5 Ağustos 2014 Salı

Yazlıkta Bir Külkedisi Masalı :)

2 yıl önce yine bu zamanlardı... Mert daha 2.5 yaşında bile değildi biz Erikli ile tanıştığımızda... Erikli Saros Körfezi'nde misssss gibi denizi olan yazları kalabalık bir sahil köyü...

Kışın ben işi bıraktıktan sonra Mert ile İstanbul'da pek çok şubesi bulunan oyun gruplarından birine gitmeye başlamıştık. Çevremde hiç hafta içi müsait olan çocuklu anne yoktu ve böyle bir gruba gitmesek sanki Mert hiç sosyalleşemeyecek gibi geliyordu o dönemde... Gittiğimiz oyun grubundan hiç memnun kalmadım, çevremde de pek çok memnuniyetsiz anne vardı. Hatta memnuniyetsizliğimi hem sözlü, hem yazılı olarak iletmeme karşın nezaketen yazılı bir yanıt bile alamadım kendilerinden... Neyse çok alakasız bir girizgah oldu :) Bu oyun grubunun bizim için en güzel kazancı o dönemlerde oraya devam eden 3 çocuk ve anneleriyle tanışmamız oldu ve ardından da 4 çocuklu kendi oyun grubumuzu kurduk kendi evlerimizde... Bizim çocukların tam 2 yaş krizlerini yaşadıkları dönemde biz anneler birbirimizle rehabilite olduk :)

O kışın yazında da grubumuzdan iki anne, yazlıklarının olduğu Erikli'ye giderken bizleri de ısrarla Erikli'ye davet ettiler. Benim için zaten ısrara gerek yok, Temmuz ayı içinde bir gün Mert'i de arabaya atıp Mert'le başbaşa ilk uzun yol tecrübesini yaşadım. 3 günlüğüne gittiğimiz Erikli'den 1 aylık (Mert'in o dönemki söylemi ile) "tatil evi" kiralayarak döndük. Sonrasında eşyalarımızı toparlayıp, Kerem'in geliş gidişlerini ayarlayıp Erikli'de 1 ay geçirmeye gittik yine Mert'le baş başa bir yolculukla... O bir ayı anlatmaya kalksam uzun, hem de upuzuuuun bir yazı çıkar. Kısaca şunu söyleyebilirim: O bir ayda Mert büyüdü! Benim o tatilden sonra "yazlık ev (bunu köy ortamı, orman, yayla, sahil kasabası gibi doğayla içiçe oldukları her yer için söylemek mümkün bence) çocuklar için nimet", "yaz çocukları büyütüyor." gibi cümleler ağzımdan düşmez oldu...

Mert,buradaki 3 resimde henüz 2.5 yaşında :) 

Geçen yaz da malum, hamilelikti, doğumdu derken Erikli'ye gidemedik... Bu yıl ise kıştan itibaren zaman planımızı yaptık Erikli'ye gitme isteğimizi gerçeğe dönüştürdük. Nisan ayı gibi bir ön gezinme için gittik önce, Mert'in "bebeklik" "oyun grubu" arkadaşı ve bizim arkadaşımız olan anne ve babasıyla bir hafta sonu gezintisi yapıverdik Erikli'ye... Öyle rüzgarlı,öyle boş, öyle sakindi ki Nisan ayında ben o halini ayrı bir sevdim...

Neyse sonuçta Haziran sonu bir yer ayarladık, Temmuz ayı başında bavullarımızı topladık koyulduk Erikli yoluna...Erikli, İstanbul'dan TEM'den Kınalı çıkışını kullanarak Çanakkale yolunu takip ederek 3,5 saatte varılan "İstanbul'a en yakın Ege kıyısı".Haa bu arada yola İstanbul'un Avrupa yakasının iyice batı yönünden çıkıyorsanız yolculuk 2.5 saate kadar düşebilir.

3 haftalık Erikli tatilimiz(de)
- evin denize çok yakın olması nedeniyle sürekli deniz kum güneş halinde geçti.
- Mert suyun üzerinde duracak şekilde yüzmeyi öğrendi.
- İpek, kumsaldan denize, denizden kumsala emekleyip durdu. Simidi içinde denize girdiği her an mest oldu.
- Okula ara veren ve sürekli benimle ve İpek'le zaman geçiren Mert'te kardeşine bağlılık arttı (bence:)), İpek'in ise ağabeyine olan hayranlığı arttı.
- Her sabah simitli kahvaltı keyfi yaptık.
- Kerem'in olmadığı günlerde iki çocukla beni en zorlayan kısım, neredeyse güneş batarken denizden çıkıp hepimizin duş almasını sağlamak oldu.
- Çocuklar hariç beni en zorlayan konu ise sezonluk/ aylık / haftalık hatta günlük kiraya verilen evlerin temizliğinin maalesef minimumda bile olmaması oldu. Bu konuda daha önceki seneden hazırlıklı gitmiştim Erikli'ye ama İpek'in emekleme/ sıralama döneminde olması benim biraz daha hassas olmama neden oldu sanırım.
- Denizin güzelliğine methiyelere dizip, insanların çevreye duyarsızlığına ve pisliğe söylenip durdum/k sürekli.
- Ne güzel ki Erikli'de misafirlerimiz oldu, İpek'ciğimizin 1. yaşını kutladık kendi çapımızda kumsalın yanı başında.
- Sonra Kerem'in de doğum gününü kutladık biz bize...
- Benim çocukluğumdaki yazlık hayatını yaşadık sanki... Gündüz kahvaltı, deniz, öğle uykusu, deniz; akşam yemek, yürüyüş, dondurma ve tabii ki Mert'in trambolin sefası...
- Mert, "bir dahaki yaz yine gelelim" dedi tatilin son günlerinde...
- En son gün, Mert, sörf tahtasından denize atlıyordu. Eğlencesine kafayı denize sokup, "daldım ben" diyordu :)
- Mert, bulduğu her tepsi ile sahil esnaflığına soyundu. Kimi zaman simitçi, kimi zaman dondurmacı, kimi zaman ise meyve sebzeci oldu bağıra çağıra... "sıcak simitlerim vaaaaaaaaar,simit ister midinizzzzz?!!!" cümlesi evin demirbaş cümlesiydi mesela...
- Mert, arkadaşlarıyla oynadı, denize girdi, mutlu oldu.
- İpek, hayvanları keşfetti; kedileri, köpekleri gördükçe delirdi.

Kısacası yine bir yazlık hayatı çocukları büyüttü bence... Mutluydular... Ben de koşturmacaları olsa da, bazı günler çok yorulup kendimi külkedisi gibi hissetmiş olsam da huzur buldum... Akşamları ve öğlenleri çocukları uyuttuktan sonra oturduğum balkonda, sabahları erken saatte,akşamları güneş batmadan atladığım soğuk denizde, akşam yürüyüşlerinde ve pek çok anda...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder