğraşan, bunu
hedefleyen biri Defne. Bazen oluyor, bazen olamıyor ama denemeye devam... J
Çocuktan önceki Defne, çok yoğun çalışan, çocuklarla nasıl
iletişim kurabileceğini keşfedememiş(!), özgürlüğüne son derece önem veren,
maceraperest bir insan. Çocuktan sonraki
Defne ise, önceliğini koşulsuz şartsız başkasına veren (yani kızına), daha
temkinli, hâlâ özgürlüğüne düşkün ama bu konuda kendinden pek çok konuda özveride
bulunan, çocuk dünyasını hayranlıkla izleyen biri.
Sizce, siz nasıl bir
annesiniz?
İyi olmaya çalışan, kimi zaman başaran kimi zaman
başaramayan bir anneyim J
Annelikte sizi en çok ne/ler zorladı şimdiye kadar?
Sabretmek, sabretmek, sabretmek ve tüm çabalara rağmen,
zaman zaman kendini yeterli bulamamak.
Kitap yazmaya nasıl
karar verdiniz?
Okul yıllarında olsun, iş hayatımda olsun, yazı ile ilintili
olan her şey hoşuma giderdi. Kızım doğduktan sonra yoğun iş hayatına ara verme
kararı aldım. Çünkü işe devam edersem onu bir başkası büyütecekti. Çok sevdiğim
fakat çok yoğun bir işim vardı. Dolayısıyla bu kararı almak hiç de kolay
olmadı. Yine de bir seçim yapmam gerektiğine inandım ve kızımı seçtim.
Ancak uzun yıllar çalışmış biri olarak, başkaları ile paylaşabileceğim,
sosyalleşebileceğim bir şey yapmadan günlerimi geçiremezdim. Böylelikle zaten
çok sevdiğim yazı yazmayı, bir blog çerçevesinde yapmaya karar verdim ve bir
gecede “0 km.Bızdıklar”ı kurdum. Bu olduğunda 2009 senesiydi.
Kısa süre sonra “Mini Baby&Pregnancy Dergisi”nde
köşem oldu. Ardından” ALL,forkids Dergisi”nde yazmaya
başladım. Bu iki dergiye ek olarak okulumun (Tarsus Amerikan Koleji) dergisi
olan “BizLetter”da da yazıyordum.
Derken, 2011 senesinde Edukids,
birlikte” Hikâyeli Yapboz” yapmak için teklif getirdi. Onlarla çok keyifli ve
faydalı bir çalışma yaptık. Dört ayrı hikâyeyi anlatan, her hikâyenin altı
karttan oluştuğu bir yapboz seti çıkarttık. Sette bir de minik hikâye kitapçığı
var. Hikâyeler ve yapboz içerik tasarımını ben yaptım. Böylelikle ilk hikâye
kitabı tecrübesini edindim.
2013 senesinde de Artemis Yayınları’ndan “Burcu
ve Berk ile...” serim çıktı J
Geçenlerde anneniz
İpek Ongun’un 1995 yılında ben 14 yaşında iken okuduğum “Lütfen Beni Anla” adlı
kitabını buldum evde. İçine göz gezdirdim, düşündüm, yazılanları yıllar sonra
bir anne olarak okudum… Bir anne olarak kendisini sıklıkla çocuğunun yerine
koyabilen, empati kurabilen bir anneniz varmış sizi büyütürken, kitap bana
böyle hissettirdi… Hepimiz anne olmadan önce “anne olunca annem gibi
olmayacağım” dediklerimiz vardır sonra anne oluruz ve annemiz gibi de oluruz
sıklıkla J Sizin de kendi anneliğinizde
“tıpkı annem gibi bir anne oldum” dediğiniz neler oldu bugüne kadar?
Çok haklısınız. İstediğimiz kadar annemizi eleştirelim,
sonunda bizler de anne olunca onlar gibi oluyoruz. Benim annem pek
eleştirilecek bir anne değildi. Hâlâ da öyle.
Öte yandan, genç kızken oflayıp pufladığım şeyleri şimdi ben
kızımdan istiyorum. O değerleri ve öğretiyi ben ona aktarmaya çalışıyorum, aynı
annemin bize yaptığı gibi. Kızım da oflayıp pofluyor, aynı benim anneme
yaptığım gibi J
Kızınız “Anne baaak
ne yaptım?!!” dese çok mutlu olursunuz?
Öğendiklerini uyguladığında, hatta onlara kendince bir
şeyler katıp, yepyeni bir şey
yarattığında çok gururlanıyorum. O da çok güzel hikâyeler yazmaya başladı.
Kullandığı dil çok net, çok güzel. Sekiz yaşında bir çocuk olarak beni bazen
çok şaşırtıyor.
“öğretici” /”mesaj
veren” kitaplarınız var; hangi konuda
yazacağınıza nasıl karar veriyorsunuz? Kızınızla gündelik yaşadığınız olayların
etkisi oluyor mu?
Kesinlikle! Malzemem kızım J
Şaka bir yana, aslında ihtiyaçtan yola çıkarak konuları
belirledim. Önemli olduğunu, benim olduğu kadar başka ebeveynlerin de bu bilgilere
ihtiyacı olduğunu, olacağını düşündüğüm için yazdım. Kendim kitap seçerken de
bana ne veriyor diye düşünürüm. Vakit çok dar. O nedenle okuduğum kitabın bana
bir şeyler katması benim için çok önemli.
Ancak çocuklara kitap yazarken, okutabilmek lazım. Yoksa işe
yaramıyor. Haklı olarak sıkılıyorlar. Doğru mesajı çaktırmadan vermek lazım J “Burcu ve Berk ile...”
serisinde bunu yapmaya çalıştım.
Neden “0 km
bızdıklar”?
Çünkü bir insan doğduğunda hayatının sıfırıncı
kilometresinde oluyor. Son derece saf, temiz, almaya ve algılamaya açık oluyor.
Onların çocukluk hâllerine hayranım. Bloğumun çocukların ve onların
ebeveynlerinin bu dönemlerine yardmcı olmasını arzuladım. Bu nedenle “0
km.Bızdıklar” dedim. (Bızdık kelimesi bizim ailede çok kullanılırdı)
Hem çocuğunuz olup
hem de işiniz çocuklarla alakalı olunca dört bir yanınız mecburen çocuklarla
çevrili gibi. Çocuklar ve annelik dışında hangi konuda ve ne zaman bir sohbetin
içindeydiniz?
Ben birbirinden farklı konularda bir şeyler yapmak,
birbirinden çok farklı yapıda insanlarla vakit geçirmekten çok hoşlanıyorum.
Her yapılan iş, her atılan adım ve her tanıdığım insan bana bir şey öğretiyor,
bir yenilik, bir heyecan katıyor hayatıma. Bazen fazla dolduruyorum sepeti,
boğuyorum kendimi. Sonra tekrar gözden geçirip, hafifletiyorum ki nefes
alabileyim. Ama her türlü, tekdüze bir hayat hiç bana göre değil.
Yani kızıma bayılıyorum ama onsuz vakit de geçirmek
istiyorum. Pek çok seyahate birlikte gidiyoruz fakat eşimle başbaşa olmaya da
ihtiyaç duyuyor, arada buna göre program yapıyorum. Ya da çocuk ilintili
çalışmalar yaparken, arkadaşlarımla ya da aile büyükleriyle de vakit geçiriyor,
dengeyi kurmaya çalışıyorum. Akşam arkadaşlarla keyifli bir yemek bazen
çocuksuz olmayı gerektiriyor ve iyi geliyor. Pek çok şapkamız var. Zaman zaman
değiştirmek bizi dengeliyor adeta.
Veee Son soru… (oğlum)Mert soruyor: Burcu ile Berk nerede?
Hayalimde J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder